|
GÖZLEM
Ali Kaya
alikayadikili@yahoo.com.tr
TÜRKÜLERİMİZ...
Uygarlıkların sanatla yüceltildiği; görkemli tapınakların erişilmez
güzellikleriyle, Anadolu bir büyük yarımada...
Binlerce yıllık birikimin harmanlaştığı bu toprakların üzerinde; 36
Uygarlık; belki 40, belki de daha fazla devlet kurulmuş Anadolu'da...
Derinliğine kök salmış her yeni gelen uygarlık.. Nice bilge ozan ses
vermiş çağların gerisinden, yüzyılların ötesine... Omuzunda saz, dilinde
söz, gezmişler Anadolu'yu bir uçtan öbür uca..
Dedekorkutlar'dan çıkarak yola,Yunus Emreler'e... Karacaoğlan, Köroğlu,
Dadaloğlu, Pir Sultan, Âşık Veysel, Âşık Mahsunî 'den günümüze; hep sesi
olmuş bu toprağın.. Anadolu insanının derdine, tasasına, gamına,sevincine
ses bayrağı olmuş onca yıl.. Elden ele, dilden tele taşınarak gelmiş bu
günlere. Üç telli sazın, bir yanık kavalın, ney'in sesi eşlik etmiş;
yanık, hoyrat türkülere.. Karadeniz'de Horon, Kafkaslar'da bir Âzeri
türkü, Orta Anadolu'da halay, Ege'de zeybek olmuş; yaşatmış geleneği,
göreneği, bunca kültür birikimini..
Giyim -kuşamı da beraberinde getirmiş ötelerden günümüze. Şalvarı, poturu,
cepkeni, yeleği, üçeteği, bindallısı.. Taa Etiler'den kalma başında keçe
külahı, ayağında çarığı vs.siyle, bir gelenektir Anadolu'da süregelen
öteden beri..
Sanattır, sanatçıdır toplumları ayakta tutan. Ona ruh veren, yücelten..
Başlangıcından alıp, çağların ötesine taşıyan. Ona kimlik ve benlik
kazandıran sanatıdır, sanatçısıdır bir ülkenin.. . Üzerinde yaşadığı o
yere damgayı, mühürü vuran.. Toprağa "vatan" dedirten de onlardır..
Yaşanan topraklara uyum sağlamış türkülerimiz ve ona bağlı oyunlarımız..
Karadeniz'de arazi dar. Gidebileceği yer yok... O nedenle hep havaya
zıplamış uşağım.. Orta Anadolu uzayıp giden bir bozkır.. Yayılmış da
yayılmış halaycım. Ege'de dağlar kıyıya dik, seke seke oynar zeybeğim..
Her adımda sanki bir dağ atlar oynarken... Doğayla, toprakla böylesine
uyum içinde yurdum insanı, bin yıldır, üç bin yıldır..
İşte bu Anadolu yaylasında; haksızlara başkaldıran bir yürekli ozan, Pir
Sultan seslenir ilkin.. Çağları delip de günümüze ulaşan gürül gürül
sesiyle!. Acıyı bal eylemiş bir başka deliyüreğin çığlıkları duyulur
şiirinin dizelerinde: "Dünyada ilk ben sevdim kavgayı/ barışa varmak
için.." derken, halkının gören gözü, söyleyen dili olur Ozan Hasan Hüseyin
.
"Karnın yardım, kazmayınan, belinen.." dediği toprak, yine Veysel'i gül
ile karşılar . O'nun kara sevdalısı, son sığınma yeridir kara toprak ve
kucak açıp, bağrına basanıdır âhir ömründe
Doğdukları köylerden öte bir dünyaları olmayan, doğdukları yerlerde
yaşayıp ölenler, Bekir Yıldız'nı sayfalarında ses verir Güneydoğu'dan.
Çukurova'nın sarı sıcağı tütsülenir Yaşar Kemal'in kitaplarında.
Irazca'nın Diriliği, Kara Bayram'ın direnci görülür Fakir Baykurt'un satır
aralarında, ve... Bir damla suyun kavgasıdır verilen Susuz Yaz'da... Ezik
Otlar'ın ezilmişliğini, Acı Tütün'ün acılığını buluruz çektiğimiz her
nefeste. Necati Cumalı'nın Urla'sında, Urla'nın çilekeş tütün
üreticisinde, yaprak toplayan kınalı parmak uçlarında..
Anadolu'da yaratılan bunca uygarlık "zaman" süzgecinden de geçerek, bir
ortak noktada birleşti."TÜRKÜ" denildi adına.. Daha doğarken kulağımıza
üflenen ilk ezgili sözler; annemizin ninnileriyle büyüdük hepimiz... Onlar
ki dinlediğimiz ilk türkülerdi...
Sonra ergenlik yıllarımız... Başımızda kavak yelleri esmeye başladığı o
ilk gençlik günlerinde sevda türküleri büyüledi her birimizin yüreğini!..
15 yaşında Nazife Hanımlara türküler yakıldı!..
Sevinçlerimiz, acılarımız, umutlarımız, beklentilerimiz, sevgilerimiz,
sevdalarımız; kimi zaman öfkelerimiz türkülerde dile geldi hep..
Gidip de dönmeyenlerimiz, gelip de bulamayanlarımız türkülere döktüler
içlerini. Yemen'e gidip de gelemeyenlere ağıtlar yakmamız ondandır!..
"Sarıkamış'ta kırıldı bunca gülün tazesi" boşuna söylenmedi!.. "Çanakkale
İçinde vurdular beni/ Ölmeden mezara koydular beni.."diyenlerin, bir
çığlığı andıran bu ağıtları hangi yaralı yüreğin son sözleridir biliyor
muyuz?..
Her birinin ayrı bir öyküsü yer etti, derin izler bıraktı türkü yakan
ozanlarda.. O nedenle : Türkü yapanlar, yasa yapanlardan daha cesurdurlar
ve "türkü yapanlar,yasaları yapanlardan çok daha uzun yaşadılar hep!..
Türkü yakanlar daha çok sevildi, yasaları yapanlardan, yasakları
koyanlardan..
Hele hele, türkü yapanları ve söyleyenleri yakanlar; nefretini kazandı
insanlığın.. Türkü yapanlar ölmez.., Karacaoğlanlar, Pir Sultanlar öldü mü
ki; Nesimî Çimenler, Muhlis Akarsular ölsün?..
Anadolu'da yaşayan bunca insan; Türk'ü ,Kürt'ü Çerkez'i, Laz'ı Gürcü'sü,
Abaza'sı, yerlisi yabancısı, bir tek ortak noktada buluştu: "TÜRKÜLERİMİZ"de..
Ortak dilimiz, ortak acılarımız, ses bayrağımız.. Bin yıllık süzgeçten
damıtıp da bugünlere getirdiğimiz... Atasözlerimiz gibi, Atatürk'ümüz gibi
bizim olan ezgilerimiz!..
Ayrı tellerden, ayrı nefeslerden ses verdiği halde, insan ruhunda aynı
derin etkiyi bırakan; çoğu sevda üzerine, ayrılık üzerine söylenmiş... Ana
sütü gibi temiz, duru; "Bana bir bardak su ver"dercesine yalın,
katışıksız, karışıksız türkülerimiz!..
Sürecek...
19 Mart 2006/Dikili
|
ismetbaytak@hotmail.com
ismetbaytak@kuzeyege.net
bergamaturkey@yahoo.com
kuzeyege@yaoo.com
|