|
EMPERYALİZMİN
ÇARPTIKLARI
Edirne'den Van'a kadar
Benim güzel bir yurdum var.
İster savaş ister barış
Vermem ondan ben bir karış.
İlkokuldayken öğretmenlerimiz bu şiiri ezberletirdi bize. Öğretmenken biz de
ezberletirdik öğrencilerimize bu şiiri. Sonra da bir güzel açıklardık. Yurt nedir?
Neden bir karışını savaş olsun barış olsun, kimseler vermedik, ve de vermezdik.
Son otuz yıldır ülkemizi yönetenlere bir haller oldu. Güneş çarptı desem olanaksız.
Güneş ortalığı yakıp kavururken sayılı yöneticilerimiz soğutucusu olan lüks
arabalarda serin serin, ora senin, bura benim geziyorlar. Oturdukları evler, binalar,
meclis salonları dersem ona keza. Ne oluyor öyleyse bu sayılılara?
Bunları , AB+ABD emperyalizmi çarptı. Beyinlerdeki merkezler birbirine girdi.
Nereden çıkarıyorsun bu çarpılmışlık saçmalığını diyorsanız işte göstergeler:
1-Vakıf yasaları:
Arkasında dev yabancı sermayeleri olan gayri müslüm dinsel vakıflar bu yasaya
dayanarak şakır şakır mal-mülk almaya başladılar. Vatan toprakları yabancıya
parayla satılır oldu.
2-Orman yasası:
Orman özelliğini kaybeden yerler özel kişilere satılacak. Yahu, ormanlar halkın değil
mi? Satacağınıza, ormansızlığı teşvik edeceğinize dikip bakıp geliştirsen olmaz
mı? Sözüm ona uyanık, ve de vatan sevgisinden yoksun takımı var olan ormanları vasıfsızlaştırmanın
yolunu aramaz mı? Bu yasa sülük takımına bir güvence... Hani ormansız toprak vatan
değildi? Ey vatan severler, uyanın vatan elden gidiyor! Gül bakalım gül! Gün gelecek
bu vatan evlatları senden hesap soracak.
3-İkiz yasalar:
a)Madeni ve siyasal yasalar,
b)Sosyal ve kültürel haklar yasası.
Şöyle ilk bakışta; Oh be ne güzel, sonunda insanlığımızı güvence altına alan düzenlemeler
yapıldı diyor insan. Ama Nasrettin Hocanın dışı temiz, üstü mis gibi sade yağ, yağın
altı b.... dolu tenekesine benziyor.
Nelere yol açıyor bu yasalar nelere...
A Bölgesinde x tarikatı mensupları çoğunlukla diyelim. Diyecekler ki, "Biz kendi
kültürümüzü yaşayacağız. Bu yasayla verilen sosyal hakkımızdır efendi , karışma."
Diyecekler. Çocukları cumhuriyet okulları yerine tarikatlarının okullarına
gidecekler. Şalvar giyerim, sarık takarım , üç evlenirim beş evlenirim, hadi işine
bakalım diyecekler.
Bir başka bölgede yaşayanlar, örneğin şunu diyebilecekler: "Bizim sizden
dilimiz ayrı, geleneğimiz ayrı zaten. Biz kendi devletimizi kuracağız arkadaş. Üstüme
gelme! Valla Birleşmiş devletlere şikayet ederim haa!"diyecek. Türkiye insanı
parça parça oluyor, haberin olsun millet.
4-Köy yasası:
Köy yasası yeniden düzenlendi. Bu düzene göre, her köyden 30 hektar arazi yabancılara
satılabilecek. Nah alırlar! Köylümüz satarsa almakta geri kalmasınlar,
diyebilirsiniz. Ama kazın ayağı öyle değil. İMF hazretleri, tarımı tasfiye edin
dememiş miydi? Bizim çarpılmışlar da tarımı yok etmek için ellerinden geleni
yapmadı mı? Tütüne sınırlama, pancara sınırlama getirdiler. Fındık ağaçlarını
kestirmek üzereler. Amerika'nın Virjinya'sından tütün getirdiler. Mazot fiyatları yüzünden
traktörlerin depoları doldurulmaz oldu. Gümrük duvarlarımızı yıktılar, Avrupa'nın
, Amerika'nın ucuza mal edilmiş ihtiyaç fazlası tarım ürünleri gümrüksüz
yurdumuza doldu.
Kısacası; köylümüz, ekip diktiğini değer fiyatına veremez oldu. Eli hamur karnı aç
kalınca ekip dikmekten vaz geçti. Eee, ne olacak bu tarlalar? Satılacak! Kim alacak
pekiy? İçerde herkes satıcı, alıcı kalmamış .Geriye kalıyor bu yasanın çağırdığı
sülükler...
Bu işin sonu kötüye gidiyor. Köylümüz kendi toprağında boğaz tokluğuna çalışacak
bu gidişle.
5-Altın madeni ve Bergama;
Bergama da siyanürle altın çıkarmaya izin verdi çarpılmışlar. Bir öğretim üyesinin
(kimyacı) anlattıkları tüylerimi diken diken etti. Siyanürle altın çıkaran, Alman
kökenli, şimdi ABD'de oturan iki Yahudi aile Openhemer ve Rotschilt ailesi. Bu iki
ailenin hiçbir ferdi 60 yaşını geçmeden ölüyor.
Nedeni siyanürle haşır neşir olmaları. Öyle ki kendilerine ait özel siyanür
hastaneleri kuruyorlar yine de 60 yaşını geçmeden ölüyorlar.
Türkiye'de nerede altın çıkarılırsa çıkarılsın siyanürle arıtılmak üzere
Bergama'ya gelecekmiş. Yani, siyanür, Bergama'nın püsküllü belası!
Pekiy, bu belaya karşın altının Türkiye ekonomisine katkısı ne kadar? Sekiz yılda
iki milyon dolar. Aşağı yukarı üç trilyon Türk lirası eder. Bergama''ın Türkiye
ekonomisine katkısı, hayvancılıktan, ziraatten, sanayisinden yıllık 400 milyon
dolar. Aşağı yukarı 600 trilyon Türk lirası. Önce bu iki miktarı karşımıza
koyup azlık-çokluk bakımından bir değerlendirelim.
Şirket 8 yıl sonra çekti gitti. Geriye verimli topraklar, yemyeşil zeytinlikler, çamlıklar,
koyunları, inekleri besleyen otlaklar kalacak mı? Hocanın anlattığına göre hayır
kalmayacak. Colarado'da bir yerde aynı yöntemle altın çıkarılıyor. İş bittikten
sonra o çevreyi eski haline dönüştürmek için çıkarılan altının beş katı para
harcanıyor ama eski haline bir türlü dönüştürülemiyor. Hoca, yalan söylemek
zorunda değil herhalde.
Kaldı ki ben, altının elin yabancısının çıkarmasına karşıyım. Çıkarılacaksa
benim devletim çıkarsın. Az çıkarsın öz çıkarsın, siyanürsüz çıkarsın.
6-El atılmayan kaynağımız bor madeni:
Dünyada var olan petrolün ömrü taş çatlasa 30 yıl. Sonra, petrolün yerini tutacak
olan tek enerji kaynağı bor madeni. İşte işin kerrakesi bu noktada ortaya çıkıyor.
Batı emparyalizmi, tarımla, medeni, siyasi sosyal, kültürel haklarımızla ilgili yaptırımlarıyla
ülkemizi içeriden bir güzel kıskaca almış durumda. Yunanistan, Kıbrıs, Irak üzerinden
de dış makası vurmuş durumda. Kısaca içten ve dıştan bizi cendereye almış.
Neden? 30 Yıl sonrasının enerji cevheri BOR için.
ABD, Irak'ı petrol için işgal etmiş de falan filan... Hayır, tek hedefi ülkemizin
borları.
Vatan toprakları satılıyor, ormanlar satılıyor, fabrikalar satılıyor, madenler satılıyor.
Aziz vatanın bütün kaleleri zapt ediliyor. İktidar sahipleri, sömürgecilerin
emelleri ile kendi emellerini birleştirdiler. Cumhuriyetin temel ilkeleri-kaleleri bir
bir yıkılıyor.
Coni'nin canı tatlı. Kahpece havandan Irak'ı yerle bir etti ama göğüs göğüse
kavgaya gelince tabansızlaştı. Yerine paralı kovboylar arıyorlar. Eline de en kolay
gelen biziz herhalde. Önce bir denedi. Onbir askerimizi tutuklayıp kafasına çuval geçirip
götürdü. Çarpılmışlar bir şeyler demeyince soluğu genişledi Coni'nin.
Şimdi de Irak'ta ölmek üzere asker istiyor. Bu konuda kimler ilgiliyse, kimlerin kararıyla
askerimiz ABD'nin bekçiliğine gönderilecekse bilsinler ki bu büyük bir ihanettir.
Coni yaptığı haltı temizleyebilirse temizlesin kendisi. Bu iş bize düşmez
Bir aklı evvel de çıkıp "Birleşmiş Milletler kararı, Nato kararı olmadan
askerimiz Irak'a gönderilemez" diyor. Yahu, bu adı geçen kurumlar başka ülkelerin
askerleri için kararlar çıkarısın iç ve dış düşmana karşı korumaktır. Irak
bizim düşmanımız değildir. Aksine yıllarca iç içe yaşadığımız kardeşimizdir,
komşumuzdur.
Düşmanımız ise ABD şahsında somutlaşan emperyalizmdir.
Delirtmeyin bu yurdun insanını. Sabrını taşırmayın ulusun. Yook Avrupalının,
Amerikalının baskısından buyruğundan çıkamıyorsanız çekilin oradan. Yeniden bir
ulusal meclis kurulur, bu meclisten ulusal bir hükümet çıkar. Çıkan ulusal yapı
emperyalizme resti çeker. Sizi de onlara karşı korur, korkmayın.
Mehmet KIRMAN
|
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|