|
GÖZLEM
Ali Kaya
alikayadikili@yahoo.com.tr
ACILARIMIZI ARTIK YÜREĞİMİZE
GÖMDÜK
UĞUR MUMCU
Alçakça öldürülüşünün on üçüncü yılındayız,Yine boyunlar bükük, yine
başımız önde! Utanması gerekenler devr-i saltanatlarını tamamlayıp
çekildiler köşelerine . Bunca yıldır Devlet, devlet olma sorumluluğunu
yerine getirip de üzerine gidemedi, gözü dönmüş kanlı katillerin. Kimleri
eleştirmeli, hangi örgüte yüklenmeli, kimlere çatmalı bilmem ki.."Bu
cinayetin faillerini bulmak devletin namus borcudur" diyenler hani
neredeler?...13 koca yıl geçti üzerinden, hâlâ bir ipucu bile yok .. Bu
nasıl devlet, bu nasıl bir adalet? Bu ayıp kime yeter bilmem ki...
UĞUR MUMCU için düşündüklerimizi ve acılarımızı artık yüreğimize gömdük!..
Bizler için O'na gösterilecek en büyük saygı ve sevgi; Cumhuriyet'i ve
ilkelerini yaşatmaktır .Zira, "dahili ve harici bedhahların" ateş
hattındadır her ikisi de. Cumhuriyet düşmanları pusudadır, bu böyle biline
.Yıldırma, korkutma, sindirme, gözdağı verme girişimlerinin arkasındaki
korkunç gerçek; Cumhuriyet'i ve ilkelerini sahipsiz ve savunmasız
bırakarak yok etmektir amaçları.... Sonra da kendi yöntemlerine ve
emellerine uygun sistemi getirmektir. Yıllarca süren bu aydın kıyımlarının
arkasındaki saklı gerçek bu...
UĞUR MUMCU'nun ölümüyle, yüreğimizden ve beynimizden birer parça koptu
sanki!.. Bugün, bir avuç aydın kalsak da, bu bilinçle yolumuza devam
edeceğiz...Eli kanlı katil çeteleri, O'nu bizden ayırabilirler ama,
sevgisini yüreğimizden söküp atamazlar.
Türkiye'de LAİKLİK, CUMHURİYET, HUKUK, İNSAN HAKLARI, İLERİCİLİK,
DEMOKRASİ kavramlarından söz açıldığında, akla gelen ilk isimlerden
biridir UĞUR MUMCU. Kendisi gibi, yakınları ve çevresindeki arkadaşları
da, MUMCU'nun bir gün yatağında, huzur içinde ölmeyeceğini çok iyi
biliyorlardı. Çünkü; öyle şeyler araştırıp yazıyordu ki.. Biz yıllar sonra
anladık işin gerçeğini. Nerede bir olay patlak verse;"Uğur Mumcu bunu şu
kitabında yazmıştı " deriz hep Söylediklerinin hepsi birer birer çıktı
ortaya. O nedenle hedefteki isim oldu ve mutlaka susturulmalıydı. Ve de
öyle oldu...
Ancak, tüm Türkiye'yi ayağa kaldıran bomba çok erken patlamıştı. Karanlık
odakların korkulu rüyası "SAKINCALI PİYADE UĞUR MUMCU'nun; daha yazacak,
çizecek o kadar çok şeyi vardı ki!.. Aşırı dinci kesimlerden, devlet
içindeki hesaplaşmalara, PKK ile MİT arasındaki ilişkiden, KONTGERİLLA'ya;
RABITA'dan KARASES CEMALETTİN KAPLAN'a; İPEKÇİ cinayetinden, silah ve
uyuşturucu kaçaklığına kadar uzanan geniş bir yelpazeydi, bundan sonra da
okuyacaklarımız...
Ne var ki; ÇETİN EMEÇ, MUAMMER AKSOY, BAHRİYE ÜÇOK, TURAN DURSUN, MUSA
ANTER, FAİK CANDAN ve ONAT KUTLAR, HABLEMİTOĞLU cinayetlerinden sonra,
milyonlarca insanın kafasında dalgalanan sorular, bugün de hâlâ yanıtsız
kaldılar
...
Yıllardır, demokrasi savaşı veren bu insanların ruhları, ne zaman huzur
bulabilecek?.. Bu halk, cinayetler karşısında hiçbir şey yapamamanın
verdiği ezikliğe, daha ne kadar dayanacak?..
UĞUR MUMCU'yu kimler ve neden öldürdüler? Amaçları neydi? Ne istiyorlardı?
Son yıllarada yaşadığımız ve bir çok değerli insanı yitirdiğimiz;
bazılarının sakat kaldığı saldırıların arkasında kimler vardı? O bomba
arabaya nasıl kondu? Elli metre ötedeki polislere rağmen, Uğur Mumcu
cinayeti nasıl gerçekleşti? Suçlular neredeydi? Ve neden hâlâ, 13 yıl
geçmiş olmasına karşın, bir ipucu bile bulunamadı?
Bu soruları ve daha nicelerinin yanıtını bulmak veya öğrenmek, bugün
milyonlarca insanın tek isteğidir...
Server TANİLLİ'yi, Onat KUTLAR'ı vuranlar da hâlâ aramızda dolaşıyorlar ve
devlet, "devlet olma" yükümlülüğünü bir türlü yerine getirip de katilleri
bulmuyor; bulma sorumluluğunu da taşımıyor. Yetkililerin Uğur Mumcu
cinayetinde en küçük ipuçlarını bile değerlendirdikleri söylenemez.
Soruşturmada öylesine çelişkiler yaşandı,, öylesine akıl almaz ihmaller
ortaya çıktı ki!..
İslami Hareket Örgütü üyesi olduğu ve Uğur Mumcu cinayetine karıştığı
savıyla aranan; yakalanmasına karşın, bilgi eksikliği nedeniyle serbest
bırakılan ŞEFİK POLAT'ın daha sonra tekrar arandığı düşünülürse; böyle
önemli bir ipucunun bile, henüz işin başında gevşek tutulduğu, gerçekten
de düşündürücüdür.
DGM eski savcısı ÜLKÜ ÇOŞKUN'un, cinayetten sonra, Uğur Mumcu'nun eşi
GÜLDAL MUMCU'ya "Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse bu iş
çözülür" demesi, gerçekten de akıllara durgunluk veriyor!.. Koskoca DGM
savcısı mı yalan söylüyor? Yoksa, böyle bir şeyler var da, gizli mi
tutuluyor? Devletin savcısı, bu iddiaları, hangi kanıtlara dayanarak
söylüyor. Böyle bir şey yoksa, devlet savcıyı iddialarını ispat için
sorguya çekmeliydi ve gerçekler sıcağı sıcağına mutlaka gün ışığına
çıkarılmalıydı. Olmadı, bilerek veya bilmeyerek kimse işin üzerinde
durmadı ve bu cinayet de diğer fail-i meçhuller arasındaki yerini aldı..
Oysa halkımız tepkiliydi. Cenazesindeki insan kalabalığına Ankara
sokakları dar gelmişti. Katillerin bulunması için o günlerde açılan imza
kampanyasında bir milyona yaklaşan imzasıyla, bu ülkenin insanları, hem
UĞUR MUMCU'nun, hem de diğer "faili meçhul" cinayet katillerinin, bir an
önce bulunmasını istiyorlardı.. Yeniden basımı yapılan cilt cilt
kitaplarının vitrinleri süslemesi ve 13 yıldır okurlarının ellerinden
düşmemesi, bunun kanıtıdır.
Gözü dönmüş kanlı hainler, Türk Basınının en güçlü, en renkli isimlerinden
biri olan sevgili UĞUR MUMCU'nun, en doğal hakkı olan, YAŞAMA HAKKINA
saldırarak; ulusumuzun onurunu ve mutluluğunu korumaya çalışan bu güçlü
kalemi de kırdılar!..
Kırılan kalem, yenisiyle değiştirilebilir, yeri doldurulabilir. Bir değil,
bin kalemi de kırsalar; TÜRK BASINI susturulamaz!..UĞURLAR'ın; ektiği
tohumlar çığ gibi filiz vermekte BİR ÖLÜR, BİN DİRİLİRİZ" Bu ulus daha
nice MUMCULAR yetiştirecektir.
Sevgli UĞUR MUMCU, sen bir ışıktın... Karanlıklar içinde, gökyüzünü
aydınlatan bir ışık... Büyük bir yazar, eşsiz bir araştırmacı, bilim
adamı, eşi bulunmaz bir hukukçu, en büyük terör uzmanı ve kaleminle
düşünce özgürlüğünün en güçlü savunucusuydun...
Sevgili Uğur MUMCU sen gerçek ATATÜRKÇÜ, laik düzenin savunucusuydun. Sen,
kişi temel hak ve özgürlüklerinin yılmaz bekçisiydin. Cesur ve
korkusuzdun!..Senin karşına, düşünceleriyle çıkmaya cesaret edemeyenler,
bomba ile çıkma korkaklığını gösterdiler!..; Sen, demokrasinin sadece bir
hükümet şekli olmadığını; aynı zamanda gittikçe gelişmesi gereken renkli
bir hayat şekli olduğuna inananlardan biriydin.
Sen, açık oturumlarda izlediğim etkili konuşma sanatın ve yeteneğinle,
ikna gücünle, engin bilginle, büyük kişiliğinle; değişik görüş ve siyasi
fikirlere sahip kişileri, kırmadan, incitmeden, izleyicilerin kalbinde
taht kurmuş biriydin!..
Bütün açık oturumlarda, inandığın fikirlerden taviz vermeden; yine de
ortak bir noktada birleşmeyi, en iyiyi bulmayı önerirdin.
Yüce Atatürk'ün ölümüyle, nasıl ki dünya eskisi kadar enteresan
olamıyorsa; sevgili UĞUR MUMCU'nun ölümüyle de TÜRK BASINI bundan böyle
eskisi kadar enteresan ve renkli olmayacaktır, olmuyor da zaten!...
|
ismetbaytak@hotmail.com
ismetbaytak@kuzeyege.net
bergamaturkey@yahoo.com
kuzeyege@yaoo.com
|