Sık kullanılanlara ekle
  
   HABERLER
   POLİTİKA KAZANI
   RESMİ TELEFONLAR
  BİRAZ GÜLELİM
  İLETİŞİM
   
   
   
      LİNKLER
     Bergama
 
  
 

 

 

GÖZLEM

Ali Kaya

alikayadikili@yahoo.com.tr
 


 
BİR GAZETECİNİN ÖLÜMÜ


Az mı gazeteci öldürüldü Hasan Tahsin'den bu yana!..Özellikle de son 20 yıldan beri nice aydınlara kıyıldı!.. Daha dün gibiydi.. Tam 27 yıl geçmiş ABDİ İPEKÇİ öldürüleli..O günlerde doğanlar, 30'una merdiven dayadılar. Nice aydın ölümlerine tanık oldular 27 yılda!...
Hangi meslek bu denli şehit verdi? Bir savaşta ölenler kadar ölü verdi basın sektörü.
Tarih 1 Şubat 1979'da..7 şiddetinde bir sarsıntı oldu İstanbul'da. Sonra dalga dalga yayıldı önce Türkiye'ye, sonra dünyaya.Evler yıkılmadı belki nsanların üzerine, can almadı. Sanayi siteleri çökmedi, yollar yarılmadı, köprüler göçmedi. Binlerce insan ölmedi, sakat kalmadı. Ama; tüm bunlara eş değer bir isim, Milliyet'teki "Başköşe"sinden yok oluverdi ansızın.
ABDİ İPEKÇİ yoktu artık!.. 1 Şubat 79, soğuk bir kış günü, gazeteciliğin ipek kadar yumuşak, kılıç kadar keskin bir kalemi daha susturuldu.. Kan; kara mı, çamura mı bulanmıştı bilemiyorum. Yalnız, vurulduğu yerde keskin bir kan kokusu karışmıştı havaya!.. Tetiği çeken belliydi de; bu kuklaların iplerinin kimlerin elinde olduğu, gizemini hâlâ koruyor!..
Bu "ölüm emri"ni kimler verdi, bilinmez....Ülke dengesini bozmak mıydı amaçlanan.. Kimi birimler arasındaki hesaplaşmaya, güç kavgasına, iktidar çekişmesine ivme kazandırmak için mi ve tarafları birbirlerine kırdırmak için miydi?... Bunca aydın; neden ve niçin öldürülmüştü?....
12 Eylül darbesine zemin hazırlamak için miydi yoksa?..Ya da; Susurluk'tan sonra sıkça duymaya alıştığımız, ama bir türlü içimize sindiremediğimiz.."Türkiye, kahraman katilleriyle gurur duyabilsin" diye mi? Vatan için kurşun sıkanların da, tetiği çekenlerin de kahramanlıkları belgelenip tescillensin diye mi yoksa bu kanlı saldırılar?.. Gelecek kuşaklara tüm "fail-i meçhuller"gibi bir tehdit oluştursun da; ağızlar konuşmasın, kalemler yazmasın ve toplumun her kesimi "üç maymunları "oynasınlar diye mi sıkılır böylesi kör kurşunlar?..
Bütün bunlar, o gün bugün; "bir devlet sırrı" olarak kalsın ve "Devlet hukukunun" ırzına geçilsin diye mi yoksa?..Yanıtsız kalmış sorular,sorular... Ortalıkta dolaşan bir sürü kanlı katil ve onların oluşturduğu başıbozuk çete bozuntuları.
Devlet, devlet olup da neden bunların hakkından gelemez, anlaşılır gibi değil!..
Abdi İpekçi, tıpkı Uğur Mumcu gibi başlı başına bir okuldu. Biri Cumhuriyet, diğeri Milliyet okulunun baş öğretmenleriydiler. Bugün, yazılarını , beğeniyle okuduğumuz değerli genç gazeteci dostlarımız; bu iki okulun, bu iki yetenekli "hoca"nın ürünleridir.
Çıkar ilişkilerine âlet olmadan gazetecilik yapmayı, sırf "doğru"nun peşinden koşmayı, muhakemeli kovalamayı, insana, insan onuruna saygı duymayı onlardan öğrendi bugünün bir çok yetenekli gazetecisi..
Papparaziler mi?.. Onlar bu okulun dışında kalanlar.. Onlar mahalle mekteplerinde, sokak aralarında, dedikodu ortamında (Yetişmeden) yetişenler.. Onları okullu saymıyoruz. Hatta, alaylı bile..
"İpekçi okulu"nda yetişenler, tıpkı "Mumcu okulu"nda yetişenler gibi; her türlü baskıya, şiddete, haksızlığa karşı çıkmayı... İnsanı, "insan" yapan değerleri yüceltmeyi..Olaylara bakmayı, görmeyi, yorumlamayı, olasılıklar içinde doğru seçim yapmayı O'ndan öğrenmişlerdir.
Abdi İpekçi bugün yaşıyor olsaydı; "Rayting" hesaplarıyla düzeysiz çekişmelerin inanılmaz hafifliğine nasıl bakacaktı acaba? Sanırım en ağır eleştirilerle gidecekti olayların üzerine..
İpekçi yaşıyor olsaydı eğer; medyamızdaki yozlaşmayı, paparazileşmeyi nasıl değerlendirirdi dersiniz? "Okur-ya da izleyici-öyle istiyor" dayanılmaz hafifliğiyle; baldırbacak, şeytan, fal, kısmet, geyik muhabbetleriyle sürdürülen sansasyon ve rayting yarışına nasıl meydan okurdu?..
Yaşıyor olsaydı eğer; düşünce ve yazma özgürlüğü her geçen gün daha da kısıtlanan gazetecilerin "yazdıkları" nedeniyle mahkemelerde ve mapus damlarında nasıl süründüklerini, yaşıyor ve görüyor olsaydı nasıl değerlendirirdi acaba?...
Düşünce özgürlüğü kısıtlandıkça, televole kültürümüz (!) yaygınlaşıyor. Televole kültürümüz (!) yüceldikçe de düşünce özgürlüğümüz kısıtlanıyor.
Medyamızda ve çevremizde yalancılık, düzeysizlik, yozluk, düşmanlık, iki yüzlülük, baskı, dengesizlik, sorumsuzluk ve çağdışılık çoğaldıkça; İpekçiler'in, Mumcular'ın değerlerini daha iyi anlıyor insan!...

 

ismetbaytak@hotmail.com

ismetbaytak@kuzeyege.net

bergamaturkey@yahoo.com

kuzeyege@yaoo.com


1