EBUBEKİR EROĞLU
(1950)
HÜZNÜN ANLAYIŞI
tut ki bir yalnızım ben
tut da kurtulayım bu soğuk bahçeden
hızla geçti günün arzuları
hızla geçti gecenin dinmeyen anıları
sabır taşını ikiye böldüm
geçtim binbir acıdan umuttanayışığına muhtacız dedim dinlemediniz
duaya muhtacız selâma muhtacız
muhtacız bahara bahar sabahınatut ki bir yalnızım ben
esintine muhtacım ey ulu rüzgâr
bana bir sır gerek şafak vaktinden
hatırama başdönmesihüznün anlayışını isterim
ey hüzün anlayışını isterim
badısabanın sabahla dostluğunu
badısabanın sabahla savaşını isterim
ey badısaba ekmeğini aşını isterimisterim hızla geçen arzuyu
bu dansın çağrısı beni bulur beni arar
TEYİDLER
I
gizli besiler avını
dalgaların gri yüzünden okuduk
çarpa çarpa büyüdük teknelere
dalgaların en gri yanı
insanlarda
denizin ötesinde okunur
bir an geçmez biz de içinden geçmeyiz
hafız bir aynanın ardında durur
önüne ben sığmam ne söylese
ezel üstadını çağırır
bak o zaman aydınlık yüzlerine
bir kurban gibi boynunu uzatmış
dervişlere bak o zaman
dalgalar bir ayna gibi
bir parıltı bir sırlı bir gribu nedir ki
insan dalgaları önünde susan derviş
el sürer en parlak yerlerine
haffızın sır olduğu aynaya bakar
bedeni hala dayanır her nasılsa
arkama dokunur titrer bir anın besileri
işte o an geçmez ben de içinden geçmem
hayat çözülür eriyen bir güç olur
bir derviş kayalara oturan bir derviş
saydam bir anda durup konuşurbu nedir ki
bir derviş böyle bakar dünyaya
zenginlikk bir çizgi ve oyuncak bütün dekorlar
ayağı yerde bakışı yakınında
içindeki kuyunun dibini görür
kılıçsız adımsız dayanır uzaklara
avucuna sığan dünyaysa
bu nedir ki