ALEVİLİK KONUSUNDA OYUNA GELMEYELİM

 


 

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Kasım 2003 ayı başlarında Almanya’da bir eğitim semineri düzenledi.

Seminere, Avrupa genelinden Alevi kesimi temsilen, aralarında dedelerin de olduğu birçok kişi katıldı.

Ancak seminere konuşmacı olarak katılanlardan, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Dedeler Kurulu Başkanı Hasan Kılavuz’un konuşması özellikle dikkat çekti ve Alman medyasında yer aldı.

Hasan Kılavuz konuşmasında, Alevi inancının İslam’ın temelleri ile bağdaşmadığını iddia ederek; “Aleviliğin, Orta Asya bozkırlarından Anadolu’ya gelen Türklerin ve bölgede yerleşik Kürtlerin dini olduğunu, Alevilikte bulunan birçok kavramın İslam dininde bulunmadığını” vurgulamış. Bununla da yetinmeyerek, Alevilik hakkındaki gerçekleri doğru bir şekilde halka anlatan bazı dede ve babaları da bağnazlık ve tutuculukla itham etmiş.

Tahmin edileceği gibi, Hasan Kılavuz’un gerçeklere dayanmayan bu konuşması hemen tepki yarattı. İlk tepki de AABF Dedeler Kurulu İkinci Başkanı Ali Düzgündoğan’dan geldi.

 

Biz de bu vesileyle, hem Hasan Kılavuz’u kınıyoruz, hem de konuya ilişkin görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

 

Alevilik, ne Budizm ve Şamanizm’den etkilenerek oluşmuş, Türkmenlere has bir din, ne de Hz.Ali’ye haksızlık yapıldığına inanan insanların savunduğu, İslam’ın şekilsel geleneğinden farklı yorum ve bakışları içeren bir yaklaşımdır.

Alevilik, kendisini tarikat boyutunda ifade eden sosyo-kültürel bir farklılaşmadır. Alevi kelimesi, İslam öncesi ve sonrası kültür ve inançları uzlaşmacı bir şekilde kendine has özellikleriyle vurgulayan, İslami inanç ve kültür olgusudur. Yani Alevilik, temel itibariyle tasavvufi bir nitelik taşımaktadır.

Günümüzde “Alevi” kelimesi ile aynı anda kullanılan bir kavram da Bektaşiliktir. Bektaşilik, Anadolu’da ortaya çıkarak gelişmiş, tamamıyla Türk kültürünü barındıran büyük bir tarikattır.

Hacı Bektaş Veli’nin hoşgörülü ve akılcı felsefesi, Bektaşilik ile Alevilik arasındaki yakınlaşmanın ana koordinatları olmuştur. Günümüzde bu yakınlaşma öyle benimsenmiştir ki, Alevilik ve Bektaşilik birlikte anılır olmuştur.

Alevlik konusunda günümüzde süregelen tartışmaların, odak noktaları ve kullanılan temalara dikkat edildiğinde, asıl amacın ne olduğu açıkça görülebilecektir. Amaç, Türkiye’deki birlik ve beraberliği bozarak, huzur ortamına zarar vermektir.

Alevilik Türkiye’de tartışılmaz iken, neden Avrupa’da ve özellikle de Almanya’da tartışılıyor diye düşünmek gerekir. Alevi kesim içerisinde dahi, Aleviliğin tanımı, kökeni, gelişimi gibi konularda tam bir birliktelik sağlanamaması, tartışma konularının sun’i olduğunun en açık delilidir.

Alevilik, teolojik, sosyolojik, ideolojik ve tarihi olarak açık bir şekilde tanımlanmalı, bilimsel bir fikir birlikteliği sağlanmalıdır.

Türkiye’de yeterli desteği bulma imkanı olmayan Hasan Kılavuz gibi bazı isimlerin, neden bu tür açıklamaları yurtdışında yaptıkları açıktır. Ancak üzücü olan nokta şu ki, Avrupa’daki Türkler, bilgi ihtiyaçlarını yeterince karşılayamadıkları için Hasan Kılavuz gibi donanımsız kişilerin oyunlarına gelmektedirler.

 

Biz, bu çerçevede Hasan Kılavuz’u ve O’nun gibi düşünerek toplumumuzu yanlış fikirler çerçevesinde bölmeyi amaçlayanları kınıyoruz. Kamuoyunun da bilmesini isteriz ki, İslami Aydınlama Oluşumu olarak, her zaman için bu tür fikirlerin karşısında olacağız.

 

 

 

 

İslami Aydınlanma Oluşumu

 

 

 

 

 

islami_olusum@yahoo.com

1