MEHMET MÜFİT
(1952)
 

YAPRAK KASIRGASI
artık kalbim yürüyen bir yokuştur
her şeyin bir sessiz karşılığı vardır
annemi kaybetmenin sessiz karşılığı nedir

Ñ gül denizinde diken fırtınası
Ñ gök ağırlığında bir bulut
hayır hayır. kokusu uçmamış yastığının, soluğu uçmamış
elleri yumak olmuş, dağılmış saçları
herşey koca bir evin yorgunluğundan kalmış. eşyanın
yalnızlığında şimdi.
sanki gözleri bir açılıp bir kapanıyor
sanki temiz bir gömlek giymişim
yakalarımı düzeltiyor

annem annem
sıkıca sarılıyorum yastığına

annem annem
yastık mı sarılıyor bana

annem annem
alıp yastığı
koşturuyorum sulara

annem annem
çığlığım götürsün seni uzaklara
yeşilcik bir çocuktum, tıngırtılı mıngırtılı
güney kasabalarında. sınavlara ve sevdalara
her an hazırdım. orta halli memur çocuklarının
tarihlerinde yazılıdır bu.
babam, şarkılarla karışık
savaşlarını anlatırdı
karıncalarla hamamböceklerinin.
annem köşesine çekilmiş
pirinçlere yasin okurdu
sırtımı sıvazlamak için.
omuzlarıma nal düşecek
hayatı yoracaktım, yorulan
kır çiçeklerinin karşılığında

annem annem
karanlık adamlar karanlık yüklerini karanlık
ceplerime boşaltıyor
annem annem
ada vapurları, mastika'larla karşılanıp
enbüyükfener'lerle uğurlanıyor

annem annem
o aptal arabesk var ya o
aptal olduğu kadar egzos
egzos olduğu kadar klakson
kulaklarıma pamuk
pamuk dayanmıyor

annem annem
suadiye gençliği esrara yatıyor

bir sen misin oğul, bir sen misin
bu cehennemin iplerinde oynayan
kızgın harem gecesinin
suskun çanlarını çalan
bir sen misin oğul, bir sen misin
mürdüm eriklerini ağacından dağıtan
alnımızı nar yapıp çatlatan
ki o an, elektrikli tren
uçurum yanında yay gibi gerilmişti
yıldız kayıyor, dolar kuşatıyordu
on bin grostonluk tanker ise
petrol boşaltıyordu. yumruk oldum
indim aranıza, yani masanıza
yanalım dedim
pisipisine yanalım
aşağısı uçurum
uçurum aşağısı
annemde ilk yer sarsıntısı
yaprak kasırgası
annem annem, n'olur kızma
arkadaşların çoğu gitti azı kaldı
annem annem, n'olur kızma
kalanlar işsiz. kupon biriktiriyorlar
yüzbinde bir de olsa, asgari ücretle
iş bulacak çamaşır tozu
annem annem, n'olur kızma
kahvelerde oyun falan oynuyorlar
ellerindeki son kozu
sokaklarda alanlarda uygun adım
uygun adım
uygun

annem annem
tüm kapıları çivilemek geliyor içimden
 

SON KUŞLAR
gecenin yargıç suları sorguluyor beni
ama, kıyısından kaçırıyorum şiirlerimi
sonra usulca yanaşıp yastığıma; yumruk
alıyorum, diş veriyorum, papatya karşılığı
senet imzalıyorum; yükseliyorum kalabalıklara

al tut şu sesimi kardeşim
Ñbırakma!

Ferhat bile işaretlenmiş bu silindir kentte
nokta kadar hain, virgül kadar muhbir
bir gökdelenin gölgesinde. Şirin ise kayıp
çoktan kayıp, eflatun mürekkeple
kalın do kadar rüzgâr, ince do kadar yelken
bir düşüncenin tepesinde

al tut şu sesimi kardeşim
Ñbırakma!
sinir uçlarım telex ve peyk hattında kullanıldı
saç kıllarım laboratuvarlarda incelendi, habis
varmış renginde. gövdem lime lime elektrik
artık gözlerim, oynanacak her gece maçının
aydınlatıcısı olacak. ve tırnaklarım
ve nasırlarım, antik bir ziynet gibi
kadife vitrinlerde yutturulacak

al tut şu sesimi kardeşim
Ñbırakma!

alyansım, saatim ve oğlumun iki aylık
karımın dört yıllık resmi
al tut şu sesimi kardeşim

kardeşim

kardeşim
 

YASAK ŞARKILAR DÜŞLERE Mİ GİZLENİR
dün gece düşümde şebnem
dağlardan köylere sızıyormuşum
bakır bir tel gibi
usulca.
yorgunmuşum, uykusuz ve susuz
ama şarkılarım varmış, şarkılarımız
sonra seninle
yumuşak bir çayıra uzanmışız
geniş alnından koyu bir hayat pembesi
uçup gidiyormuş, ellerin ellerimde
işte böyle diyormuşum
uçup gidecek-yanlışlıklar kötülükler çirkinlikler.

dün gece düşümde şebnem
kente yürüyormuşum, dalgaların
çarptığı kıyı boyunca.
dondurucu isli bir yağmur
parkamı ıslatıyormuş.
kentin fildişi kuleleri
yağmurun peçesine gizlenmiş sanki.
sonra
bir yürek olmuşuz seninle
/hani bir gün otobüste olmuştuk,
yarım saat mi ne / kollarımdaymışsın
ağlıyormuşsun
ürkek sıcak soluğun- kendini koru e mi.

dün gece düşümde şebnem
kentin sokaklarında koşuyormuşum
omuzlarımda bir ton yük.
soğuğun getirdiği
uyuşukluk,
duygularıma düşüncelerime
saldırıyormuş
ama şarkılarım varmış, şarkılarımız.
sonra seninle
denizi sünger gibi emen bir balıkçı kahvesine gitmişiz.
gözlerimiz gözlerimize kentin resmini
çizmiş- renklerle bezenmiş bir resim
değilmiş, çizdiklerimizi.

dün gece düşümde şebnem
birlikteymişiz- sen, ben ve
şarkılarımız.
 

ANA SAYFAYA - BACK
 
 
 
 
 

1