|
ABD-Hindistan: Yeni "Sıkı Dostlar" mı?
ABD, Hindistan'a nükleer yakıt ve teknoloji satmaya
razı oldu. Bu tarihi hamlenin sonucu, Hindistan için olumlu, ABD
diplomasisi için daha da kötüleşmedir. Antlaşma, stratejik ortaklıktan
çok, ABD'nin jeopolitik durumunun daha da aşınmasına yol açacak.
BİA (New York) - George W. Bush, Hindistan'a gitti ve birçok analistin
"dünya sistemi"nin jeopolitiğinde tarihi bir olay ve dönüm noktası olarak
algıladıkları bir anlaşma imzaladı. Görünüşte, (kimilerinin Nixon'un
Pekin'de Mao'yla buluşmasıyla karşılaştırdığı) bu seyahat iki ülkenin
tutumlarında büyük bir değişime işaret ediyor gibi duruyor. Fakat belki
de, gerçek, dışarıda görünenden daha azdır.
1945 sonrası dünya-sisteminde, Hindistan, Birleşik Devletler açısından pek
çok yönüyle rahatsız edici bir unsurdu. Soğuk Savaş'ta Birleşik Devletler
ve Sovyetler Birliği arasındaki gerçek bağlantısız güçtü. Ve Birleşik
Devletler, Hindistanlıların davalarını tutarlı ve açık sözlü biçimde
savunmalarının değerini anlayamadı. Birleşik Devletler Hindistan'ın
bağlantısızlığının fiili olarak Sovyetler Birliği'nin çıkarına olduğunu
düşündü ve 1948'den sonra Hindistan'a karşı güçlük yaratmak için
Pakistan'ı desteklemeye başladı.
Hindistan Ulusal Kongresi, Asya ve Afrika çapındaki hareketler için pek
çok yönüyle model oluşturan bir ulusal kurtuluş hareketiydi. İlk Başbakan
Jawaharlal Nehru'nun ve ardıllarının politikaları, bağlantısızlığı, her
yerdeki anti-sömürgeci hareketlerin aktif bir şekilde desteklenmesini ve
içeride değişik bir sosyal-demokrasiyi bir araya getirdi. Hindistan aynı
zamanda askeri kapasitesini güçlendirmekle de ilgilendi. Birleşik
Devletler Hindistan'ın askeri emellerine yardım etmeyeceğinden, Hindistan
silahlarını ve uçaklarını Sovyetler Birliği'nden satın aldı, ki bu da
Birleşik Devletler için daha da yıpratıcıydı.
Ne var ki, Hindistan kongresi 1970'ler ve 80'lerde diğer yerlerdeki benzer
hareketlerin mustarip olduğu, aynı türden zedeleyici hayal kırıklıklarına
uğradı. 1990'larda Kongre parıltısını kaybetti ve sağcı, Hint milliyetçisi
bir parti olan Hindistan Halk Partisi (BJP) ülkeyi 1996'dan 2004'e kadar
yönetti. Soğuk Savaş sonrası dönemde Kongre, ne bağlantısızlığa ne
anti-sömürgeci dayanışmaya dair, ne de sosyal demokrasiyi anımsatan bir
beyanatta bulundu.
Son beş yılda, iki ülkede de önemli değişiklikler meydana geldi. Bir
tarafta Hindistan'ın ekonomik gelişmesi, onu ABD'nin bilişim taşeronluğunu
yapan ana merkez haline getirdi. Bilişimden ve diğer işlerden önemli
miktarda para kazanan, Birleşik Devletler'deki Hindistanlılar,
Hindistan'la bağlarını korudular ve siyaseten muhafazakar bir grup olarak,
Hindistan hükümetinin Birleşik Devletler ile daha yakın bağlar kurmasını
sağladılar.
Diğer yandan, Birleşik Devletler Bush yönetiminin politikaları yüzünden
politik olarak tecrit edilmiş hale geldi. Hindistan şu anda anketlerden
Birleşik Devletler hakkında olumlu görüşlere sahip bir çoğunluğun çıktığı
çok az sayıda ülkeden biridir. Bu demek değil ki, artık olumsuz görüşlere
sahip çok büyük bir grup yok, fakat Hindistan, Birleşik Devletler'in Batı
Avrupa, Güney Kore gibi geleneksel müttefiklerinden aksi istikamette
gitmektedir.
Tüm bunlar, Hindistan ve Birleşik Devletler arasında yapılan görüşmelerden
ABD'nin Hindistan'ın nükleer programına yardımı sonucunun çıktığı bu
geziye zemin hazırladı. Hindistan, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme
Antlaşması'nı (Non-Proliferation Treaty) imzalamayı reddeden üç ülkeden
biriydi. Şimdiye kadar, ABD'nin resmi duruşu Hindistan'ın nükleer
programını sert biçimde kınamaktı ve Hindistan 1998'de nükleer denemeler
yaptığında Birleşik Devletler Hindistan'a nükleer teknoloji ihracını
engelledi.
Birleşik Devletler şimdi tutumunu tersine çevirdi. Bu antlaşmayla Birleşik
Devletler, Hindistan'ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme
Antlaşması'nı imzalamayacak olmasına rağmen, Hindistan'a hem nükleer yakıt
hem de teknoloji satmaya razı oldu. Elbette ki yardım, nükleer enerjinin
yalnızca barışçıl kullanılması şartıyla yapılacak ve kontrollerin
yapılmasını sağlayacak, fakat sadece barışçıl kullanımı geliştiren
tesislerin kontrolünü. Ve hangi tesislerin barışçıl, hangi tesislerin
askeri amaçlarla kullanıldığına Hindistan karar verecek. Bush antlaşmayı
"stratejik ortaklığın" bir başlangıcı olarak selamladı.
Hindistan'ın bu antlaşmadan elde ettikleri ortadadır. Nükleer
Programlarını hızlandırmaları için ihtiyaçları olan teknik yardımı elde
ettiler. Fiilen meşru bir nükleer güç olarak tanındılar ve BM Güvenlik
Konseyi'ndeki beş daimi üyeyle az çok aynı sınıfa girdiler. Bunu elde
etmek için neredeyse hiçbir şey vermediler.
Birleşik Devletler'in bu antlaşmadan elde ettikleri ise daha belirsizdir.
Birleşik Devletler'in Hindistan'ı, Çin'in Asya'daki potansiyel askeri ve
siyasi gücüne karşı bir dengeleyici unsur olarak geliştirmek istediği
söyleniyor. Belki. Ve Birleşik Devletler bu yıllarda epey yetersiz olan
bir şey yaşıyor, bir büyük güçten dostça bir kabul alıyor.
Fakat anlaşma anında hayli eleştiri topladı. Hindistan içinde, Birleşik
Devletler'e yönelik jeopolitik eğilime karşı olanlar mutsuzlar, ve buna
yasamadaki koalisyon ortakları da dahildir. Anlaşma, Birleşik Devletler'de
de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'nı fiili olarak
tasfiye etmesi sebebiyle politik yelpazenin tümünden eleştiri aldı.
Ayrıca, tabii ki bu, Hindistan ile tam da aynı şeyi istediğinden beri
İran'a yöneltilen iddiaların tüm temellerini ortadan kaldırmıştır. Ve
tabii ki, Pakistan, Bush'un Birleşik Devletler'in Pakistan'la benzer bir
düzenleme düşünmediğini hemen açıklamasından beridir hiç memnun değil.
Esas soru, bütün bunların sonucunun ne olacağıdır. ABD kongresindeki
eleştiriler anlaşmanın onaylanma şartlarını kabul ettirmek için şimdiden
dengelendi. Ve çok olasıdır ki, eğer üstün gelirlerse (ki olabilir)
Hindistan şartları reddedecektir. Eğer bu gerçekleşirse, Hindistan
hükümeti içinde Birleşik Devletler'e duyulan sıcak duygular muhtemelen
kaybolacaktır fakat aynı zamanda Birleşik Devletler ve Pakistan arasında
halihazırda gerilen ilişkiler daha da bozulacaktır.
Hindistan her halükarda ilerleme kaydedecektir. Rusya Hindistan'a nükleer
yakıt satmayı teklif etti bile. Bu, Birleşik Devletler'in geçmişte
önlemeye çalıştığı bir şeydi. Fakat Birleşik Devletler'in artık hiçbir iyi
delili yoktur. Dahası, İran karşısındaki zayıf durumu şimdi oldukça
kötüledi. Ve Kuzey Kore hükümeti şüphe yok ki bu duruma kıkırdayarak
gülüyor.
Bu tarihi hamlenin sonucu, Hindistan için birçok artı ve ABD diplomasisi
için ilave kötüleşmedir. Bu antlaşma, stratejik bir ortaklık yaratmaktan
çok, ABD'nin jeopolitik durumunun daha da aşınmasına yol açacaktır.
sendika.org 15/04/2006 Immanuel WALLERSTEIN
* Türkçeleştiren Açalya Temel. |
ismetbaytak@hotmail.com
ismetbaytak@kuzeyege.net
bergamaturkey@yahoo.com
kuzeyege@yaoo.com
|