|
GÖZLEM
Ali Kaya
alikayadikili@yahoo.com.tr
İZMİR'DE GÜZEL ŞEYLER OLUYOR
5. İZMİR
ÖYKÜ GÜNLERİ
İzmir'de yaşamanın sıkıntı ve stresleri yanında, güzel yönleri de var!
Hemen her gün bir yerlerde iyi şeyler oluyor. Sineması, tiyatrosu,
konferanslar vb etkinlklerle, yaşam daha renkli büyük kentlerde...
Herkesin bir şiiri yoktur belkide ama herkesin bir öyküsü mutlaka vardır.
En azından bir yaşam öykümüz vardır ve onlardan kesitler anlatırız tanıdık
tanımadık önümüze çıkan herkese.. Ve demez miyiz hep:"Bir anlatsam, benim
hayatım romandır, roman...."
11-14 Şubat 2006 "İzmir 5. Öykü Günleri"nin tam ortasındayız bugün. Siz bu
satırları okurken "Öykü Günleri" de bitmiş olacak. Bu yıl, büyük ilgi
vardı etkinliğe.Alsancak'taki salonun artık dar geldiğinin farkındaydı
Başkan sayın Tunçağ.. Söz verdi, gelecek yıl daha büyük salon için...
"Dinleyenin merakı, anlatanın iştahını kabartır"derler ya.. Katılımcı
yazar ve sanatçılar bu ilgiden çok hoşnuttular. O nedenle her konuşmacı,
izleyenlerine teşekkürle başlıyordu sözlerine
Etkinliğe bu yıl 80 sanatçının katıldığını belirten Tunçağ açış
konuşmasında; "Türkçemiz büyük bir saldırı altında. Türkçemizi korumakta
sanatçılarımıza büyük görevler düşüyor. Öykülerimizin, gençlerimiz
tarafından okunması ,Türkçemizin korunması açısından önemli"dedi..
Edebiyatçılar Derneği Başkanı Gökhan Cengizhan da konuşmasında özet
olarak; "Bu tür programlarla öykülerin edebiyat alanındaki yerinin
belirginleştiğine dikkat çekti.
Öykü günlerinin 5. 'sinin gerçekleştirilmesinin; etkinliğin
kurumsallaştığının bir kanıtı olduğunu belirten Ege Kültür Vakfı Başkanı
Azra İnmeler'in ardından Konak Kaymakamı Ali Muhsin Nakiboğlu ve Tunçağ;
etkinliğin bu yılki onur konuğu yazar Adnan Özyalçıner'e plâket verdiler.
Duygusal anların da yaşandığı bu ödül töreninde Özyalçıner: Yoksul bir
ailenin çocuğu olduğunu, yaşamını işçi ve emekçi insanların arasında
geçirdiğini;o nedenle o kesimi iyi tanıdınığını ve öykülerindeki insanları
hep onların arasından seçtiğini söyledi ve.. ".Başarılı olmuşsam eğer,
bunu biraz da onlara borçluyum" dedi.
"Öykülerimde, uygarlığın yaratıcıları işçilere ve emekçilere yer verdim
hep.. Eşit pay alabilmeleri için uğraştım. O insanların bir arada, özgür
ve barış içinde yaşamaları için, öykülerime yön verdim"dedi..
Grup Öykü'nün, adına uygun bir mini konser de verdiği bu eğlenceli ve
eğitici etkinlikte; Lütfi Dağtaş tarafından hazırlanan "Ustalara
Saygı-AZİZ NESİN FOTOĞRAFLARI"sergisi de 4 gün boyunca izlenime sunuldu.
"Yitirdiğimiz Öykücüler" başlığı altındaki geçmişe yolculukta "Genç
Öykücüler Konuşuyor" başlıklı söyleşide; yitirdiğimiz tüm öykücülere,
adını anarak da olsa yer verildi. Geçtiğimiz aylarda yitirdiğimiz SULHİ
DÖLEK'e ayrı bir sayfa açılarak, onu bize Adnan Özyalçıner anlattı
DEMİRTAŞ CEYHUN'LA LÂFLARKEN...
5.İzmir "Öykü Günleri"nin ikinci gününün, son önemli konuşmacısı hiç
şüphesiz ki; DEMİRTAŞ CEYHUN'du ve güne damgasını o vurdu..
Programda olmamasına karşın, Turgay Gönensin'i de alarak yanına, elele
çıktılar sahneye. Birlikte yorumladılar usta yazar Aziz Nesin'i .
Zira;Turgay Gönensin'in evi Aziz Nesin'in İzmir'e gelip gittikçe yatıya
kaldığı tek evdi..Yani gizli adresi, bilinmeyen eviydi.
O'nun demokrasi anlayışını anlatırken; ortaklaşa yaşadıkları ve bugüne dek
yayınlanmamış, hiç dillendirilmemiş ne anılar anlattılar birlikte.
Görmeli, dinlemeli ve sizler de öğrenmeliydiniz.. Kenan Evren'le aynı
yıllarda, birer yıl arayla aynı okulu bitirdiklerini; (ama hangisi bir yıl
önce hangisi bir yıl sonra, onu şimdi pek bilemediğini)... Birbirlerine
zıt bu iki karakterin birleştikleri tek noktanın aynı öğretmenlerden ders
almış olmalarıdır. Bunun dışında buluştukları hiç bir ortak noktaları
yoktur ve zaten de olamaz, derken; salon kahkahadan kırılıyordu. Arksından
alkışlar..
Son konuşmacıydılar Demirtaş Ceyhun'la Turgay Gönensin.. Dışarıda hava
iyice kararmış ve soğumuştu ama; dinleyenler salonu bir türlü terketmek
istemiyorlardı. "DEMOKRASİ VE AZİZ NESİN" konulu konferans, tam anlamıyla
"Aziz Nesinlik" bir anlatıyla sürüp giderken, yeri geldi hep birlikte
kahkahalar atıldı.. Sonrasında; derin bir sessizlik, bir duraksama ,
arkasından acı bir gülümseme ve düşünme!..
Düşünmeden edemedik! Zira ülkemiz bir kara mizahın yaşandığı yerdi.. Neden
bu hep böyledir ve 60 yıldan bu yana, neden hiç bir şey değişmez bu
ülkede?.. Aksine, her şey giderek kötüleşir bu güzelim ülkede?..
Demirtaş Ceyhun,sahnede yerine oturur oturmaz önündeki mikrofonu açtı ve
şöyle başladı söze:"Arkadaşlar iki gündür bu salonda sizleri
dinliyorum.Ülke gele gele uçurumun kenarına gelmiş; siz hâlâ çiçeklere
böceklere, kuşlara öykü yazmaktan söz ediyorsunuz. Öykünün dili nasıl
olmalıdır, onu tartışıyorsunuz..Öyküde en önemli unsur "insan"dır,
biliyorsunuz.. Peki; bu insanın hiç bir politik yönü yok mudur? İki
gündür, kimse siyasetten konuşmadı hiç.. Edebiyatı siyasetten, siyaseti
insandan nasıl soyutlarız?..
Oy veren insanların bu işte hiç bir suçu yok.. Onlara yön veremeyen
aydınlardadır suç ve özellikle de 80 sonrası dönek aydınlarda!...
Televizyon kanallarından birindeki bir açıkoturumda Emine Şenlikoğlu diye
bir kara çarşaflı çıkıyor ; Toktamış Ateş dahil hepsini köşeye
sıkıştırıyor. O koskoca aydınlar "e canım elhamdülillah biz de müslümanız.."
demeye başlıyorlar.. İslamiyeti bilmedikleri için oluyor bütün bunlar..
Gerçek islamiyeti en iyi bilenlerden birisi Atatürk'se, öbürü de Aziz
Nesin'di..
Atatürk'ün "efendimiz" dediği üretici bir köylümüzle; Başbakan arasındaki
ilginç konuşmaya da değinen Demirtaş Ceyhun: "Kemal Öncel adlı içi yanmış
bir çiftçimizin, Başbakan'a "Tarım Bakanımızın köylüye ihanet ettiğini
biliyor musunuz?" demesiüzerine!.. Başbakanın"Artistlik yapma lan,
terbiyesiz"diye hitabetmesi herkes gibi beni de şaşırttı!.. Böyle bir
Başbakan olur mu arkadaşlar?..
Olur sayın Demirtaş Ceyhun dostum, olur.. Kasımpaşalılığı tutmuş, bir
sürç-ü lisan eylemiş olabilir, kusuruna bakılmaz. Rizeli geçinir, ama
karısının köyünden aday olmuştur..Ülkedeki 4 kişiden birinin oyunu alır
fakat, 4 milletvekili koltuğundan 3'ünü işgal eder.. Bütün güç ondadır
şimdi... Nasıl böbürlenmesin.. Yürüyüşündeki çalıma, boyundaki endama
bakar mısın.. Türkiye onunla gurur duyuyor olmalı.. (Kimlerle olmadı
ki..Ha, onunla da oluversin ne çıkar.)
" Böyle bir Başbakan olur mu?" diyorsun ..Olur olur.. Dahası; olmuş bile!
. Üniversitesiyle kavgalı, yargısıyla kavgalı, ordusuyla kavgalı , kamu
kurum ve kuruluşlarıyla kavgalı, dahası oy aldığı işçisiyle, köylüsyle,
memuruyla, âmiriyle... Kısacası ve özetle ; her kesimden herkesle kavgalı
bunlar.. Herkes yanlış, bir tek bunlar doğru .Uzaktan bakıldığında minare
de doğru; ama, içi eğri büğrü... Üzüm üzüme baka baka da neden kararır
bilmem ki!..
O şimdi icraatın başıdır, ne yapsa, ne dese yeridir. Şimdilik birkaç fren
var önünde.. Sen asıl; türbanı da takıp koluna, çıkarsa Çankaya yokuşundan
yukarılara.Sen o zaman kork olacaklardan ve seyreyle aşağılardan
gümbürtüyü.. Şimdilik hükûmeti geçirdi ele .. Ya, Devleti de geçirirse!.
Gerçi ; bir bilen ona gerekli dersini verdi:
"-Özal, Çankaya'ya çıktı ,partisi dağıldı. Ben çıktım , ha keza.. Sen de
çıkmaya kalkarsan aynı âkıbete uğrarsın, partin darmadağan olur, bir daha
toparlayamazsın, bilesin.. Aklını başına al, gaza, poh poha gelme...
Başbakanlık eyidir, eyi... İpler senin elinde olacak, bu dünyada kimseye
güvenmeyeceksin. Direksiyon hep kendi elinde olacak , onu hiç kimselere
kaptırma!... 7 kere gidip , 8 kere gelmişsem vardır bi bildiğim.. Bilmem
annatabildim mi? Hem icraatın başı gibisi var mı canım..." gibilerden
laflar etti geçtiğimiz günlerin birinde..... Bakalım Baba nasihati dinler
mi, yoksa birilerinin gazına gelir de; benden büyük bir tek Allah vardır
deyip başımıza parlamenter padişah olur mu, bilinmez.. Baba sözü dinlemez
de şeytana uysa bir dert, uymasa iki dert.. Sen o zaman göreceksin hanyayı
Konyayı, sonra da.Adana'yı sevgili DEMİRTAŞ CEYHUN
.Ne yapalım: "Bir toplum neye lâyıksa, onunla yönetilirmiş."deyip,
avunacağız..Va mı bu işin başka izah tarzı?..
Ama; tarihin derinliklerine kök salmış, binlerce yıllık devlet yönetme
deneyimi ve geleneği olan bir ırktan geliyor olsak da ; her ne
kadarAtatürk gibi bir lider çıkarmakla övünsek de; son 60 yıldır
beceremedik biz bu işi üstad... Sen sıkma tatlı canını ve kendine iyi
bak!..Sen ve senin gibiler, bize daha çook lâzımsınız.
13 Şubat 20006/ İZMİR -KARŞIYAKA...
|
ismetbaytak@hotmail.com
ismetbaytak@kuzeyege.net
bergamaturkey@yahoo.com
kuzeyege@yaoo.com
|