|
BUGÜN SURİYE, YARIN TÜRKİYE
LÜBNAN'DA YAŞANANLAR ABD'NİN BÖLGEYİ İŞGALİNİN BİR PARÇASI
(cemyaren@hotmail.com)
Lübnan'da suikastler,
cinayetler birbirini izliyor. Birleşmiş Milletler, Küresel Eşkıya'nın
izinde. Soruşturmayı yürüten Detlev MEHLİS, kendisine 'dikte
ettirilenleri', soruşturma dosyası olarak düzenleyip Birleşmiş Milletler'e
sunuyor.
HARİRİ suikastinde tanık olarak dinlenenlerin en önemlileri, kendilerini
para ile satın alıp Suriye Arap Cumhuriyeti aleyhine ifade verdirenlerin
kimliklerini her gün ortaya çıkarıyorlar. Kendilerine teklif edilen milyon
dolarları, 'onursuz yaşayamam' diyerek ellerinin tersi ile itiyorlar.
Bütün dünya olanların farkında. ABD, önündeki engelleri temizlemek için
gazeteci satın almak üzere ayırdığı bütçeyi ilan etmekten çekinmiyor.
Bütün bunlara rağmen Küresel Eşkıya'nın borazanlarının parmakları Suriye
Arap Cumhuriyeti'ni gösteriyor.
Aslında bugün bölgede yaşananlar, ABD'nin bölgeyi işgalinin bir parçası.
Bugün Suriye Arap Cumhuriyeti üzerine oynanan oyunlar, yarın farklı bir
şekilde Türkiye'nin üzerine oynanacak.
'SUİKASTLERİ' UYDURAMADIK, 'TOPLU MEZAR' VERELİM
HARİRİ Suikasti soruşturmasının artık 'suyu çıktı'.
Bu soruşturmanın Suriye'nin işgali için bir bahane olduğunu artık herkes
biliyor. ABD'nin ve yandaşları, gerçekler ortaya bir bir çıktıkça
Suriye'yi suçlamak için başka yollar arıyor.
ABD'deki gazeteler bile "Soruşturma çatlak verdi, su alıyor. Soruşturma
SSCB'de yaşanan olayların romanına döndü." diye yorum yapıyor
(08.12.2005-New York Times)
Kısaca, Suriye Arap Cumhuriyeti'ni sıkıştırmak üzere kurulan tezgah,
'çarşafa dolandı' ve Suriye Arap Cumhuriyeti'nin 'meydan okuması' haline
dönüştü. Suriye diplomasisi aslında büyük bir zafer kazandı. Zaten ABD,
hangi başarısını masada ve diplomasi yoluyla elde edebildi ki?!..
ABD kurduğu tuzağa kendisi düşünce, düşünmeye ve yeni yollar bulmaya
çalışırken Lübnan'lı kuklaları, her geçen gün 'çamur at izi kalsın'
yöntemine başvuruyor. Ancak, fark edemedikleri 'güneşin balçıkla
sıvanamayacağı'.
Son yaşananlar, aslında katilleri de azmettiricileri de, tetikçileri de
ortaya çıkardı. Faris KHAŞŞAN El Müstakbel TV'de (Gelecek) 'Hariri
Suikasti'nde gerçekleri aramak adı altında bir program yapıyor. Gerçekleri
aramak adına, bütün gerçekleri saptıran, manipüle eden bir içerikle
seyircilere hitap ediyor. KHAŞŞAN; gazetecilik değil de, ABD'nin
tetikçiliğini yapıyor. Aslında 'gazetecilik' ile 'onursuzluk' kelimeleri
asla bir araya gelemeyecek iki kelime olmasına rağmen bu iki kelime Faris
KHAŞŞAN'a çok yakışıyor.
HARİRİ Suikasti'nden hemen sonra Başkan Beşar ESAD:
"Olanların ve oynananların farkındayız. Ancak, biz de oynayacağız" derken,
onlarca yıllık devlet tecrübesi olanlara adeta 'ders verir'cesine
konuşuyordu.
HARİRİ Suikasti soruşturması, Viyana aşamasına kadar 'orta malı' gibiydi.
Gizlilik ve sır yoktu. Bu soruşturmanın tabiatına da hukuka da aykırıydı.
Soruşturma esnasında haddini bilmezler ve küstahlar; zaman zaman
devletlerin 'egemenliği'ni bile tanımaz olmuşlardı. Özellikle MEHLİS,
kendi namusu olan sırların ortaya dökülmesinden rahatsız bile değildi.
Böylece, MEHLİS için 'namus', 'orta malı' olmakla bir hale geliyordu.
Allah'tan, Birleşmiş Milletler denen çadır tiyatrosunda veto hakkı olan
ülkelerden biri olan Rusya, Suriye'ye bazı konularda güvence verdi de,
Suriye 'tanıkları'nı Viyana'ya gönderdi. Aksi taktirde, Viyana safhası hiç
yaşanmayabilirdi. Bu olay bile Birleşmiş Milletler'in artık, insanlara ve
devletlere güven vermeyen bir 'Çadır Tiyatrosu' haline dönüştüğünün en
büyük delili…
Bütün bunlar yaşanırken ABD'nin Beyrut Büyükelçisi, BEKAA'da bir çevre
turuna çıkıyor, ardından da üzerine vazifeymiş gibi Detlev MEHLİS
Lübnan'da BALIBEK civarını dolaşıyordu. Bu 'geziler'in (!) kokusu kısa
sürede çıktı. Son olarak, emrinde oldukları tarafından ortadan kaldırılan
zavallı köle Jibran TUVENİ, ölmeden önce kendisine yüklendiği şekilde
konuşmaya başlamış; Lübnan'daki toplu mezarları gündeme getirmeye başladı.
Toplu mezarlar hakkında da Birleşmiş Milletler tarafından bir soruşturma
açılmasını istemişti. Hatta, daha soruşturma ve araştırma yapılmadan
kararını da vermişti. "Toplu mezarlar ile ilgili uluslar arası mahkeme
kurulsun ve yargılama uluslar arası mahkemede yapılsın." Herhalde, Jibran
TUVENİ'ye 'öldürüleceği', bu nedenle de toplu mezarlara katkısı nedeniyle
'yargılanamayacağı' malum oldu.
1976'da alevlenen Lübnan İç Savaşı'nda kayıp insan sayısı yaklaşık
400.000'dir. Lübnan'da, başta şu anda Suriye aleyhtarı olarak bilinen
Valid JUMBOLAT ve şürekasının da içinde bulunduğu katliamlar yaşandı.
İnsanlar gruplar halinde katledildi ve toplu mezarlara gömüldü. İşin en
ilginç tarafı ise, toplu mezarlarda gömülü olan Lübnanlılar'ın katlinden
kimlerin sorumlu olduğunu bugün Lübnan'da ilkokulda okuyan çocuklar bile
biliyorlar. Ama ne yazık ki, ülkenin gazeteci olduğunu iddia eden Faris
KHAŞŞAN ile Jibran TUVENİ bilmiyorlar (!).
Lübnan'da yapılan katliamlar sadece İç Savaş ile de sınırlı değildir.
Lübnan'ın güneyinde, İsrail'e yakın kısmında İsrail'in 1978, 1982 ve hatta
1996'da yaptığı katliamlar, bütün dünyanın malumudur. Belki yakında, bu
katliamlar da Suriye üzerine yıkılmaya çalışılır…
1991 yılında 'Arap Birliği' TAİF toplantısında bir karar aldı ve Suriye
Arap Cumhuriyeti'nin Lübnan'a girerek İç Savaşı bitirmesini istedi.
Suriye, önce 'milisler'i silahtan arındırdı ve Lübanan'da kısa sürede İç
Savaş'ı bitirdi. Bunun bedeli olarak da bugüne kadar 13.000 askerini
'şehit' verdi.
Lübnan'da önceden ve sonradan yaşananlar aslında neyin ne olduğunun açık
ifadesidir. Örneğin, Samir CACA, Hristiyan lider Başbakan Reşit KARAMİ
suikastinden sorumlu olarak 11 yıl hapis yatmıştır. Cezasını tamamlamadan,
siyasi bir kararla hapisten çıkarılmıştır. Bu siyasi kararı
alkışlayanların başında da Faris KHAŞŞAN ile Jibran TUVENİ gelmektedir.
ÇADIR TİYATROSU'NUN SOYTARISI DETLEV MEHLİS
Diğer taraftan bu çadır tiyatrosunun başrolüne soyundurulan Detlev MEHLİS
de, HARİRİ Suikasti ile ilgili olarak yaklaşık 500 civarında tanık ile
görüştüğü söylüyor. Kısaca, seyircilerin 'katıla katıla' gülmesi için,
yapılması gereken her şey yapıyor.
Eğer, bir suikastin 500 tanığı varsa, bu suikastin 'naklen yayın'
esnasında yapılması gerekmez mi?
Anlaşılan MEHLİS, Suikasti, ABD'nin Irak'a bomba yağdırırken kendi
kullarına yaptırdığı 'naklen katliam' dizisi ile karıştırıyor.
BU İŞ BURADA BİTMEYECEK
Detlev MEHLİS'in ve ekibinin teker teker satın almaya çalıştığı tanıkların
ardı arkası kesilmeyecektir. Muhtemelen, bazı tanıklar daha ortaya çıkacak
ve gerçekleri dünya kamuoyu ile paylaşacaktır.
Bilinmesi ve unutulmaması gereken bu işin burada bitmeyeceği ve 'YALAN
RÜZGARI' dizisinin süreceğidir. Irak'ı da aynı yalan ve dolanlarla işgal
eden Küresel Eşkıya'nın aklında şimdi öncelikle Suriye, ardından da İran
vardır. Ancak, ya İran'dan önce, ya da İran'dan sonra sırada Türkiye
olacaktır. Aslında Küresel Eşkıya'nın Türkiye'yi 'sıcak çatışma' ile işgal
etmesine gerek de yoktur.
|
ismetbaytak@hotmail.com
ismetbaytak@kuzeyege.net
bergamaturkey@yahoo.com
kuzeyege@yaoo.com
|