ÇEÇENİSTAN'DA GELİŞEN OLAYLARIN
TARİHSEL ARKAPLANI
Çeçenistan
ve Coğrafi konumu Sovyetler
Birliği döneminde Çeçen-İnguş Otonom Cumhuriyeti, (9 Kasım 1991’de bağımsızlkığını
ilan ederek Çeçenistan Cumhuriyeti) adını alan bu ülke, 5 Aralık 1936
tarihinde kurulmuştur. Ancak II. Dünya Savaşında Çeçenler ve İnguşlar,
Almanlarla işbirliği yaptıkları gerekçesi ile sürgün edilerek Cumhuriyet
ortadan kaldırılmış, 9 Ocak 1957’de yeniden kurulmasına izin verilmiştir. Kuzeyde
Rusya Federasyonu’nun Stavropol Eyaleti (kray), kuzeydoğu ve doğuda Dağıstan
Özerk Cumhuriyet, güneyde Gürcistan Cumhuriyeti ile çevrilmiştir. Yüzölçümü
19.300 km2, nüfusu bugün itibariyle 1.300.000 civarındadır. Sınırları içinde
3 şehir ve 3 şehir tipinde yerleşim merkezi vardır. Başkenti Grozni (eski
adı Sunjkhala, yeni adı Caharkale’dir)’dir Kuzey
Kafkasya’’nın güneydoğu bölümünde bulunan Çeçenistan Cumhuriyeti,
Kafkas Sıradağlarının kuzey etekleriyle Terek Düzlüğü’nün (Nogay
Stepi) güney kesimini kaplamaktadır. Güney sınırlarında bulunan
Tebulos-Mta Dağının yüksekliği 4.494 metredir. Bu dağ kil şistleriyle,
porfirit ve diyabaz intruzyonlarından oluşmuşturç Terek Dağları ile Terek
Irmağı üzerinde Tereküstü Düzlüğü uzanır. Cumhuriyetin kuzey bölümü
Terek Düzlüğü içindedir. Yer
altı servetleri bakımından Çeçenistan Cumhuriyeti oldukça zengindir.
Petrol ve yer altı gazlarına hemen hemen her yerde rastlanır. Maden suyu
kaynakları çoktur. Yapı gereçleri (kireç taşı, marn, alçı, kuvars kumu,
kil) de boldur. İklim
bakımından Çeçenistan Cumhuriyeti büyük bir değişiklik gösterir. Kuzey
bölümünde kara iklimi hakimdir. Yazlar sıcak olup uzun surer. (Temmuz ayı sıcaklık
ortalaması 25,5 C, Ocak ayı ortalaması ise –4 C). Kışlar ılık olup
fazla kar yağmaz. Yeşillik süresi (vegetation) 233 gündür. Yıllık yağış
tutarı 600-700 mm, yeşillik süresi 220-224 gündür. Akarsuları
Cumhuriyeti doğu-batı doğrultusunda kesen Terek Irmağı havzasına bağlıdır.
Ayrıca Terek’in büyük bir kolu olan Sunja anılabilir. Sunja birçok kolların
birleşmesinden meydana gelir. En büyük kolları buzul sularıyla beslenen
Assa ve Argun Irmaklarıdır. Irmaklar önemli hidroenerjiye sahiptir.
Akarsulardan sulama işlerinde de faydalanılır. Düzlüklerde ve dağlarda göller
vardır. En büyük gölü ülkenin güneydoğu ucundaki Kezenoyam’dır. Terek
Düzlüğünde verimli topraklar yanında kunluklar da vardır. Terek ve Sunja
ırmakları çernozyomla kaplıdır. Çeçen düzlüğünde çerezyomla örtülü
yerlerden başka, vadilerde alüvyonlara da rastlanmaktadır. Bitki
örtüsü bu toprak durumuna bağlıdır. Terek düzlüğünün güney kesimi
ekime elverişlidir. Kuzey kesimi ise kumlu bir yarı çöl konumundadır. Terek
vadisinde çayır bitkileri hakimdir. Terek düzlüğü ekim yapmaya da elverişlidir.
Dağlık bölgelerde 1600-2000 metre arasında geniş yapraklı ormanlar (ak gürgen
gibi) yer alır. 1600-2000 metre den sonra ise alp çayırları yetişir. Dağ
ormanlarında yaşayan hayvanlar arasında boz ayı, kurt, tilki, yaban domuzu,
Kafkas orman kedisi vardır. Kuşlar arasında sülün ve bıldırcın önemli
yer tutar. Terek düzlüğünde kemirgenler (tavşan, tarla faresi ve sürüngenler
yaygındır. Bunlardan başka çakal, karsak gibi hayvanlara da rastlanır. Çeçenistanın
büyük şehirleri Grazni (Caharkale, Gudermes, Malgobek’tir. Özellikler bağımsızlık
ilanından sonar Rus nüfusunda azalma olmuştur. Çeçenistan eski Sovyetlerin
en eski ve en büyük petrol bölgelerinden biridir. Bu bakımdan petrol endüstrisi
gelişmiştir. Bundan başka, enerji kaynakları da işletilmektedir. Kimya,
makine, maden ve besin endüstrisi de anılmaya değer. Çeçenler
Kuzey Kafkasya’nın yerli (otokhton) halklarından olup Kuzey-Doğu
Kafkasya’da Çeçenistan’da yaşarlar. Kendilerine Nohçi diyen Çeçenler
komşuları tarafından Miçikis (Kumukça), Burtel (Avarca), Şeşen (Kabardeyce)
gibi isimlerle anılırlar. Çeçenler, İnguş ve Tuşlarla birlikte Weynah
halkını oluştururlar. İnguşlar kendilerine Ğalğay demektedir. (weynah
halkının üçüncü kolunu oluşturan Tuşlar, nüfusça çok küçük bir
topluluktur ve genellikle Kafkasların güney kesiminde yaşarlar.) Çeçen,
İnguş ve Tuşların oluşturduğu dil grubu Weynah (veya Nakh) adıyla bilinir.
Weynah ve Dağıstan dilleri de Kuzey-doğu Kafkas Dil ailesi’ni oluşturur.
Çeçencenin diğer Kafkas dilleri ile ilişkisi aşağıda tabloda özetlenmiştir.
Kuzey Kafkasya halklarının çoğunluğu müslümandır (Sünni). Kuzey Kafkas
Halkları (Abazalar, Adığeler, Weynahlar, Dağıstanlılar, bu bölgede yüzyıllardır
aynı kültür ve tarihi paylaşarak yaşayan asetinler ve daha sonar bu bölgeye
gelip yerleşmiş Karaçaylılar ve Malkarlılar) çok yakın tarihsel kültürel
ve akrabalık bağlaruyla birbirine bağlıdırlar. 19. yüzyıl ortalarında Çarlık
Rusyası’nın uyguladığı sürgün politikası sonucu bu halkların önemli
bir kesimi Osmanlı İmparatorluğun’da iskan edilmiştir. Günümüz Türkiyesinde
6 milyon Kuzey Kafkasyalının yaşadığı tahmin edilmektedir. Türkiyede Çerkes
kavramı, genellikle bütün Kuzey Kafkasyalıları kapsayacak biçimde kullanılmaktadır.
Tablo
1. Kafkas Dilleri. Bugünkü
Çeçenistan ülkesinde, özellikle Kezenoy gölü ve halhulav nehri çevresinde
Paleolitik dönemden beri insanların yaşadığı bilinmektedir. Ülkenin çeşitli
yerlerinde M.Ö. III. Bin yıllarına ait mezarlar bulunmuştur. Arkeolojik
verilere gore bu dönemde tarım, çömlek yapımı ve maden işlemeciliği bölgede
gelişmişti. Nohçi
genel adıyla Çeçenlerden bahsede ilk yazılı kaynaklar M.Ö. 4-3. yüzyıllardaki
Ermeni, Gürcü ve Roma-yunana kayıtlarıdır. M.S. 1. yüzyılda Alan Kavimler
Birliğine katılan Çeçenler, zamanla orta ve kuzey-doğu Kafkasya’da çoğalmışlardır. Çeçenlerin
Müslümanlık ile ilk tanışması 8. yüzyıl başlarında Arap-Hazar savaşları
dönemindedir. Bu savaşlar sırasında Ememvi orduları Çeçenistan’a da akınlar
yapmışlardır. 10-12.
yüzyıllarda Gürcü Karallığı aracılığıyla Hristiyanlık Çeçenistan’a
sokulmak istenmişse de bu din hiçbir zaman Çeçenler arasında yaygınlaşmamıştır.
16-18. yüzyıllarda Dağıstan’daki müslümanların etkisiyle Çeçenistan’da
İslam Dini yaygınlaşarak egemen din haline gelmiştir. Nakşibendi ve
Kadiriye tarikatları 19. yüzyılda bölgede yaygınlaşmıştır. 13
ve 14. yüzyıllarda Moğol saldırıları karşısında Çeçenler Kafkas Dağlarına
çekilerek bağımsızlıklarını korumuşlardır. Bu dönemde Çeçenler
kendilerine özgübir kale mimarisi geliştirmişlerdir. “Savaş Kulesi”
olarak tanımlanan bu mimari örnekleri günümüze kadar ulaşmıştır. 1556
yılında Rusya’nın Astrahan’I işgal etmesinden sonar Çeçenistan-Rusya
ilişkileri başlamıştır. Rus birlikleri 1587’de Terek nehrine ulaşmış
ve 1590’ da Sunja nehri üzerinde ilk Rus kalesi kurulmuştur. Ancak 1783 yılına
kadar Rusya’nın Çeçenistan’da fazla ilerlemediği görülmektedir. Fakat
1782-1784 yıllarında Güney ve Kuzey Kafkasya’yı birbirine bağlayan Daryal
Geçidi’nin ele geçirilmesi ve bu geçitteki Gürgistan Askeri Yolu’nun açılması,
1784’te Vladikavkaz kentinin kurulması ve 1801’de Gürcistan’I ilhak eden
Rusya’nın (güneyde) Transkafkasya’da egemenliğini pekiştirmesinden sonar
saldırılar artmıştır. 1783-1824 yıllarında Çarlık, sistemli bir şekilde
müstahkem hatlar kurarak ilerlemiştir. Bu dönemde (1818’de
kurulan Graozni gibi) Kuzey Kafkas kentleri, Rus müstahkem hatlarının
oluşturan kaleler halinde kurulmuş, birer askeri ve ticari merkez olarak gelişmiştir. Rusyanın
ilerlemesine karşı çok şiddetli direnişler yapılmıştır. 1783-1793 yılları
arasında Şeyh Mansur’un 1810’larda İmam Hadis’in ve 1820’lerde Taymi
Biybolat’ın önderliğinde işgale karşı önemli ve etkili direnişler gerçekleştirilmiştir.
Fakat 1810’da İnguşistan bölgesi Rusya’nın kontroluna geçmiş ve İnguşların
bir kesimi General Yemelov tarafından kuzeydeki ovalık bölgelere iskan edilmiştir. Çeçenistan’ın
direnişinde en öenemli ve kritik dönem, 1829-1859 yıllarındaki İmamlar Dönemi
olarakta bilinen dönemdir. Dağıstan’da Gazi Muhammed’in (1829-32) imamlığı
ile başlayan bu dönem, İmam Hamzat (1832-34) ve Şeyh Şamil (1834-59) imamlıkları
ile devam etmiştir. Bu dönemde Rusya’nın işgaline karşı gerçekleştirilen
örgütlü direniş sonucu sayıca çok üstün konumdaki Rus ordusuna karşı
bağımsızlık yıllarca korunabilmiştir. İşgale karşı gösterilen kararlı
direniş sonucu Rus ordusu sürekli takviye edilmiş, 1860’larda mevcudu
3000’e yükselmiştir. Ancak 1859’da Şeyh Şamil’in esir düşmesinden
sonradır ki Çeçenistan’daki direniş büyük ölçüde tasfşye edilebilmiştir.
(Çeçenistan’ın düşmesinden sonar Rus ordusu Kuzey-batı Kafkasya’daki
operasyonlarını yoğunlaştırmıştır. Kuzey-batı Kafkasya halklarının
–Adığeler, Abazalar ve Ubıkhlar- çoğunluğunu ve Çeçen-İnguş halklarını
önemli bir kesimi yurtlarından sürgün edilerek Osmanlı topraklarında iskan
edilmiştir.) Çeçenistan
işgal edildikten sonar Rusya’nın uyguladığı
kolonizasyon politikasına karşı sürekli ayaklanmalar şeklinde direnilmiştir.
1860-61’de Naib Duev Uma ve Kadı Ataev Atabiy önderliğindeki ayaklanma
kanla bastırılmıştır. 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı’nda
Şeyh Şamil’in Naiblerinden Simsirir Ali Bek önderliğinde başlayan büyük
ayaklanma Çeçenistan’ın hemen tamamını etkilemiş ve güçlükle bastırılabilmiştir.
Bu ayaklanmadan sonar Abrek olarak bilinen halk kahramanları direnişi sürdürmüşlerdir.
Bu kahramanların en ünlüsü 1913’te öldürülen Abrek Zelimhan’dır. Rusya
Çeçenistan’da tam bir kolonizasyon politikası izlemiş, Çeçen halkının
ekonomik ve kültürel gelişimini engellemeye çalışmıştır.. Grozni şehrine
Çeçenlerin girmesi bile yasaklanırken, halk tarıma elverişli olmayan dağlık
bölgelere doğru yerleşmeye zorlanmış, ovalık kesimlere Kazaklar iskan
edilmiştir. Bu politikalar sonucu 1910’larda bir Kazak ailesi başına düşen
toprak miktarı ortalam 15 hektar olurken, bir Çeçen ailesine sadece 3.3
hektar toprak kalmıştır. Şubat
1917’de Rusya’da monarşinin yıkılması ve Ekim 1917’de Baolşeviklerin
iktidarı ele geçirmesi üzerine Kuzay Kafkasya’da bağımsızlık
hareketleri güçlendi ve 11 Mayıs 1918’de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti ilan
edildi. (Bu dçnemde General İsmail Berkok komutasındaki Osmanlı ordusu yardım
amacıyla Dağıstan’a kadar gelmesine rağmen Mondros Mütarekesi ile geri çekilmek
zorunda kaldı.) Fakat Kuzey-batı Kafkasya’da güçlü olan çarlık rejimi tekrar kurmayı hedefleyen ve
“bir bölünmez Rusya” sloganı ile hareket eden General Denikin komutasındaki
ordular saldırıya geçti. Şubat 1919’da çarlık yanlısı ordular Çeçenistan’ı
işgal etti. Beyaz ordularına karşı Eylül 1919’da Şeyh Uzun Hacı’nın
liderliğinde bvaşlayan ayaklanma Şubat 1920’de başarıyla sonuçlandır.
Fakat bu kez de Mart 1920’de Bolşevikler Çeçenistan’da yönetime geldi.
1920-21 ve 1930-32’deki anti-bolşevik ayaklanmalar başarısızlılla sonuçlandı.
Tablo
2. Çeçen-İnguşların Nüfusu (bin kişi)
Bolşeviklerin bütün Kuzey Kafkasya’da iktidara gelmesinden sonar Çeçen-İnguş,
Osetya, Khabardey, Balkar ve Karaçay bölgelerini kapsayan Sovyet Dağlı
cumhuriyeti 20 Ocak 1920’de kuruldu. 30 Kasım 1922’de bu Cumhuriyetten ayrılarak
Çeçen Özerk Bölgesi (11105 km2) 7 Temmuz 1924’te İnguş Özerk Bölgesi
(3200 km2) oluşturuldu. Bu iki bölge 15 Ocak 1934’te Çeçen-İnguş Özerk
Bölgesi adıyla birleştirildi. 5 aralık 1936’da Yeni Sovyet anayasası uyarınca
özerk bölgenin statüsü Özerk Cumhuriyet’e yükseltildi. İkinci
Dünya Savaşı Çeçen-İnguş halkı için yeni bir acı döneminin başlangıcıdır.
1941-42 yıllarında Alman birlikleri Grozni petrol bölgesini ele geçirmek için
askeri harekata başladı. (Bu dönemde Sovyetler Birliği’nin
Azerbaycan’dan sonraki en büyük
petrol üretim bölgesi Çeçenistan’dı.) 1942 sonbaharında alman Birlikleri
Çeçen-İnguş Cumhuriyeti’nin bazı batı bölgelerini işgal etmelerine karşın,
Grozni’ye giremedi ve Stalingrad yenilgisinden sonar hızla bütün Kuzey
Kafkasya’yı terk etti. Buna karşın 23 Şubat 1944’te Moskova’nın aldığı
bir kararla Çeçen-İngış, Karaçay ve Balkar halklarının Kuzey
Kafkasya’dan Kazakistan ve Orta Asya’ya sürgün edilmesi kararlaştırıldı.
25 Haziran 1946’da Çeçen-İnguş Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti lağvedildi.
Çok kısa sürede olumsuz koşollarda gerçekleştirilen bu sürgün sonucu yüzbinlerce
Çeçen yollarda ve yeni yerleşim bölgelerinde yokluk, yoksulluk ve hastalıktan
öldü. Şimdi hayatta kalabilen Çeçen yaşlılarının hepsi bu sürgünü
bizzat yaşamış, orta yaş kuşağıda sürgünde doğmuştur. Bu nedenle 1944
yılında gerçekleştirilen ve Çeçen-İnguş Cumhuriyeti dışında Dağıstan
ve Gürcistan’da yaşayan Çeçenleri de kapsayan bu facianın etkileri hala sürmektedir. Çeçenlerin
anayurtlarına dönmek istek ve teşebbüsleri sürgünden hemen sonar başladı.
Yasak olamasına karşın pek çok insane evine dönme mücadelesini sürdürdü.
Ancak 1954^te Stalin’in ölümünden sonar Çeçenlerin anayutlarına dönme
hakkı tanındı. 9 Ocak 1957’de Çeçen-İnguş Ö.S.S.C. yeniden kuruldu.
Fakat yukarıda tablo 2. de görrüldüğü gibi 1959’da bile Çeçenlerin
ancak % 58’I Çeçenistana dönebilmişti. Sürgünün yolaçtığı tahribat,
tablo 2.’deki nüfus arış oranlarında açıkça görülebilmektedir. Örneğin
sürgün sonrası 1959-1970 döneminde sadece on yıl içerisinde Çeçen nüfusu
% 50 artmıştır. Fakat sürgünün yaşandığı 1939-1959 arasındaki yirmi yıllık
dönemde nüfusta hemen hiçbir artış yoktur. (1939-59 arasındaki nüfus artışı
1959-1970 dönemindeki kadar olsaydı 1970’de sadece Çeçenlerin nüfusu
yaklaşık 1.300.000 olacaktı.) 1957’de Çeçen-İnguş Ö.S.S.C.’nin
kurulmasından sonar Çeçen halkı sürgünün açtığı yaraları iyileştirmek
için zorlu bir mücadele Verdi. 1980’lerin
sonlarında izlenen glastnost (açıklık) ve perestroika (yeniden yapılanma)
politikaları ile Sovyetler Birliği hızlı bir çözülme sürecine girdi. Değişik
Cumhuriyetlerde kurulan halk cepheleri bağımsızlık yönündeki talepleri
dile getirdiler. Başta Baltık Cumhuriyetleri olmak üzere SSCB.’ni meydana
getiren birlik cumhuriyetleri sırayla egemenlik ve bağımsızlıklarını ilan
etmeye başladılar. 1990 yılında Federasyon’nun kendisi de dahil olmak üzere
hemen her özerk ve birlik cumhuriyeti egemenliğini ilan etmişti. Çeçenistan’da
toplumsal muhalefet Çeçen
Ulusal Kongresi adı altında örgütlendi. 23-285 Kasım 1990’da toplanan Çeçen
Ulusal Kongresi başkanlığı erken emekli edilmiş General Cohar Dudayev’I
seçti. Kongrede üç aşamalı (1. Bağımsızlık, 2. Federasyon, 3.Kafkas
Halkları Konfederasyonu) bir faaliyet programı benimsendi. Kongrenin baskıları
sonucu Çeçen-İnguş Ö.S.S.C. yüksek meclisi 27 Kasım 1990’da egemenliğini
ilan etti. Egemenlik Çeçen-İnguş toprakları üzerinde tüm hak ve yetkinin
Çeçen-İnguş Cumhuriyetinde olduğu ve bu hak ve yetkilerin istenildiği biçimde
kullanılabileceği anlamına geliyordu. 19
Ağustos 1991’de Gorbaçov’a karşı darbe girişimi olayların gelişimini
hızlandırdı. Çeçen Ulusal Kongresi derhal darbeye karşı çıktığını
belirtti ve darbeyi destekleyen yöneticilerin görevden alınmasını istedi.
Bu arada darbeye karşı çıkan Rusya Federasyonu Parlemento Başkanı Boris
Yeltsin Rusya Federasyonu içindeki özerk cumhuriyetlerin egemenlik yolundaki
çabalarınıdestekliyordu. Örneğin Tataristan konusunda bir açıklama yapan
Yeltsin “ne kadar istiyorsanız o kadar egemen olabilirsinz” diyerek
egemenlik haklarının sınırı sadece o halkın kendisinin belirleyebileceğini
açıkça belirtmişti. Yeltsin ayrıca cumhuriyetler ve federasyon arasındaki
ilişkilerin yeniden belirlenmesi gerektiğinide savunuyordu. Ağustos
darbesine karşı mevcut yönetimin etkin bir şekilde karşı çıkmamasını
eleştiren Çeçen Ulusal Kongresi kisa sürede başkanlık ve meclis seçimlerinin
yapılması gerektiğini savundu. 15 Eylül’de oluşturulan Hüseyin ahmedov
başkanlığındaki geçici yönetime iki ay içinde seçimleri yapmak üzere yürütme
yetkileri devredildi. Uluslar arası insane hakları komitesinin gözetiminde 27
Ekim 1991’de yapılan seçimlerde Cohar Dudayev devlet başkanlığına seçildi.
1 Kasım 1991’de yeni Meclis Çeçenistan’ın bağımsızlığını ilan
etti. Bu gelişmeler üzerine Moskova 7 Kasım’da Çeçenistan’da olağanüstü
hal ilan etti ve ertesi gün başkent Grazni’ye askeri birlikler gönderdi.
Fakat halkın yoğun tepkisi sonucu bu birlikler geri çekilmek zorunda kalındı…
Aralık 1994’e kadar. Çeçenistan’ın
bağımsızlık ilanı ve son gelişmeler üzerine başta ABD olmak üzere pek
çok devletin Çeçenistan’daki gelişmeleri “Rusyanın iç sorunu” olarak
nitelemesi önemli bir soruyu gündeme getirmektedir.: Bağımsızlık ilanı
yasal mı? “Ulusların
kaderlerini serbestçe tayin etme hakkı” 20. yüzyılın başlarından beri
yaygınlaşarak Kabul gören İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Helsinki Nihai
Senedi, Paris Şartı gibi uluslar arası sözleşmelerde de açıkça tanınan
bir haktır. Bu hak temelinde Çeçen halkının bağımsızlık ilanı meşru
ve devredilemez birr hakkın sonucudur. Uluslar arası kamu oyu bu hakkın seçilmiş
temsilciler tarafından ifade edilmesine saygı göstermekle yükümlüdürler. Çeçenistan’ın
bağımsızlık ilanı aynı zamanda mevcut uluslar arası norm ve yasalara da
uygundur. Bilindiği gibi Çeçen-İnguş Ö.S.S.C. Brejnev Anayasası olarak
bilinen 1976 Sovyet Anayasası’na gore SSCB’ni oluşturan Rusya Sovyet
Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’ne (RSFSC) bağlı bir özerk cumhuriyet statüsünde
idi. Bu yasa, günümüzde Çeçenistan’ın
Rusya federasyonu’na bağlanmasına, yanlış olarak, gerekçe gösterilmektedir.
Oysa Sovyetler Birliği’ni oluşturan cumhuriyetlerin 1990’larda birlikten
ayrılmalarıyla SSCB ve Anayasası defakto ve dejure olarak ortadan kaldırılmıştır.
Nitekim SSCB.’ni oluşturan bazı devletler yeni bir anlaşma temelinde yeni
bir başka birliği; Bağımsız Devletler Topluluğu’nu kurmuşlardır. Sovyetler
Birliğini oluşturan cumhuriyetlerden biri oalrak Rusya Federatif Sosyalist
Cumhuriyeti de benzer bir şekilde eski yasalarını değiştirmiştir. Zaten
RSFSC.nin son parlementosu devlet başkanı Yeltsin’e bağlı birlikler tarafından
fiilen ve fiziksel olarak kapatılmış, yeni seçimler ve yeni anayasa
temelinde devlet yeniden örgütlenmiştir.SSCB. döneminden kalma yasalar yürürlükten
kaldırıldığı için RSFSC.ni oluşturan federe birimlerin, yani özerk
cumhuriyetlerin arasındaki ilişkilerin yasal çerçevesinin oluşturulması gündeme
gelmiştir. Bu doğrultuda 31 Mart 1992’de kısaca “ Rusya Federasyonu İçindeki
Egemen Cumhuriyetlerin İktidar Organlarıyle Rusya Federasyonu’nun
Devlet İktidarı Federal Organları Arasında Yasama ve Yetkinin Dağıtımı (Paylaşımı)
Üzerine Anlaşma” imzalanmıştır. Anlaşmanın giriş bölümünde de açıkça
belirtildiği gibi federasyon anlaşması Rusya Federasyonu’nun egemenlik
denlerasyonu ile RusyaFederasyonu içindeki cumhuriyetlerin egemenlik
deklerasyonları temelinde imzalanmıştır; yani eski RSFSC. içindeki
cumhuriyetlerin egemenlik hakkı açıkça tanınmıştır ve bu hak temelinde
yeni federasyonun yasal çerçevesi kurulmuştur. Eski Rusya SFSC. Yasaları yürürlükten
kalktığına gore, yeni oluşan federetif devletin böyle bir yeni anlaşma
temelinde yasal çerçevesinin kurulması doğru ve yasal bir tutumdur. Rusya
federasyon anlaşmasını o tarihte iki cumhuriyet, Tataristan ve Çeçen-İnguş
Cumhuriyeti imzalamamışlardı. 12 aralık 1993 günü yapılan Rusya
Federasyonu yeni anayasa oylamasına ve parlemento seçimlerine de bu iki
cumhuriyet katılmamıştır. (Tataristan Cumhuriyeti daha sonar Rusya
Federasyonu ile ayrı bir antlaşma imzalayarak federasyona katıldı.
Tataristan’da Duma ve federal meclis için seçimler 13 Mar 1994 ‘te yapıldı.
) Bu durumda Çeçenistan’ın Rusya federasyonuna bağlı olduğunu belirten
bir antlaşma yoktur; bu nednele “Çeçenistan Sorunu”nun Rusyanın toprak bütünlüğü
içinde çözülmesi yolundaki önerilerin yasal dayanağı bulunmamaktadır. V.
Çeçenistan’da iç savaş var mıydı? Çeçenistanda
bu gelişmeler oluşurken İnguş Halk Kongresi İnguşistan Cumhuriyeti adında
ayrı bir devlet kurulması ve Rusya Federasyonu içinde kalınması doğrultusunda
bir karar aldı. 30 Kasım’da yapılan halk oylamasında bu karar destek görünce
Çeçen-İnguş Cumhuriyeti’nin yeni yönetimi bunu bu talebi büyük bir
olgunlukla karşıladı ve İnguşalrın ayrılma isteğini Kabul etti. Böylece
kimsenin burnu bile kanamadan, ulusların kaderini tayin hakkı ilksei çerçevesinde
İnguş Cumhuriyeti kuruldu. (İnguş Cumhuriyeti yeni anayasada federasyonu oluşturan
birimlerden biri olarak Kabul edildi.) Yeni
kurulan bir devlette görülebilecek olağan farklılaşmalar dışında Çeçenistan’da
önemli kutuplaşma görülmedi. Muhalefet ile yönetim arasında çatışmalar
görülmüyordu. 1994 başlarında iki önemli daha sonraki gelişmeleri
etkiledi. İlk olarak yönetime karşı silahlı muhalefet oluşturmak isteyen
bazı gruplar 18 Şubat 1994’te birleşerek Nadtereçniy bölgesinde bir
koordinasyon konseyi oluşturduklarını açıkladırlar. Bu konsey daha sonar yönetime
karşı silahlı muhalefet merkezini oluşturdu. (Bütün muhalifler bu oluşumu
desteklemedi. Örneğin Yaragi Mamodayev cumhuriyetteki sorunların görüşmeler
yoluyla çözülmesi gerektiğini savunaraka silahlı eylemlere sürekli karşı
çıktı.) İkinci olarak Rusya Parlementosu sözcüsü Ruslan Hasbulatov yeni
oluşan rusya Parlementosu tarafından affedilerek salıverildi. Hasbulatov Mart
ayı başında Çeçenistan’a geldi. Çeçenistan Cumhuriyetin’deki
politikaya aktif olarak katılmayacağını söylemesine karşın Hasbulatov ayrı
bir muhalif grup oluşturdu. Bazı gözlemcilere gore Hasbulatov’un bu tutumu,
Çeçenistan’da Rusya Parlementosu için seçim yapıldığı taktirde bu
kanaldan Mosakova’ya dönme çabası sonucuydu. Çeçenistan
Devlet Başkanı Cohar Dudayev değişik vesilelerle Rusya ile aralarındaki ilişkilere
politik bir çözüm bulunması için görüşmeler yapılmasını, petrol boru
hatlarının ve demiryolunun ortak işletilmesini önerdi. (Başkent
Grozni’den geçen petrol boru hattı ve demiryolu Hazar Denizi kıyısındaki
Mohaçkale’yi, Karadeniz kıyısındaki Tuapse ve Novorossiysk şehirleriyle donets
havzasına bağlamaktadır ve Kuzey Kafkasya’nın merkezi konumundadır.) Bu
doğrultuda bazı görüşmelerde yapıldı. Örneğin 21 Mart 1994’te Rusya
Devlet Başkanı temsilcisi Sergey Feilatov ve Çeçenistan Cumhuriyeti Devlet
Başkanı Aslanbek Akbulatov Moskova’da görüştüler, fakat Çeçenistan’ın
Rusyaya anayasal biir parçası olması ve Rusya-Tatristan arasındaki antlaşmanın
görüşmelere temel alınması yönündeki talepler yüzünden bu görüşmelerden
bir sonuç alınamadı. (Rusya Hükümeti, son Vladikavkaz görüşmelerinde
olduğu gibi, daha sonraki görüşmelerde bu önerilerini “ temel koşul”
olarak öne sürdü.) Muhalif
silahlı gruplar ile hükümet birlikleri arasında çatışmalar yaz aylarında
başladı. Küçük ölçekli olan ve en fazla birkaç saat süren bu çatışmalar
hükümet birliklerinin üstünlüğü ile sonuçlanıyordu. Bu olaylarda özellikle
hükümet birliklerinin kan dökilmemesine çalıştığı görülüyordu. Silahlı
muhalefetin merkezi haline gelen Geçici Konsey başkanı Umar Avturkhanov 23
Temmuz’da yaptığı toplantıda Yeltsin’e başvurarak Çeçenistandaki
devlet iktidarının tek organı olarak Konseyin tanınmasını ve cumhurüyette
“anayasal düzenin sağlanması” konusunda yardım talebinde
bulunabileceklerini açıkladı. (ITAR-TASS haber ajansı 24 Temmuz 1994) Geçici
konsey daha sonar “Ulusal Yeniden Doğuş” hükümeti kurduklarını açıkladı.
Rusya Hükümeti Geçici Konseyi Çeçenistan’daki yasal yönetim olarak tanıdığını
hiçbir zaman resmen açıklamadı. Fakat Rusya Federasyonu bütçesinden Çeçenistan
için ayrılan ödenekler Geçici Konseye ödenmeye başlandı. Son olaylarda da
görüldüğü gibi Federal Karşı İstihbarat Teşkilatı Konsey’e askeri
yardımda bulundu. Silahlı muhalefetin en büyük askeri operasyonu Ekim ayı
ortalarında Grozni’ye saldırısı oldu. 16 Ekim’de bir konuşma yapan
Dudayev “İslam bayrağı altında birleşilmesi ve Allah’aolan inançla özgürlük
ve bağımsızlık için savaşılması” gerektiğini belirtti. Muhalefet 1-2
saat içinde Grozni’yi ele geçirdiğini açıklamasına rağmen aynı gün
geri çekilmek zorunda kaldı. Kasım
ayı başlarında Çeçenistan’daki çatışmaların yeni bir boyut kazanmaya
başladığı gözlenebiliyordu. 1 Kasım’da muhalif Geçici Konsey’in başkanı
Umar Avturkhanov, Grozni’ye saldırı hazorlıklarının bşladığını açıkladı.
İki hafta sonar bazı BDT ülkelerindeki “Ziyaret”inden dönen Konsey’in
silahlı birlikler konutanı Beslan Gantemirov, kisa sure içinde bu
devletlerden tank, ağır top, uçak gibi silahlar alacaklarını açıkladı.
Geçici Konsey’in hızla silahlandığı taraflarca belirtiliyordu. Gantemirov’un
açıklamasından sonar olaylar hızla gelişti. Muhalefetin Grozni’ye üç yönden
saldırıya geçeceği hem Çeçenistan Genel Kurmay Başkanlığı, hemde Geçici
Konsey tarafından açıklandı. 24 Kasım’da Hükümet ülkede sıkıyönetim
ve seferberlik ilan etti ve herkes tarafından beklenen saldır 26 Kasınm’da
başladı. Muhalif birlikler kısa sürede Grozni’nin büyük bir kesimine
girdi. Hatta muhalif lider Avturkhanov Çeçen televizyonundan yaptığı konuşmada
yönetimi devraldıklarını açıkladı. Fakat daha önceki çatışmalarda
olduğu gibi hükümet kuvvetleri kısa sürede muhalif birlikleri püskürttü.
İki gün içinde Grazni ve çevresinde bütün kontrol hükümet
birliklerindeydi. Hükümet çatışmalarda 200 muhlif askerin öldüğünü
100’de fazla esir alındığını açıkladı. Bu
noktaya kadar gelişmeler daha önceki olaylara benziyordu. Görece küçük ölçekli
sayılabilecek çatışmalar sadece Grozni çevresinde oluyordu. Yani bir topyekün
iç savaş yoktu. Fakat çatışmalar başladığından beri ilk defa olarak Hükümet
muhalif birlikler saflarında faaliyet gösteren 70’e yakın rus askerini esir
alındığını, rusya bu askerlerin sorumluluğunu üstlenmezse esirlerin idam
edileceğini açıkladı. Uluslar arası basının da katıldığı bu toplantıda
bu esirlerin bir kısmı basım mensuplarına tanıtıldı. Bu gelişmeler üzerine
Rusya ilk defa olaylara dolaysız olarak müdahale ederek Hükümet ve muhalif
birliklerin 48 saat çerisinde silahlarını bırakmasını, aksi taktirde Çeçenistan’da
olağanüstü hal ilan ederek askeri operasyonların başlayacağını açıkladı.
Yeltsin daha sonar sürenin 15 aralık’a kadar uzatıldığını belirtti. Bu
gelişmeler üzerine Dudayev ve Rusya Savunma Bakanı Graçev Vladikavkaz’da
biraraya geldi. 12 aralık günü Vladikavkaz’da görüşmelerin başlaması
kararlaştırıldı. Rusya ve Çeçenistan arasındaki sorunlara görüşmeler
yoluyla bir politik çözüm bulacağına ilişkin umutlar güçlenirken 11 Aralık
sabahı Rusya birlikleri Çeçenistan’a girdi. Bu koşullara rağmen
Vladikavkaz görüşmelerine Çeçenistan yetkilileri katıldı. Fakat Rusya
yetkililerinin bilinen taleplerini yinelemeleri üzerine görüşmelerden bir
sonuç alınamadı. Çeçenistan’da
bugün bir savaş yaşanmaktadır. Bu hiçbir zaman olamayan bir iç savaşlın
devamı değildir. En temel hakkını, kendi kaderini belirleme hakkını
kullanan bir halkın varolma savaşıdır. Savaş sadece Çeçenistan ilede sınırlı
değildir. Kafkas halklarının ayrılmaz bir parçası olan Çeçen halkına
saldırı bölgede yaşayan bütün halklara yapılmıştır. Bu nedenle
Kafkasya’nın bütün bölgelerinde işgal girişiminikınayan gösteriler yapılmakta,
yüzlerce gönüllü Grazni’ye kardeşlerini desteklemeye gitmektedir. Çeçenistan’a
yapılan müdahale aynı zamanda insani değerler taşıyan herkese karşı bir
saldırıdır. Yeni bir Afganistan, yeni bir Bosna yaratılmasına karşı olan
herkesin Çeçen halkının direnişine omuz vermesi insanlık borcudur. VI
– Çeçenistan’ın Ekonomisi ve Grozni Petrolleri Çeçen-İnguş
ekonomisi büyük ölçüde petrol üretimi ve işlenmesi ile petro-kimya
sanayine dayalıdır. Bu sektörlerle birlikte (özellikle petrol sanayiiiçin)
makine imalatı, yapı malzemeleri imalatı ve gıda sektörüde gelişmiştir.
Sanayi daha çok Grozni, Nazran, Argun, Malgobek ve Gudermes kentlerinde yoğunlaşmıştır.
Nüfusun yaklaşık % 40’I başkent Grazni ve çevresinde yaşamaktadır. Ekili
alanların önemli bir kısmı tahıl üretimi için kullanulmaktadır. Ayçiçek,
üzüm ve sebze üretimide yaygındır. Ülkede hayvancılık da gelişmiştir.
Örneğin; 1978 yılında 30500 ton et, 207000 ton süt ve 110 milyon yumurta üretilmiştir.
Çeçen-İnguş Cumhuriyetinin sınai ve tarımsal üretim değerleri aşağıdaki
tabloda görülmektedir.
Grozni
Petrolleri Çeçenistan’da
ilk ticari petrol üretimi 1893 yılında Grozni’nin kuzey-batısındaki
Starogroznenskiy (Eski Grozni) havzasında başladı. 1913’te kentin 40 km. doğusundaki
Novogroznonskiy (Yeni Grozni) havzası işletmeye açıldı. Üretim 1931 yılında
8 milyon ton ham petrole ulaştı. 1933’te Malgobek havzasınında işletime açılmasına
karşın, üretim zamanla düştü. (1940’ da 2ç3 milyon ton). Grozni’deki
petrol rafinerilerinin, Bakü’den taşınacak petrolle tam kapasitede çalışmasını
sağlamak için 1936’da Mohaçkale ile Grozni arasında ham petrol boru hattı
inşa edildi. İkinci Dünya Savaşı döneminde Grozni, düşük üretimine rağmen,
Bakü’den sonar, SSCBç’nin ikinci büyük havzasıydı. Savaştan sonar
1950’lerin ortalarına kadar Grozni bölgesinde ham petrol üretimi 2-3 milyon
ton arasında kaldı. Bu dönemde Volga Ural havzasından Grozni rafinerisine
petrol taçınıyordu. 1950
sonlarında Grozni’nin batısında Karabulak ve Malgobek (Melğhabeğ)’te
derin kaynakları işletmeye açıldı. Bu havzalar da boru hatları ile grozni
rafinerisine bağlandı. Yeni havzaların işletmeye açılmasıyla üretim
1965’te 9 milyon tona çıktı. 1950’lerde Kuma nehrinin güneyinde, Nogay
steplerinde petrol bulununca, bu havzalar da Grozni’ye boru hatları ile bağlandı.
Artan petrol üretimi sonucu Grozni havzası, ihracat için, boru hatlarıyla
Kradeniz kıyısındaki Novorossiysk ve Tuapse limanlarına bağlandı (1969).
Grozni’deki petrol rafinerisine bağlı olarak petro kimya sanayiside gelişti.
1954’te fenol ve aseton, 1958’de sentetik alkol, 1962’de polietilen,
1968’de sentetik kauçuk işletmeleri açıldı. 1980’lerde ham petrol üretimi15
milyon tona ulaştı, fakat Volga-Ural, Kazakistan, Türkmenistan gibi bölgelerde
bulunan büyük petrol rezervleri sonucu Grozni havzası göreli olarak önemini
kaybetti.
|