|
Benim için önemli olan keyifle okunabilir bir yazı yazmaktır. Levantenler hakkında yazı yazmaya karar verdiğimde "bunu nasıl keyifli hale getirebilirim." diye düşündüm. Çeşitli kitaplardan elde edebileceğiniz bilgileri evirip çevirip tekrar sizlere sunmak çok sıkıcı geldi ve ben de iki levanten şahsiyeti tanıtmaya karar verdim. Birisi ünlü sinema eleştirmeni İtalyan Giovanni Scognamillo diğeri ise Rus levanten Vladimir Krasovsky. Sizleri ansiklopedik bilgilerle sıkmak istemiyorum. Ama yine de levantenin kelime ve terim anlamını açıklamak gereğini hissediyorum. Genelde yabancı pasaportlu olup önceleri İtalyanca'yı sonra Fransızca'yı kendi özgün şiveleriyle konuşup benimseyen Hıristiyanlar ve bu sosyal gruba girenlere levanten denir. Onların hayat tarzını benimseyenlere ve onlara İstanbul'da "tatlı su frengi" denirdi. Yahudilere, Ermenilere ve Rumlara ise batı kökenli olmadıkları için levanten diyemiyoruz. Kökleri Batıdadır levantenlerin. Ama onlar Doğunun mistik havasını tercih ederler. Tıpkı Giovanni ve Vladimir gibi. Levantenlerin İstanbul'a veya Anadolu'ya gelişleri birdenbire olmamıştır tabii. Tâ Bizans döneminden beri yavaş yavaş olmuştur bu gelişler. Gelenler,gidenler ve hasrete dayanamayıp İstanbul toprağına dönenler olmuş içlerinden. Bugün sayıları çok az ama içimizdeler. Bizimle birlikte üzülüp bizimle birlikte sevinirler. Belki İtalyan, belki Rus, belki Fransızlar ama en az bizim kadar da Türktürler. "Evet, ben Rus'um. Bunu hiçbir zaman inkar etmiyorum. Ama yurt dışına çıktığım zaman ben Türküm, diyorum. Kendimi Türk'e daha yakın hissediyorum" diyen Vladimir Krasovsky 1927 yılında Türkiye'de doğmuş. Babası Bolşevik İhtilali'nden Türkiye'ye kaçmış. Bolşevik Rusya'sında subayların yaşama şansı pek kalmadığı için kaçmak zorunda kalmış Boris Krasovsky. Rusya'da ancak zengin ve asil kesimin subay olduğu gözönüne alınırsa Boris Krasovsky'nin Türkiye'de ne zorluklar çektiğini siz düşünün. Süvari oluşunu kullanıp Said Halim Paşa'nın yanına baş seyis olarak girmiş. Vladimir'in annesi ise Gürcistanlı. O da iki kardeşi ile birlikte kaçmış o dönem kasırgalar esen Rusya'dan. Annesi ve babasını gözleri önünde öldürmüşler genç kızın. İstanbul'a gelince de Yeniköy'de bir Rum bakkal tarafından evlat edinilmiş ve böylece kaçanların buluşma noktası olan İstanbul'da Vladimir Krasovsky'nin annesi ve babası tanışıp evlenmişler. "Fakirler değil hep zenginler kaçtı Rusya'dan" diyor Vladimir. Çünkü Bolşeviklerin hedefi üst tabakaydı. Orada bütün mal varlıklarını bırakıp gelen bu üst tabaka, burada açlığın ve yoksulluğun ne demek olduğunu öğrenmiş. Türkiye'ye gelen Rusların hep eğlenceli, debdebeli yaşantısı anlatılırmış. Gerçi Vladimir de bize daha çok o yönünü anlattı ama zor geçen günlerden de bahsetmeden geçemedi. Giovanni Scognamillo'nun dedesinin İstanbul'a gelişi de bir kaçışmış. Scognamillo'nun dedesi Garibaldi'nin askerlerinden birisiymiş ve Garibaldi yenilince onunla birlikte birçok asker İstanbul'a kaçmış. Aslında aşçibaşi olan Scognamillo'nun dedesi burada inşaat işçisi olarak çalışmış. XIX. yüzyılın ortalarında vuku bulan bu olay ile İstanbul nüfusuna bir aile daha eklenmiştir. Giovanni'nin annesi de eşi de İtalyan levanten. Yabancı bir ülkede yaşamanın kimlik karmaşası yarattığını düşünüyorum. Ama Giovanni Scognamillo "Ben ve benim dönemim kimlik karmaşası yaşamadı." diyerek cevap veriyor. Fakat önceki dönem bu zor durumu fazlasıyla yaşamış. Bu şartlar altında izole bir hayat sürdürmeye çalışmışlar. Kendi kültürlerine sımsıkı sarılıp etraflarına duvarlar çekmişler. Fakat yine de Türk kültüründen etkilenmeden yaşayamamışlar. Etkilendikleri kadar etkilemişler de bizim kültürümüzü. Günümüzde ise tamamen asimile olmuş durumdalar. Yeni nesil levantenler arasında kendi anadilini bilen çok az. Bu yüzden Ortodoks kilisesinde bile ibadetler Türkçe yapılıyormuş. Vladimir "Benim üç çocuğum da Rusça bilmez" diyerek beni çok şaşirtıyor. Levanten olmanın dezavantajları belki bunlar ama sağladığı avantajlar da gözardı edilecek gibi değil. Bir kere geçmiş dönem levantenlerin hemen hemen hepsi birkaç dili çok iyi derecede biliyor. Vladimir'e soruyorum: "Kaç dil biliyorsunuz?" "Bir sayayım. Rusça, Türkçe, İtalyanca, Fransızca, Rumca ve İngilizce" diye yanıt veriyor. Keza Giovanni Scognamillo da birkaç dili çok iyi derecede biliyor. Onların bu özelliklerine imrenmemek elde değil. Bu çok dilli levantenlerin kültürümüzü etkilediğini söylemiştim. İşte bu kozmopolit kültür, bize Pera'yı armağan etmiştir. Bir zamanlar İstanbul'un kalbinin attığı yer olan Pera'nın mimarı levantenlerdir. Günümüzde ise kendi açtıkları restoranlar aracılığı ile en azından yemek kültürlerini korumaya çalışıyorlar. Bugün İstanbul'un birçok yerinde severek gidilen İtalyan lokantaları var. Ama Rus lokantaları nispeten daha az. Vladimir'e soruyorum: "Evinizde Rus yemekleri yapılıyor mu?" "Karım Rum olduğu için zaten Rus yemeklerini bilmez. Ama 'borşç' diye ünlü bir Rus yemeği var. Karım bunu ara sıra yapar." diye cevap veriyor. Aslında sizlere Vladimir Krasovsky ve Giovanni Scognamillo ile yaptığım röportajların tam metnini vermek isterdim. Ne yazık ki bana ayrılan sayfa bu kadar. Sizlerde levantenler hakkında birazcık merak uyandırdıysam amacıma ulaşmışım demektir.¦
*Filiz Suzan Fidan, Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü II. sınıf öğrencisidir.
|
|