AHMET HAŞİM
PARILTI
Âteş gibi bir nehr akıyordu
Rûhumla o rûhun arasından,
Bahsetti derinden ona hâlim
Aşkın bu unulmaz yarasından.Vurdukça bu nehrin ona aksi
Kaçtım o bakıştan, o dudaktan
Baktım ona sessizce uzaktan
Vurdukça bu aşkın ona aksi...
MERDİVEN
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...Sular sarardı... Yüzün perde perde solmakta
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafidir ki rûha dolmakta
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
KARANFİL
Yârin dudağından getirilmiş
Bir katre âlevdir bu karanfil,
Rûhum acısından bunu bildi!Düştükçe vurulmuş gibi, yer yer,
Kızgın kokusundan kelebekler,
Gönlüm ona pervâne kesildi.
BİR GÜNÜN SONUNDA ARZU
Yorgun gözümün halkalarında
Güller gibi fecr oldu nümâyân,
Güller gibi... sonsuz iri güller,
Gün doğdu yazık arkalarından!Altın kulelerden yine kuşlar,
Tekrârını ömrün eder i'lân,
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam,
Âlemlerimizden sefer eyler?Akşam, yine akşam, yine akşam,
Bir sırma kemerdir suya baksam;Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam!
BİR YAZ GECESİ HATIRASI
İşveyle, fısıltıyla, gülüşle,
Olmuş şeb-i sevda yine bitap;
Oklar gibi saplanmada kalbe,
Düştükçe semadan yere mehtap...
Buseyle kilitlenmiş ağızlar,
Gözler neler eyler, neler işrap;
Uçmakta bu ateşli havada,
Vuslat demi bir kuş gibi bitap.