DİN, TERÖRE ALET EDİLİYOR

 

 

 

11 Mart 2004 tarihi, insanlık tarihine yazılan utanç sayfalarından birisi oldu. Bu defa İspanya terör saldırısına maruz kaldı.

İspanya’nın terör eylemleri ile muhataplığı yeni değil. Yıllardır Bask konusunda ETA’nın yaptığı eylemler, İspanya’nın her an tetikte olmasını sağlıyordu. Ancak eylemlerin yapılış tarzı ve hedefleri, 11 Mart eylemi ile hiç benzer değildi.

11 Mart’ta üç tren istasyonunda birden gerçekleştirilen bombalı eylemler, yalnızca masumları hedef aldı. Eylemlerin masum insanları hedef alması, şiddeti ve yapılış tarzı, ilk olarak akla El Kaide’yi getirdi. Her ne kadar İspanya’nın içinde bulunduğu durumdan dolayı başta ETA fail olarak gösterilse de, bir terör örgütü olan ETA dahi eylemleri tasvip etmediğini açıkladı. El Kaide ise, yaptığı açıklamalarda İspanya’daki terör saldırılarını açıkça üstlendi. İspanya İçişleri Bakanlığı da El Kaide’ye ait olduğu belirtilen ve örgütün saldırıları üstlendiğini içeren bir video kasetini yayınladı.

Terör eylemlerinin asıl hedefi, sözde mücadeleleri için kamuoyu oluşturmak, bunu da kaos ve spekülasyon ortamı yaratarak başarmaya çalışmaktır.

Şiddet, terör ve terörizmin en önemli öğesini oluşturur. Terörün esas hedefi, terör eylemiyle seyirci kitleye belli bir mesajın ulaşmasını sağlamaktır. Terörde ortaya konulan eylem, esas amaç değil, terörün boyut ve gücünü gösteren bir simge niteliğindedir. Bu simge, halk üzerinde baskı ve yılgınlık yaratmak için topluma gönderilen korkuyu çağrıştıran bir uyarıcıdır. Çünkü terörde eylemin kendinden çok, uyandırdığı etki önemlidir.

Terör eylemleri, sonrasındaki propaganda faaliyetlerinden güç alan, aksi halde varlıklarını devam ettiremeyecek faaliyetlerdir.  Hedef kitle içerisindeki birlik ve beraberliği bozarak gücünü kırmak, terörist grupların ana hedefidir. Eğer toplum terör eylemlerine tepki vermezse, siyasi veya dini tercihleri ne olursa olsun toplumun tüm bireyleri aynı karşı duruşu sergileyebilirse, teröristlerin o toplumda uzun süre barınabilmeleri imkansız olacaktır.

Terörün giderek uluslar arası boyut kazandığı açıktır. Bu nedenle, terörizmle mücadelede ortak bir strateji benimsenmesi gereklidir. Terörle etkin bir mücadele, devlet politikasının ürünü ve hatta devletlerarası işbirliğinin bir neticesi olarak ortaya çıkabilecektir.

Terör, insanlar arasında kargaşa ve sürekli huzursuzluk yaratmayı amaçlayan, kan ve zalimlik üzerine kurulu bir ideolojinin ürünüdür. Bu nedenle, insanlara barış ve huzuru amaçlayan hiçbir din de terörü kabul ve himaye etmez.

Terör ile amaçlanan ve elde edilecek hiçbir hedef, kalıcı olamaz. Hiçbir kimse, yapılan kanlı saldırıların daha iyi bir gelecek için yapıldığını, insanlığın refahını amaçladığını, din uğruna gerçekleştirildiğini savunamaz!

Bir terör eyleminin ya da teröristin, dini bazı kavramlardan referans alması ya da bir dine mensup olması, yaptığı eylemin din ile ilişkilendirilmesi için geçerli bir sebep sayılamaz. Şu bir gerçektir ki, bütün ilahi dinlerin asıl amacı, insanların hem bireysel hem de toplumsal olarak mutluluğunu temin etmektir.

Yapılan araştırmalarda teröristin profili; kişilikleri ezilmiş, özgürlükleri yok edilmiş, daha da kötüsü düşünmeleri bile yasaklanmış ve yalnızca önder olarak tanıdıkları insanın buyruklarından örülü bir yaşama tutsak edilmiş kişiler olarak ortaya konulmaktadır. Köleleştirilmiş bu fedailerin eylemleri de hiçbir zaman cinayet düzeyini aşamadığı gibi, amaçları da basit ve belirsiz olmaktan ileri gidemez.

Din adına terörü savunan kişi veya gruplar, “fundamentalist” olarak nitelendirilen radikal eğilimleri sergilemektedir. İnsanların bu tür fikirleri benimsemesinin temel nedeni, eksik ya da yanlış dini eğitim almalarıdır.

Terörün dini bir kaynağının olması, ilahi dinler için geçersiz bir teori olacaktır. Zira Allah tarafından konulduğu kabul edilen, insanın dünyadaki mutluluğunu ve toplumların refahını amaçlayan kurallar -yani din-, daha iyi bir sonuç için masumlara yönelik gereksiz yere şiddet uygulanmasını içermez. İnsanlık için en kötü eylem olan savaş bile, dinde belirli şart ve kurallara bağlanmıştır. Terör eylemi gibi bir olgu ise, tasvip edilmek bir yana, şiddetli bir şekilde reddedilmekte ve cezalandırılmaktadır.

Nitekim Kur’an’da, yeryüzünde bozgunculuk çıkaranlar, insanlara zulmedenler, haksız yere cana kıyanlar lanetlenir. Kuran’da bildirilen bir hükme göre, “...Kim bir nefsi, başka bir nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur...” (Maide Suresi, 32). Dolayısıyla tek bir masum insanın dahi katli, asla küçümsenemeyecek bir suçtur.

Bunlardan şu sonucu da çıkartmak gerekir: Tartışmaların yapılış tarzı yanlış. Şöyle ki; ABD, Endonezya, Türkiye veya  İspanya’da yapılan eylemlerin, fail kimliği “İslam”, hedef kimliği ise “Hıristiyan” değil. El Kaide denilen örgütün İslam anlayışı, İslam’ın esasları ile bağdaşmıyor. Onlarınki sapkın bir dünya görüşü. Tarihte defalarca örneği görülen, din istismarına dayalı bir sapkınlık üstelik.

Bu tür çarpık görüşler, süreç içerisinde kendilerini daha da güçlendirmek için gerekirse yalanlarla beslenirler. Bugün eylem yapan kişi ya da grupların, eylemlerine gerekçe olarak “İslam adına yaptıkları” söylemlerini öne sürmeleri, bu tespitin açık bir örneğidir.

Aslında üzerinde durulması gereken, bu eylemlerden kimlerin çıkar sağlamaya çalıştığı sorusu olsa gerek.

Ancak kesin olan bir tek gerçek vardır: Terörün dini olmaz!

 

 

İslami Aydınlanma Oluşumu

 

 

 

 

 

www.geocities.com/olusum_2000.geo

islami_olusum@yahoo.com

islami_aydinlanma@yahoogroups.com

 

 

 

1