baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)

7 TEMMUZ 2003      SAYI: 587

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim



GÖZLEM

kaya.jpg (4095 bytes)

Ali Kaya


7 TEMMUZ 1993 RIFAT ILGAZ'I ÖLÜMÜNÜN 10. YILINDA BİR KEZ DAHA ANARKEN


Ozan Hasan Hüseyin; " Haziran'da ölmek zor" diyor bir şiirinde 2 Temmuz toplu kıyımını yaşasaydı, Haziran yerine Temmuz'u seçer miydi şiirine başlık olarak ?.. Yaşamlarının henüz baharındaki gencecik fidanların 2 Temmuz yalazıyla yandıklarını görse dayanabilir miydi bu acıya?...
RIFAT ILGAZ, 5 gün dayanabilmişti. Yananların çoğu can dostuydu çünkü. Hele içlerinde öyle biri vardı ki; boyu küçük , aklı büyük bir "ATOM KARINCA" ASIM BEZİRCİ, O'nun en yakın dostuydu RIFAT ILGAZ... 82'lik bu "Koca Çınar" bu acıya daha fazla dayanamayarak 7 Temmuz günü göçüp gitti bu dünyadan.
Asım Bezirci'nin ölümünden çok ,Onun öldürülüş biçimiydi RIFAT ILGAZ'ı etkileyen!.. O günlerin tüyler ürperten vahşetinin şaşkınlığından mıdır, nedendir; Rıfat Ilgaz'ın ölümü gereği gibi değerlendirilemedi o günlerde. Şaşkınlığımızı bağışlamıştır umarım.
Bir tek yapıtı (Hababam Sınıfı) yla bile dünya klasikleri arasına girmeyi başaran Rıfat Ilgaz, eğer "HABABAM SINIFI"nı Avrupa ya da Amerika'da yazmış olsaydı, bugün tüm dünya çocukları Onu okuyacaklardı. Batı ölçeğinde bir dizi yapılabilseydi, dünya çocuklarından çok daha büyük ilgi görecekti:
İlkokuldan üniversiteye kadar kaç sınıf var dostlarım?.. 15 degil mi?... Ama , bunların dışında bir de " Hababam Sınıfı" var. Her insanının biraz da kendini bulduğu, kendinden bir şeyler aradığı HABABAM SINIFI...
"Sınıf ", O'nun 1944 yılında uğruna 6 ay hapis yattığı ilk şiir kitabıydı.. Sakıncalı görüldüğü için öğretmenliği de elinden alınmıştı. Onu sınıfından çıkaranlara, öyle bir sınıf hediye etti ki Rıfat Ilgaz... İnek Şabanlı, Tulum Hayrili, Kalem Şakirli , Mahmut Hocalı, Hafize Analı bu sınıfı hangimiz bilmeyiz, tanımayız ki...
Adı sanı o güne kadar bilinmeyen, duyulmayan bir çok gencin sinemaya, tiyatroya kazandırdı.
Sayın İlhan Selçuk R.Ilgaz için "O, ülkemizde bir kişi değil, bir kurumdur." Diyor. Gerçekten de okulu elinden alınmıştı ama, kendisi topluma bambaşka bir okul olmuştu... Okul içinde bir okul, ya da okul dışı bir okul.
Nazım " Hapiste yatacak olanlara bazı örgütler" şiirinde " Düşmana inat bir gün daha fazla yaşamak" tan söz etmişti. O, bu inadı yaşamı boyunca hep sürdürdü. İnatla ve onurla!... Özgürlük arayışı Rıfat Ilgaz'a hep, acı ve sıkıntı getirmişti. Tabii, Onuru da beraberinde... O hep, " Sınıf"ın mimli ozanı olarak yazdı. Yazdıklarının bedelini de mapus damlarında yatarak ödedi..
Bir şiirinde " Tek suçumuz, hür insanlar gibi konuşmak / kitaplar suç ortağımız" demişti...
"Açların boyun büktüğü memlekette / Kişi, özgürlükten söz etmemeli" derken de, memleketinden Portreler çiziyordu sanatıyla..
" Ses ol, Işık ol, yumruk ol" demişti aydınları göreve çağırırken... Bekliyoruz yıllardır.. Ne ışık olan var, ne de ses veren... Yumruğunun vuran da yok doğruları söylemek için...
"Sevdim, aldığım soluğu hak etmek için / Ama, sevdim halkım derken; yaşama nedenini ortaya koyuyordu Koca Ozan .."
Gençlerden umutluydu ve çok şeyler bekliyordu.." Çetin ceviz olsun evlatlarımız" derken, yarınlardan beklentilerini özlemle ortaya koyuyordu. 1940'lardan alıp getirdiği toplumcu gerçekçi meşaleyi onurla taşıdı ömrü boyunca. Anlayışının gereği olarak da, halkıyla iç içe oldu, bütünleşti R.Ilgaz .
1948'de yayınlanan " YAŞADIKÇA" adlı kitabı da sakıncalı görülür ve Bakanlar Kurulu Kararıyla toplatılır.
Yoksul insanlar, düzenin bozukluğundan mapus damlarına düşenler, düşüncelerinden dolayı tutuklanan aydınlar, taşralı memurlar, sürgünler hep bu kitabın konularını oluşturuyordu. Özgürlük özlemi, yaşama tutkusu, halk sevgisi, mapusane yaşamı, geleceğe bağlanan umutlar, bu yapıta giren yeni temalardır. Yazınımızın zenginlikleridir bunlar. Kişiselle toplumsal, yaşananla düşlenenler arasında bir denge kurar yapıtlarında..
Özledik be Koca Çınar, Özledik seni... Kahrından göçüp gitmeseydin daha neler yazacaktın kim bilir...
Bugün 7 Temmuz ve ölümünün 10. Yılı... Işıklar içinde yat ... Ölmek değil de, ölüş biçimi koyuyor adama.

 

SİVAS ACISI ON YAŞINDA
"Sivas" deyince aklıma "saz"gelirdi eskiden.. Türkülerde "söz" gelirdi!.. Buram buram da kokan, dert üstüne dert yüklü, hasretliğin, ayrılığın, yoksulluğun tellerde dile geldiği Sivas türküleri gelirdi.
Sonra Pir Sultan, Hızır paşa... Yıldız Dağı'nda kaynayan bir bulut ... Allı turnanın kanadıyla yollanan bir uzak selam...
Şimdi silindi bütün bunlar benden. Sivas deyince aklıma "Üç kara"lar geliyor artık Karamollaoğlu, Karaimamoğlu, Karabilgin... Ve kapkara bir yangın yeri geliyor.
Radyo ve Tv 'lerde PİR SULTAN'ın türkülerinin çalınmadığı saat yoktur. PİR SULTAN, hepimizin estetik beğenisinde erimiş, ortak bir kültür olmuştur. Peki, bu nasıl bir devlettir PİR SULTAN adına düzenlenen kültür etkinliklerine yapılan mağara çağı saldırılarına duyarsız kalır?...
Yananlarla yakanlar arasında kalın bir duvar vardı. Cehalet duvarı.. Onlar, o güzel insanları tanısalardı; onların sazından sözünden birazcık pay alabilselerdi, onlardaki kültür ve güzelliklerden nasiplenselerdi, yinede yakarlar mıydı bilemiyorum.?

Bu nasıl bir laik devlettir ki; zaptettikleri alanlarda, salonlarda, kürsülerde Cumhuriyeti yıkıp, yerine şeriat düzeni getireceklerini koro halinde söyleyenler ulusal bütçeden ayırdığı büyük paralarla besler?... Ve nasıl bir demokratik bir devletidir ki hala onların sırtını sıvazlar?... Gerçi şu anda onların devlet demeye bile gereksinmeleri kalmamıştır. Tarikatları, bankaları, vakıfları, holdingleriyle cihad orduları, dış kaynaklı parasal ve örgütsel destekleriyle; kilit noktalarına yerleştirilmiş bakanları ve militanlarıyla, Cumhuriyet'i yıkma hedefine doğru patavasızca yol almaktadırlar.
Bilimin, sanatın aydınlığın barışın, kardeşliğin katledilişidir 2 TEMMUZ. Pir Sultan damarından ve geleneğinden gelmiş aydınları, yazarları, ozanları, düşünürleri, tiyatrocuları, dansçıları, ressamları bu kente toplayan; güzelliklerle birlikte yaşama isteğiydi!...Ama olmadı olamadı... Daha yaşamlarının baharında karanlık bir ateşin yalazıyla yandılar!... Kurtulanlarsa, bu dayanılmazı seyretme şansızlığını yaşadılar sadece...
Yüreğimin bir yerleri kanıyor şimdi!.. Kavgaların adamı ASAF KOÇAK yok artık. Sakalları çekiştirilen METİN ALTIOK'un "Merhaba" ları eksik... Sevdasıyla gülücükler dağıtmıyor MUAMMER ÇİÇEK... Tiyatrolar, Pir Sultan perdelerini HURİYE'siz, YEŞİM SERKAN'sız açıyor artık... Semahlar; YASEMİN'sız, ASUMAN'sız MENEKŞESİZ dönüyor bundan böyle... En sevdalı yürekleriyle "dinletiler" sunamayacaklar. Kitap stantları ASIM BABA sız boyun bükük şimdi..
"BİR GÜN ÇEKİP GİDECEĞİM BEN BU ŞEHİRDEN
KİTAPLARIM ŞİİRLERİM BEKLEYECEKLER." Diyen BEHÇET AYSAN'sız kalacak şiir sevdalıları... Yalnız söylenecek bundan bu hasretle güzelleşen türkülerimiz.. Dostları her gün kahrolacak NESİMİ ÇİMEN, MUHLİS AKARSUSUZ!.. Sevginin sınır tanımadığı CARİNA CUANNA aramızda olamayack ne yazık ki!... Ve okul yolları hep hüzün duyacak NURANSIZ, KORAYSIZ....
Yüreğimiz birer yangın yeri şimdi... Sivas'ta Madımak'ta köz olup küllenen o güzel insanlarla!...



YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

 

 

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

ismetbaytak@hotmail.com

kuzeyege@yahoo.com

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR

1