SALİH BOLAT
(1956)
GRAVÜR
bu dağlar o çok öldüğüm
dağlar değil
eğri büğrü gülen bu çocuk
bu yamyassı rüzgar
kapının önünde uluyan bu
gece
ugukta uyanan
bu masmavi kadın cesedi deniz
bu yeni doğmuş tayın ıssız
adımları
sığ sularda boğulan bu balık
o değil.
bu umutsuzluğun gravürü
umutsuzluk: tabutuma çakılacak
son çivi.
SÜREK
her sabah
bir mermi saplanıyor uykusuzluğuma
yatağımdan ölü bir asker
uyandırıyorum
bir top kanlı sakal rüzgara
dolanmış
kalkıp traş aynamı siliyorum
nereden bulaşmışsa bir gece
lekesi
ben sildikçe büyüyor, büyüyor
yüzümü karanlıkta yitirmekten
korkuyorum.
ŞARKI SÖYLE
bugün eve gitme yusuf şarkı söyle
dersten çıkmışsın bak elin yüzün tebeşir
yağmur yok dışarda hava çok güzel
gelirken bir çiçek çarptı alnıma
alnım bu yüzden ıslak
al bu şiiri önce dizelerine ellerini sil
dersten çıkmışsın bak elin yüzün tebeşir
yusuf beni dinlersen bize gidelim
karım var evde seni görünce sevinir
son günlerde bunalımlı bilirsin çocuk ev iş
çocuğa bir çukulata karıma nergis alırız
olmazsa bir şişe hitit'le ağzımızı kana bularız
sizinkilere haber verme istersen bir telefon aç
nasıl olsa tahmin ederler bizimle olduğunu
şöyle bir düşündüm de dünyayı ülkemizi kendim
kuşku ve korkuyla nasıl yaşarız böyle
bugün eve gitme yusuf şarkı söyle
SENİ TANIDIĞIMDA
seni tanıdığımda
med zamanıydı, kanat alıştırıyordu ay
bakışlarının kardeşi, zümrüt toprak
çaresizliğin sesini tanımlıyordu saatin
sana yakışan da buydu
ve bana, umutsuzca biliyorduk.
uzun yağmurlardan sonraydı
seni tanıdığımda
öğle vakti çıkabilirdik kırlara
yeşerebilirdi bileklerimiz, gözlerimizde
çiçekler açabilirdi, kalsak biraz daha
çekirgeler fışkırabilirdi saçlarımızdan, kelebekler
sonunda karışıp gidebilirdik otlara ve kuşlara.
apansız bulutlar, ışıklı hüzün çiçekleri
yoldan geçen bir avcının çantasından
dökülür gibiydi sesin
seni tanıdığımda
uzaktaydı kent, yasalar, plâstik dünya
bilinçli unutkanlıklar uzaktaydı.
yağmurun tanığıydın, şu ellerinle
şimşeği yuvasına zorluyordun
seni tanıdığımda
gülümsüyordun.
ANA SAYFAYA - BACK