NASIL BAŞLAMALI?
Bir şeyler öğrenmek
için bir şeyler okumak isteyenler genellikle şu soruyu sorarlar:
-Önce nereden başlayalım?
Okuma alışkanlığı olmayamların, daha ilk sayfasında sıkılmaya başlayacakları
kitaplarla, okuma olanaklarını geliştirmelerine olanak yoktur.
O nedenle
"Önce nereden başlayalım?"sorusuna, hep aynı yanıtı veririm:
-Önce okuma zevkinin tadına varmakla...Okullarda gözden kaçan bir konudur bu.Öğrencide
okuma zevkinin gelişip gelişmemesinden çok, öğrencinin bir şeyler öğrenmesinine
önem verilir... Hatta öğrencinin çatlayıp patlasa da mutlaka okuması önerilir.
Öğrenci
de okulu bitirir bitirmez, bütün kitaplarını yakacağına yemin eder.
Peki ama okuma zevki nasıl gelişir? okuma zevki kişinin düzeyine ve eğilimine
uygun romanların özenli yazılmış olanlarını okumasıyla gelişir.
Diyelim ki, okulda çekimsiz ve albenisiz kitaplardan nefret etmiş yirmibeş yaşlarında
genç bir adam, dünyayı daha iyi algılayabilmek için yavaş yavaş birşeyler öğrenme
gereği duyuyor..
Bu genci okulda nefret ettiği kitaplara benzer kitaplarla okuma zevki içine çekemeyiz..
O ise okuma zevkine varmadan, doğru dürüst bir şeyler öğrenme olanağının bulunmadığından habersizdir. Yeniden kendini açmayan kitapları karıştırmaya başlayacak ve hiçbirini bitiremeyecektir.
Bu genci önce iyi yazılmış polisiye romanlar okuması yerinde olur.. Bir kez klasiklere yönelmeden, iyi yazılmış polisiye romanlarla kötü yazılmış olanlarını ayırabilecek düzeye gelinmelidir..
Polisiye
roman tutkusundan çabuk geçilir Dostoyevski'nin "Suç ve ceza"sı ile
"Budala"sına... Ondanda Tolstoy'un "Kreutzer Sonatı"öyle
bir başlangıç, gence hem okuma zevkini verecek, hem de kendisini kendisine karşı
sadece polisiye romanlar okuyan biri olma ezikliğinden kurtaracaktır.
Ayda bir-iki iyi yazılmış polisiye romanı okuma koşuluyla, bir kez dostoyevski'ye
geçildimi, edebiyat şevkiyle tutkusu kıpırdamaya başlar... Ondan sonra Balzac,
Zola, Flaubert ve Stendal daha kolay okunur...
Eğer henüz kolay okunamıyorsa hiç zorlamamak ve hemen Üç Silahşörler, Kamelyalı
Kadın, Paris esrarı gibi kitaplarla okuma tutkusunu pekiştirmeyi sürdürmek daha
sağlıklı bir yoldur.
Aynı zamanda sevilen kitapların yazarlarıyla da haşır-neşir olmak, yaşamlarını yaşadkları dönemleri, serüvenlerini öğrenmek, kişide yeni ufuklar açmaya başlar... Böylece okuduğu şeyleri yerli yerine daha kolay oturtur...
Hiçbir zorlama yapmadan sevilen kitaplardan yirmi otuz cildi bittikten sonra yapılacak ilk deneme, bir incelem kitabıyla flörte başlamaktır. Örneğin üç dört cilt dostoyevski okumuş biri, ola ki Andre Gide'nin Dostoyevski incelemesinden beklemediği bir tat alacaktır ve görecektir ki her şeyi bilir geçinen birçok arkadaşı, temelde bazı konuları konuştukları kadar bilmemektedirler... Bu da hem gencin kendine karşı güvenini, hemde seçtiği yolun verimliliğine olan inancını arttıracaktır.
19. yüzyıl klasikleriyle yirminci yüzyılın ilk yarısındaki modernler az çok harmanlandıktan sonra, 18. yüzyılın düşünürleriyle uğraşmak zor gelmez..
Rousseau, Voltaire hatta Mantesqueu anlaşılır olmaya başlar.. Hele onların yaşamlarıyla da bir yakınlık kurulursa...
Ve üç yıl içinde elli kitapta yeterli düzeye ulaşılmış olunur... Ondan sonra gerek eski Yunan'ı, gerek 16. ve 17. yüzyılları, gerek modern düşünce izlemek kolaylaşır...
Böyle küçük bir birikimden geçmeden, en çetrefilli kitaplarla kestirmeden en yeniyi öğrenmenin olanağı yoktur. Bu tür kurnazlıklar, çok çabuk getirir cezasını... Kişi yarım yamalak anladığı görüşleri, birbirine karıştırarak her fırsatta fırsatta saçmalamaya ve özendiği tartışmalarala sıkışmaya, hazmedemediği konuların altında ezilmeye başlar... Bu da kendisini sinirli, sert ve çekilmez yapar...
Öğrenmekte en büyük kural, bilgi satma yarışına hazırlanmak değil, gerçekten okuduğundan zevk almaktır... Henüz o düzeye gelinmediyse, hemen o kitaplar bırakılıp daha hafif kitaplara geçilmelidir...
Aşağı yukarı toplamı elli kitabı geçmeyecek üç yıllık bir okumaya başlama döneminde, Türk romancılarıda savsaklamamalıdır... Arada sırada Türk edebiyatıyla ilgili yapıtları karıştırmak da okuma birikimine yeni bir çeşni verecektir...
Ve unutmamak
gerekir ki, birikimin kurnazlığı ve kestirmesi yoktur...
Bir yaşındaki bir çocuk midesi düzeyindeki bir beyni, kuzu dolmasıyla zorlayarak
sofra zevkine eriştirmek cinayet olur...
Kitap elden düşürülemeyecek kadar kişiye çekici geldiği zaman, yarar sağlar...
Ikına sıkıla, uyuklaya bunala okunan şeylerden pek bir sonuç çıkmaz.
Önce sadece anlayabildiğini okuyacak, anlayamadığını da anlayabildiğin zaman okuyacaksın... Okumuş görünmek için okumaya zorlanmak kadar, kişiyi okumadan soğutan bir yöntem bulunamaz...
Bizde okuma eğiliminin azlığı, kişilerin önce kendi düzeylerine uygun kitapları okuma zevklerini geliştirmemelerindendir...
Okuma tiryakiliği
romanla, roman tiryakiliği de iyi polisiye romanlarla başlar... Edebiyat öğretmeni
olsam, hiç roman okumamış bir çocuğa önce neyi önerirdim biliyor musunuz, Gaston
Leroux'un "Sarı Odanın Esrarı"nı... Onu okuyupta zevk almayan çocuk
olamaz... Bir kez o zevk alındı mı, gerisi çorap söküğü gibi gelir...
ÇETİN ALTAN