|
Bağdat Yanıyor
Bu
yazıyı yazarken Tel Afer bombalanıyor. Ölü bedenler gecenin karanlığında
yıkılan evlerinin altına gömülecek. Elektrikleri ve suları günlerdir
kesik. Pek de fark etmiyor aslında, çünkü onlar muhteşem şehirdeki
muhteşem gökdelende yaşamıyorlar.
BİA Haber Merkezi
16/09/2005
BİA (Bağdat) - 11 Eylül 2005
"R, buraya gel hemen, bunu görmen lazım!" 11 eylül 2001 günüydü mutfakta
öğleden kalan bulaşıkları yıkıyordum. Irak'ın devlet kontrolündeki
televizyon kanalında önemsiz bir haber olduğunu düşünerek kardeşimin
sesindeki ısrara rağmen yıkamaya devam ettim.
"Birazdan geliyorum" diye bağırdım. Tam mutfaktan çıkarken çalan telefona
cevap vermek üzere durdum.
R: "Alo."
L: "Televizyonu izliyor musun?"
R: "Hayır ama...."
L: " Hemen git televizyonu seyret."
Telefon kapandı, onu yerine koydum, kalbim deli gibi çarpıyordu. Panikle
salona geçtim, ne olabilirdi? Biri mi ölmüştü? Yoksa bizi tekrar mı
bombalıyorlardı? Her zaman öyle bir olasılık vardı. Amerika Birleşik
Devletleri'nin hava harekatına karar vermesi hiç kimseyi şaşırtmadı.
Ekrana bakarak "Ne olmuş?" diye sordum. Görüntüler kaotikti. Ekranda
kocaman, toza dumana bulanmış bir şehir, bağırarak koşuşturan, ağlayan,
şaşkına dönmüş insanlar vardı. Bazılarının ifadesi ekrana ağzı açık bakıp
kalmış kardeşiminkine benziyordu. Konuşan biri vardı, İngilizce'yle Arapça
birbirine giriyordu, ne denildiğini dinlemedim, tek aklımda kalan şey o
görüntüler. Karışıklık ve hasar.
Sonra tekrar gösterdiler, New York'taki İkiz Kuleler, ekranın kenarından
gelen uçan küçük bir şey, onlardan birine çarptı. Derin bir nefes aldım, E
sadece kafasını salladı ve "Bu daha hiçbir şey, bekle" dedi, gözlerimi
ekrandan ayırmadan koltuğa yöneldim. Daha fazla kaos, şoke olmuş suratlar
vardı, sonra ikinci bir uçak, sonra da çökmeye başlayan kuleler. Sis ve
toz içinde yok oldular sonra.
Nefesimi içime çektim ve bir an için nefes alamadım. İçimdeki bir parça
"Bu bir şaka, bu Hollywood" diyordu. Ama sadece gerçekti. Korku çok
gerçekti. Arka plandaki sesler, terör, şaşkınlık ve dehşet dolu seslerdi.
"Ama nasıl, nasıl, bu uçak, nasıl, nasıl?"
Kafamızdaki düzinelerce soruya cevap bulabilmek için seyretmeye devam
ettik, o saatin içinde bunun bir yanlış hesaplama ya da korkunç bir hata
olmadığını öğrendik. Bu büyük bir terör eylemiydi.
Batı medyası bu olayın zanlılarının İslami bir grup olduğu konusunda
varsayımlar yapmaya başladı. Bahsedilen grubun Müslümanlar ve Araplar
olmamasını umut ettim. Binlerce kurbanın ölmüş olmasının yanı sıra, bunu
ummamın nedeni bizim Irak'ta zarar göreceğimizi bilmekti. Bizim
yapmadığımız bir şeyin cezasını biz çekecektik.
E. kocaman gözlerini bana dikip, saatlerdir içimizde tutmaya çalıştığımız
ama kaçınılmaz olan soruyu sordu: "Sence bizi bombalamalarına ne kadar
zaman var?"
"Ama biz değiliz, biz olamayız" diye mantığa vurmaya çalıştım.
"Fark etmez, onların ihtiyacı olan tek şey bu" dedi televizyonu
göstererek.
Doğruydu, önce Afganistan, sonra Irak. Hemen hazırlıklara başladık.
Doların fiyatı insanların un, pirinç, şeker ve diğer mamulleri stoklamaya
başlamasıyla arttı.
Birkaç hafta için insanların konuştuğu tek konu buydu, okullarda ve
üniversitelerde sadece bunu tartıştık. İş yerlerinde ve lokantalarda bunu
konuştuk. Yaklaşımlar farklıydı. Neşe veya mutluluk yoktu ama bazı
zamanlar ölümcül bir tatmin olma duygusu vardı. Bazı Iraklılar Amerika'nın
başına bu olayın gelmesinin sebebinin Amerika'nın ta kendisi olduğunu
söylüyordu. Dünyadaki dengelere karıştığın zaman karşılığında bunu alırsın
ya da kitleleri açlığa terk ettiğin zaman. İşgal eden İsrail gibi
ülkelere, yozlaşmış Suudi zorba asillerine destek verirsen, bu olur.
Ama çoğu Iraklı derin bir acıma duygusu hissetti. Arkadaşlar ve
akrabalarla, etrafta canhıraş koşuşturan Amerikalıları gördüğümüz zaman
kafalarımızı empatiyle sallıyorduk. Yıkım hissi o kadar tanıdıktı ki.
Bugün tam dört yıl oldu, dört yıl sonra nasıl hissettiriyor?
Amerika'daki 3 bin kurbana karşılık, Irak'ta 100 binden fazla kişi öldü.
Başka on binlerce insan da sorgu altında işkence görüyor. Evlerimiz
yağmalandı, şehirlerimiz sürekli bombalanıyor ve Irak yüzlerce yıl geri
gitti, gelecek yıllarımızı ise savaştan önce hissetmediğimiz bir
aşırılığın etkisiyle yaşayacağız.
Bu yazıyı yazarken Musul'un kuzeyindeki Tel Afer bombalanıyor. Düzinelerce
insanın ölü bedenleri gecenin karanlığında yıkılan evlerinin altına
gömülecek. Elektrikleri ve suları günlerdir kesik. Pek de fark etmiyor
aslında, çünkü onlar muhteşem şehirdeki muhteşem gökdelende yaşamıyorlar.
Üstüne düşünmeye değmeyen çiftçiler veya esnaf.
4 yıl sonra teröre karşı savaş ( ya da terör savaşı mı demeliyim?)
kazanıldı.
Skor:
El-Kaide: 3000
Amerika: 100.000
Tebrikler.
|
ismetbaytak@hotmail.com
ismetbaytak@kuzeyege.net
bergamaturkey@yahoo.com
kuzeyege@yaoo.com
|