|
Şimdi değilse ne zaman, biz değilsek kim?
Sanki hiçbir şey olmamış gibi, Afganistan'da binlerce, Irak'ta on binlerce
insan Bush'un yalanlarının ürünü olarak yaşamını yitirmemiş gibi ABD
yönetimi hedef tahtasına İran'ı yatırdı. Tıpkı Irak işgal edilmeden önce
olduğu gibi, ana haber bültenlerinde İran konuşuluyor, İran'ın ne kadar
büyük bir tehdit haline geldiği "deliller"iyle açıklanıyor. Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi İran'ı masaya yatırmaya hazırlanıyor. ABD'den,
sık sık, İran'a karşı askeri bir seçeneğin gündemde olduğu açıklamaları
geliyor.
Gelişmeler, Irak'ı anımsatıyor. ABD uzun bir süre Irak'ın ne kadar büyük
bir tehdit haline geldiğini, engellenmezse dünya için büyük bir tehlike
olduğunu anlatmış ve tam bir yalan bombardımanıyla Irak'ın işgalinin
insanlık ve demokrasi adına başlatılacak en önemli girişim olduğuna tüm
dünya kamuyounu ikna etmeye çalışmıştı.
İran konusu da aylardır masada…Bugünlerde konu biraz daha ısıtılıyor o
kadar.
Irak işgalinin dünyayı içine soktuğu çılgınlık hallerini hatırladığımızda,
yeni bir işgalin, İran'ın ABD tarafından bombalanmasının yaratacağı
küresel gerginliği tahmin etmek güç değil. İran'da binlerce insan
öldürülecek, ardından Bush, misyonlarının ne kadar önemli olduğunu
anlatacak. Ortadoğu ve dünyada istikrarsızlık daha da derinleşecek.
Beklenmedik tepkiler, intihar eylemleri, patlayan bombalar ve akan kan
daha yoğun bir biçimde küresel bir gündem haline gelecek. Ve hiç
unutmamamız gerekiyor ki İran'da masum insanlar ölecek, toplu mezarlar,
kimyasal silahlar, tecavüz, alt yapıdaki, eğitim, sağlık alanlarındaki
görülmemiş yıkım İran'ın günlük yaşamını alt üst edecek.
ABD'nin insanlığın önüne koymaya hazırlandığı bu seçeneğe karşı
çıkmalıyız.
Bu seçenek, Irak gibi İran'la da sınır komşusu olan Türkiye'yi çok
yakından ilgilendiriyor. Yeni bir işgal hazırlığı, Türkiye'nin yeniden
işgalcilerin bir parçası olması olasılığını gündeme getirecek. Askeri
üsler istenip, bu üslerden kitlesel ölümlere neden olan harekatlar
yapılmaya çalışılacak.
Bush'un böyle bir cüret göstermesini engellemeliyiz. Daha Irak işgalinde
işlenen savaş suçlarının hesabını vermeden, yeni suçlar işlemesine izin
vermemeliyiz.
Bu açıdan, hiçbir zaman olmadığı kadar avantajlı bir durumdayız. Bush
yönetimi her geçen gün daha da yıpranıyor. Bush'un partisindeki
skandallar, neocon eliti zayıflatıyor. Bush'un partisinin ABD
meclislerindeki sözcüleri, Tom Delay ve Bill Frist , yolsuzluk
suçlamasıyla yasal soruşturma altındalar. Aynı gün içinde neredeyse iki
skandal yaşıyor ABD'li şahinler. Bir CIA ajanının adının Beyaz Saray'dan
basına sızdırılması hakkında yürütülen soruşturmada ABD Başkan Yardımcısı
Cheney'nin başdanışmanı Libby, savcı tarafından resmen suçlanınca istifa
etti. Şimdi Bush'un, Watergate skandalı sonrası azledilen eski ABD Başkan
Nixon gibi yolun sonuna geldiği söylenmeye başladı. CIA uçaklarının ve
küresel işkencehanelerin açığa çıkması, ABD yönetiminin düşük itibarını
daha da düşüren yeni skandallar oldu.
Bush'un ABD halkına verdiği vaatlerle gerçek arasında derin bir uçurum
var. Ve gerçek ABD halkı için, Irak'ta ölen (şimdilik) 2 bin ABD'li asker.
Ve gerçek Katrina felaketi. ABD'liler, tüm bu savaş çılgınlığının altında,
Bush'un iddiasına göre, halkın güvenliğinin yattığını, ABD'lilerin
güvenliği için Afganistan ve Irak'ta on binlerce masum insanın
katledildiğini hatırlıyorlar. Ve bu yalanı hatırlayanlar, Katrina
felaketinin öldürdüğü on binlerce ABD vatandaşını sormadan edemiyorlar.
Felakete maruz kalan New Orleans halkına yardım ulaşmadı, yiyecek
ulaşmadı. Övünülen ABD uygarlığı, dünyaya demokrasi taşıma misyonuyla dolu
ABD demokrasisi çöktü. Bush'un yapabildiği tek şey, bir ABD kentini asker
ve polisle kuşatmak oldu. Binlerce insan öldü. Bush'un güvenilirliği iyice
dibe vurdu.
Son seçimlerin ardından bir kral gibi yemin töreni düzenleyen Bush, günün
sonuna geldiğinde, vaatlerinin her birinin yalan olduğunu gördü. Bush
zaten yalan söylediğini biliyordu da, ABD'de emekçiler, savaş karşıtları,
hatta Bush'un üzerinde yükseldiği siyasi ve toplumsal zemini oluşturan
kesimler bile ters giden bir şeyler olduğunu yüksek sesle dile getirmeye
başladılar.
"George W. Bush gibi bir liderin ABD'nin başında bulunmasının sakıncaları
giderek daha çok kimse tarafından anlaşılırken" gibi başlayan cümleler
artık daha fazla yazar ve siyaset analizcisi tarafından kullanılmaya
başlandı. Bütün bu belalar yetmezmiş gibi Bush'un başında bir de anket
belası var. Gün geçmiyor ki bir gün bir anket yayınlanmasın. Bu anketler,
Bush'a oy vermiş olan Amerikalılar'ın bir bölümünün de gerçekleri görmeye
başlayarak Bush'tan desteğini çektiğini ortaya koyuyor. Washington Post
gazetesiyle ABC News'un birlikte yaptırdıkları son kamuoyu yoklamasına
göre Amerikalı seçmenlerin:
- % 65'i Bush'un ekonomideki performansını başarısız buluyor.
- % 60'ı Irak Savaşı'nı sürdürmenin gereksiz olduğunu düşünüyor.
- % 58'inin Bush'un dürüstlüğü konusunda kuşkuları var.
ABD'nin işinin ne kadar zor olduğunu gösteren başka veriler de var. ABD
ekonomisinin dev bir borç batağına dönüşmüş hali. Dünyadaki toplam cari
açığın yüzde 70'i, dünya GSMH içindeki payı yüzde 21 olan ABD'ye ait.
Ekonomistlere göre ABD ekonomisinin büyümesinin finanse edilebilmesi için
dünyanın geri kalanından ABD'ye günde 3 milyar dolar kaynak aktarılması
gerekiyor. Bu miktar geçen sene günde 2 milyar dolardı. Irak işgalinin
toplam maliyetinin yüz milyarlarca doları aştığı biliniyor.
ABD yönetimi Irak'ta, artık Cumhuriyetçi Parti temsilcilerinin bile itiraf
etmek zorunda kaldığı gibi, batağa saplandı. Irak'ta işler, Bush'un
planladığı gibi olmadı. Irak direniş hareketi sadece ABD ordusunun Irak'ta
elini kolunu sallayarak gezmesini engellemekle kalmadı, aynı zamanda dünya
kamuoyunun ilgisinin sürekli bir biçimde Irak üzerinde odaklanmasını
sağladı. Dünya kamuoyu ise Irak'a baktığında yalan, ikiyüzlülük, işkence,
cinayetler, yolsuzluklar, kiralık katiller ve petrol baronlarının
çıkarları için paramparça edilen bir tarihsel-kültürel miras görüyorlar.
Bush'un sağ kolu İngiltere Başbakanı Tony Blair, her zaman olduğu gibi
önce döküldü ve Irak'la ilgili olarak, "Bu kadar yaygın ve sert bir
direnişle karşılaşacaklarını tahmin etmediğini" söyledi. ABD'nin Irak
savaşı ile ilgili çok sayıda görüş üretilmeye başlandı. Bu görüşlerin
bazılarının önemi, çok farklı bir yerden üretiliyor olması.
Öncelikle, hiç kimse Irak'a kitle imha silahına sahip olduğu için
saldırılmasına rağmen tek bir kitle imha silahı dahi bulunamamış olmasını
unutmuyor. Afganistan ve Irak'a saldırının en önemli ikinci gerekçesi,
"terörizmi" yok etmek olmasına rağmen, Irak işgaliyle terör saldırılarında
büyük bir artış yaşanmaya, bu saldırılar Avrupa'nın göbeğinde
gerçekleşemeye başladı. Bunu herkes görüyor. İspanya, Londra, İngiltere
gibi ülkelerde yüzlerce insan Bush'un "terörle savaş"ının kurbanı oldu.
Üstelik Usame Bin Laden hala yakalanamadı!
Irak için sunulan bir başka önemli gerekçe ise demokratik ve istikrarlı
bir Irak'ın yaratılmasıydı. ABD yönetimi bu konuda da duvara tosladı.
Anayasa referandumundan önce, Irak güçlerinin komutanı General Casey,
''sürecin yanlış bir yönde ilerlediğini', 'genel algıların, anayasanın,
umulanın aksine, bir ulusal mutabakat belgesi olamayacağı'' doğrultusunda
olduğunu söylüyordu. Bir yandan direniş tüm hızıyla sürerken bir yandan da
ABD'nin süper ordusu direnişle son darbeyi vuramıyor. Felluce, Necef ve
Ramadi'de yaptığı gibi sivilleri, çocukları ve kadınları öldürüyor. Bu
haberler dünya kamuoyu tarafından izlendikçe ABD politikaları insanlığın
ortak kızgınlık öznesi haline geliyor.
Bu yüzden Arjantin'de ünlü futbolcu Maradona'nın, Arjantinli sanatçılar ve
sinema yönetmeni Emir Kustirica'nın da aralarında olduğu on binlerce insan
Bush'u protesto ediyor. İnsanlara Ramadi'de su içmek için evinden elinde
beyaz bayrakla çıkan bir çocuğun Hollywood filmlerinden çıkma keskin
nişancılar tarafından vücudunun delik deşik edildiği haberleri ulaştıkça
savaşa karşı milyonları harekete geçiren öfke hiç azalmıyor. Bu haberler
Guantanamo ve Ebu Garib cezaevlerinde yaşanan işkencelerin boyutlarını
akla getiriyor ve Bush ve kabinesinin güvenirliği biraz daha dibe vuruyor.
Oğlu Irak'ta ölen asker annesi Cindy Sheehan gibi yüz binlerce savaş
karşıtı, Bush'a karşı bileyleniyor. Güney Kore'de binlerce çiftçi, Bush'a
karşı protestolar düzenliyor. Dünya savaş karşıtları Bush'a rahat yüzü
göstermiyor.
İşlerin, ABD egemen sınıfının ve yönetici "yeni muhafazakârların" istediği
gibi gitmemesi, Bush ve kabinesinin hemen geri adım atacağı anlamına
gelmemeli. İran'a karşı askeri bir müdahalenin bu kadar sık konuşulması,
Bush'un durmaya niyeti olmadığını gösteriyor. Bush durmayacak. Temsil
ettiği güçten daha büyük bir güç tarafından durdurulmadıkça savaş ve işgal
politikalarına devam edecek. ABD emperyalizminin dünya hegemonyası için
verdiği küresel politik mücadelenin, yani "yeni Amerikan Yüzyılı
Projesinin" uygulanması için bir araçtan başka bir şey olmadığından, savaş
ve işgal politikaları devam edecek.
Bush'u ya Irak direnişi, küresel savaş karşıtı hareket ve ABD ve
İngiltere'deki savaş karşıtı hareketlerin birleşik gücü durduracak ya da
Bush "oyuna" devam edecek.
Bu kanlı bir oyun. Dünyanın geleceğini karartan bir oyun. Ölümün her an,
her yerde kol gezmesine neden olan bir oyun.
Biz, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu aktivistleri, çok uzun bir süredir
bu oyunu oynamayacağımızı, Bush'un kanlı savaş politikalarına bir son
verilmesi gerektiğini haykırıyoruz.
Irak'ta on binlerce insan öldürüldü. Belki tanışamamıştık onlarla, el
sıkışamamıştık ama onlar bizim kardeşimizdi. Bizim bir parçamızdı. Süper
askeri güce sahip oldukları için, dev petrol ve silah şirketlerinin başını
çektiği küresel sermayenin ve sözcüleri Bush'un hırslarının ve iki
yüzlülüklerinin sonucunda öldürüldüler.
Irak'ta her gün patlayan bombalar Bush'un yalanlarını da suratına
patlatırken, bu adam hiçbir şey olmamış gibi İran'a saldırmaktan söz
edebiliyor.
Artık buna bir son vermeliyiz. Bu çılgınlığı, bu haksızlığı durdurmalıyız.
Bu yüzden tüm kamuyonu, tüm savaş karşıtlarını, 18 Mart'ta savaşa karşı
düzenlenecek küresel eylem gününde birlikte olmaya ve 18 Mart'a kadar
sürdüreceğimiz savaş ve işgal karşıtı kampanyayı, "İncirlik kapansın, ABD
evine dön" kampanyasını birlikte örgütlemeye davet ediyoruz.
Şimdi değilse ne zaman, biz değilsek kim?
Küresel BAK
18 Ocak 2006
|
ismetbaytak@hotmail.com
ismetbaytak@kuzeyege.net
bergamaturkey@yahoo.com
kuzeyege@yaoo.com
|