ana sayfa   sayfaya mektup   konular listesi
 çocuk cerrahisi siteleri ve ücretsiz medline
 kongreler  makale özetleri
  16.04.2000

Gastrointestinal sistemin inervasyonu
Dr.İhsan Koşumcu


Mide ve barsağın hareketleri asıl olarak otonom sinir sisteminin kontrolü altındadır. Ilave olarak barsaklar kendi sinir sistemlerine de sahiptirler. önceleri bunun otonom sinir sistemine ait basit bir kontrol sistemi olduğu sanılırdı. Fakat bugün biliyoruz ki enterik sinir sistemi (ENS) otonom sistem ile koordine çalışır ve mide barsak aktiviteleri ile içiçedir. Genel olarak sindirim sitemi aktiviteleri bizim bilincimiz dışında olur ve kontrol edemeyiz. Sindirim sisteminde sadece ağız, boğaz, üst ösefagus sfinkteri ve anüs bilinçli kontrol altındadır. Yani sistemin sadece başlangıç ve bitimi bilinçli kontrol edilebilir. Bu sayede yutma, defekasyon (veya kaka tutma) bilinçli yapılabilir. Hipofarinks ve üst ösefagus sfınkteri çizgili kas içerir ve hipoglossus siniri tarafından inerve edilir. Bu şekilde yutmanın bilinçli kontrolü sağlanır. Eksternal anal sfınkter de çizgili kastan ibarettir ve pudental sinir tarafından inerve edilir. Bu lifler anüsü defekasyon yapılmıyorsa kasılı tutarlar.

Mide ve barsağın diğer fonksiyonları otomatik olarak yapılır. Bilinçli olmayan kontrol sempatik, parasempatik sistem ve barsak duvarındaki sinir hücrelerinin oluşturduğu enterik sinir sistemi tarafından ortaklaşa gerçekleştirilir.

Barsak fonksiyonları üzerinde etkisi olan sinirler ikiye ayrılarak incelenebilir.

1 * Ekstrinsik sinir sistemi :

Barsağın ekstrinsik inervasyonu asıl olarak otonomik sinir bağlantılarından oluşmaktadır. Otonomik inervasyon geleneksel olarak ikiye ayrılarak incelenir:

A-Parasempatik inervasvon : Parasempatik kontrolü sağlayan esas aracı madde (nörotransmitter) asetil kolindir. Barsağın parasempatik sinirlenmesi birincil olarak vagus siniri tarafından sağlanır. Nervus vagus beyindeki çekirdeklerinden çıkıp ösefagus boyunca inerken pleksus benzeri yapılar oluşturur. Buradan iki dal olarak diafragmaya geçer, mideye, ince barsağa ve kolona dal verir.

Parasempatik lifler bu şekilde doğrudan beyinden çıkarak barsakta sirküler ve longitudinal kas lifleri arasına ve submukozaya uzanır. Kolon ve rektumun distal kısımları parasempatik sinirlerini başka liflerden alır. Bu yapıda kısmen pelvik splanknik sinirin sakral spinal kord kaynaklı lifleri görev alır.

Nervus vagus sadece efferent liflerden ibaret değildir; hatta liflerin önemli kısmı afferent liflerdir. Bu durum beyinin mide ve barsağın durumu hakkında devamlı bilgi almasını sağlar.

Vagusun barsak işlevlerindeki önemi vagotomi yapılan ameliyatlardan sonra anlaşılır. Mide hareketleri bozulur hatta kaybolur, mide boşalmasında ciddi problemler ortaya çıkar.

B-Sempatik inervasvon : Noradrenalin sempatik sinir sisteminin en önemli transmitteridir. Sempatik sinirler medulla spinalisin torakolomber kısmından çıkar. Bu lifler çölyak ganglion başta olmak üzere sempatik ganglionlarda sonlanır. Postganglionik lifler de mezenterik damarları takip ederek sirküler ve longitudinal kaslar arasındaki (intramural) pleksuslarda sonlanır.

Önceki yıllarda otonom sinir sisteminin sempatik ve parasempatik kısımlardan ibaret olduğu noradrenalin ve asetil kolin dışında nörotransmitter olmadığı düşünülürdü. Günümüzde artık başka nörotransmitterler olduğu da biliniyor. Bu nörotransmitterler asetil kolin veya noradrenalin ile birlikte aynı liflerde de bulunabilirler.

2* Intrinsik Sinir Sistemi : Enterik Sinir Sistemi

Barsak katları arasında çeşitli bölgelerde pleksuslar yapan bir sistem bulunmaktadır. Entensik sinir sistemi (ESS) nöron gövdeleri dahil tümüyle mide barsak çeperi içinde yerleşmiş bulunan kısa nöronlardan ve ara nöronlardan oluşur. (32,53,56)

ESS' de yaklaşık 10 milyon sinir hücresi vardır. Bu sinirler birbirleri ile bağlantı halindedir. Enterik sinir sisteminde birkaç bağlantı şekli vardır. Ganglionlar arasındaki bağlantıyı sağlayan liflere primer pleksus denir. Ancak liflerin de kendi aralarında küçük bağlantıları olduğu görülmüştür. Bunlara da sekonder pleksus adı verilir. Tersiyer pleksuslar da tanımlanmıştır.

Pleksuslar yaygın olarak myenterik pleksus (Auerbach) ve submukozal pleksusu (Meissner) oluşturacak şekilde yerleşmiştir. Myenterik pleksus sirküler ve longitudinal kas tabakaları arasındadır. Submukozal pleksus ise muskülaris mukoza altında yer alır. Daha önceleri ESS' nin parasempatik sinir sisteminde bir kontrol istasyonu olduğu düşünülürdü. Görevinin impulsları preganglionik liflerden postganglionik liflere taşıdığına inanılırdı ve vagusun basit bir uzantısı olarak düşünülürdü. Bugün biliyoruz ki ESS duyu, motor lifler ve bütünlüğü sağlayan nöronlar içerir.

Gastrointestinal hareketlerin düzenlenmesinin önemli bölümü ESS'de olmakta bu nedenle ESS'ye barsağın küçük beyni yakıştırması yapılmaktadır. Mide ve barsağın bazı fonksiyonlarında ESS otonom sinir sisteminden daha önemlidir. Mide ve barsağın bazı izole kısımları gastrointestinal sistemin peristaltik kontraksiyonlarını etkileyebilmektedir.

Gastrointestinal kontraksiyonlar beslenme aralarında da vardır. Bu aktiviteye ilerleyen motor kompleks (migrating motor complex) adı verilir. Endojen elektrik aktivitenin sonucudur, sikliktir. Yemeği takiben birkaç saatte ortaya çıkar ve sonraki yemeğe kadar devam eder. Bu aktivite siklusunu ESS ' nin birincil olarak kontrol ettiği sanılmaktadır. Iskemiden bu yapı etkilenmekte, muhtemelen Hirschsprung Hastalığında da bu yapı bozuk bulunmaktadır.

Ayrıca bilindiği gibi gastrointestinal sistemden geçen maddeler gastrik motilite ve salgı fonksiyonunu etkiler. Kısaca özetlemek gerekirse mekano-kemo ve osmo reseptörlerden gelen bilgilere göre otonom sistem (ağırlıklı olarak nervus vagus) ve ESS ortaklaşa mide ve barsak hareketlerini düzenlemektedir.

Non adrenerjik non kolinerjik sistem

Enterik sinir sisteminde nörotransmitteri adrenerjik veya kolinerjik olmayan sinir lifleri tespit edilmiştir. Görünüşe göre çoğunluğu peptiderjik olan bu nöronlar barsak peristaltizminde önemli bir fonksiyon olan inen refleks gevşemeyi sağlamaktadır. Son yıllarda nitrik oksidin (NO) insan da dahil olmak üzere memelilerde non-adrenerjik non-kolinerjik (NANK) sistemde ortak aracı madde (mediatör) olarak inhibitör stimulusla düz kasların gevşemesini sağladığı gösterilmiştir. Kolon düz kasındaki mekanik yavaş dalgalar (spontan osile eden kasılma aktivitesi de denir) submukozada yerleşen pacemaker bölgelerinden çıkan elektriksel yavaş dalgalar ile kontrol edilir. Bu pacemaker fonksiyonları yoğun olarak NO salgıladığı açık olan NANK inhibitor sinirleri tarafından düzenlenir.

Enterik nöronların embriyolojisi

Nöral krest vertebra embriyogenezinde geçici bir yapıdır. Ancak vücutta hemen her organın oluşumunda görev alır. Bu nedenle nöral krestten kaynaklanan hastalıklar çok çeşitli sistemlerde (endokrin, deri, sinir sistemi, sindirim sistemi, solunum sistemi vs.) klinik tablolar gösterir .


Enterik nöronların da nöral krestten kaynaklandığı bilinmektedir. Klasik görüş olarak nöral krest kaynaklı nöroblastlar kraniokaudal bir göç gerçekleştirerek enterik nöronlara farklılaşmaktadır. Enterik sinir sistemi arka rombensefalik nöral krestten gelişen ve kısmen vagal nöral krest hücrelerinin 3.4. ve 5. somitlere bitişik kısmından kaynaklanan ganglionlar tarafından oluşturulur. Nöral krest hücreleri laterale göç edip üç ve dördüncü visceral arkları doldurur. Farinks hizasında splanknik mezoderm boyunca barsağa yayılırlar. Barsakta nöral krest hücreleri hindguta doğru kraniokaudal planda göç ederler. Bu migrasyon aktif hücre proliferasyonu ile olur. Nöral krest hücrelerinin vagal nöral krestten hindguta göçü en uzun migrasyonudur. Insanda ilk iki ay içinde bu migrasyon tamamlanır.
Nöral krest hücrelerinin barsağa göçünü etkileyen çeşitli faktörler olduğu bilinmektedir. Embriyoda migrasyon yolları tanımlanmıştır. Bu bölgeler nispeten hücresiz ekstrasellüler matriks molekülleri ile (fibrinonektin, laminin, tenascin, cytotactin gibi) döşelidir. Migrasyonu fibronektin gibi ekstrasellüler matriks molekülleri, laminin, heparan sülfat, tenascin gibi maddeler; Ret proto-onkogeni, hox genleri gibi genetik faktörlerin düzenlediği düşünülmektedir. Ganglion adezyonunda ise N-CAM (neural cell adhesion molecule), Ng-CAM (neural glia cell adhesion molecule), N-Cadherin gibi maddeler etkendir .
Yapılan son çalışmalarda nöronların her iki barsak ucundan barsağın ortasına doğru geliştiğini gösteren bulgular da vardır. Bu çalışmalara göre kranial uç kaudale göre daha hızlı ilerlemektedir .
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda aktif nöral krest hücre migrasyonu için nöron içermeyen barsağın nöron göçünü yönlendiren bazı maddeler (ya da faktörler) sağladığı bulunmuştur. Yeni kolonize olmuş nöral krest hücre kümeleri komşu nöron içermeyen barsağa kolonize olabilir. Hücrelerin bir süre sonra bu yeteneklerini yitirdiğini gösterilmiştir.

 

ana sayfa   sayfaya mektup konular listesi   çocuk cerrahisi siteleri ve ücretsiz medline  kongreler makale özetleri

1