|
MERHABA
İbrahim Baytak
ÇOCUK YETİŞTİRMEK
50 yaşın üzerindeki bizlerin anne ve babalarının çoğu cahil veya en fazla
ilk okul mezunuydu. O yıllarda Ortaokul, özellikle lise mezunu parmakla
gösterilirdi. Memurların bile çok azı lise mezunuydu. Anne ve babalarımız
bizi canlarından çok sevdiklerini bilirdik. Okumamızı isterlerdi. Meslek
öğrenmemizi isterlerdi. Fakat yazın tarlada, babamızın işyeri varsa onun
yanında veya bir esnafın yanında çırak olarak çalışırdık çoğumuz.
Çalışmayanlar ailesinin durumu çok iyi olanlarla bazı memur çocuklarıydı.
O zamanlar memurların durumu şimdikinden kat be kat iyiydi. Okul zamanı
geldiğinde de okula giderdik. Babamızdan, annemizden, öğretmenlerimiz ve
ustalarımızdan dayak yerdiğimiz olurdu. Ama bu dayaklar acımasızca,
dövülmeler değildi. Gerçi enderde olsa acımasız öğretmen ve ustalar
olurdu. Babamızdan, annemizden, aile büyüklerinden, ustamızdan,
öğretmenlerimizden korkar ama onlara saygıda kusur etmezdik. Onların
yanında konuşamazdık. Babamızdan bir şey isteyemezdik. Onlar alırsa giyer,
ne alırsa yerdik. Zorunlu olarak bir istediğimiz olursa annemize
söylerdik. Öğretmenlerimizden, ustamızdan en küçük bir sızlanmamızda "kim
bilir ne yaramazlık yapmışındır" derlerdi.
Ama bizler çocuklarımız çok el üstünde tuttuk, tutuyoruz. (Dövelim
demiyorum ki ben çocuklarımı dövmedim). Her istediklerini yapıyor veya
yapmaya çalışıyoruz. Onlar üzülmesin, yorulmasın, memnun olsun diye
elimizden gelen her çabayı gösteriyoruz. Buluyoruz, buluşturuyoruz
arkadaşlarından eksiği kalmasın diye her ihtiyacını yapmaya çalışıyoruz.
Onlardan bir şey istemiyoruz, bir iş yaptırmıyoruz. Arkadaşları ile gezip
tozmalarına karışmıyor, harçlığını veriyoruz. Bizden daha iyi sigaraları
içiyor, bizim hiç girmediğimiz, girmeye cesaret edemediğimiz Kafe, bar
veya diskoya gidiyorlar. Yazın biz işyerinde, tarlada çalışırken onlar
arkadaşları ile kamplara gidiyorlar. Markalı giyiniyorlar. Biz bütün
bunlara karşı çıkadığımız gibi onlar okuyor diye gurur duyuyoruz.
Acaba bizi yetiştiren baba ve annelerimiz mi doğru yapmış? Yoksa biz mi
doğru yapıyoruz. ABD de HAUSTON kentinde her eve polis tarafından
dağıtılan şu bildiriye baktığımızda biraz daha gerçekçi olabiliriz.
- Daha Küçükken Çocuğa İstediği Her şeyi Vermeğe Başlayın, Bu Şekilde O,
Herkesin Onun Geçimini Sağlamak Zorunda Olduğuna İnanacaktır.
- Kötü Sözler Söylediği Zaman Gülünki, Böylece O Kendisinin Akıllı
Olduğuna İnanacaktır.
- Ona Düşünmeyi Ve Beynini Kullanmayı Hiç Öğretmeyin. 21 Yaşına Gelince
Kendi Kararlarını Kendisi Versin Diye Bekleyin.
- Yerde Bıraktığı Her şeyi Kaldırın. Kitaplarını, Ayakkabılarını,
Kıyafetlerini, Onun İçin Her şeyi siz Yapın Ki, O Bütün Sorumluluklarını
Başkalarına Yüklemeğe Alışsın.
- Ona İstediği Kadar Harçlık Verin Ki, Hiçbir Zaman Kendi Parasını
Kazanmanın Ne Olduğunu Öğrenemesin.
- Yiyecek, Giyecek Konforla İlgili Bütün Arzularını Yerine Getirin Ki,
İstediklerine Ulaşmak İçin Çalışmak Gerektiğini Öğrenmesin.
- Bütün Bunları Ve Benzerlerini Yaparak Yetiştirdiğiniz Çocuğunuz Bir Gün
Kendisinden Özür Dileyin. Ama; Onu Felaket Dolu Bir Hayata Hazırladığınız
İçin Kendinize De Teşekkür Etmeyi Unutmayın.
Bir de bu günkü çocuklarımız için bir şiir var. Bu şiiri okuyan baba ve
annler ÇOK DOĞRU, KİM YAZMIŞ BU ŞİİRİ diyorlar. Şiiri kimin yazdığı önemli
değil ama çocuklarımız bu durumdaysa suç ve kabahat onları yetiştiren
bizlerde değil mi?
BABA
Evimizin direği
Altın gibi yüreği
Eşek gibi çalışır
Sanki sağmal ineği.
Ona biz BABA deriz
O getirir, biz yeriz
Bulamayız dünyada
Onun gibi bir keriz.
Varlık,yokluk bilmeyiz
Sıramızı vermeyiz
Siparişler gelmezse
Babamızı sevmeyiz.
Hasta oldum diyemez
Biz doymadan yiyemez
Ne mankafa varlıktır
Yeni bir şey giyemez.
Etrafını sararız
Köpek gibi dalarız
Dediklerimiz olmazsa
Anamızı salarız.
|
ismetbaytak@hotmail.com
ismetbaytak@kuzeyege.net
bergamaturkey@yahoo.com
kuzeyege@yaoo.com
|