Uzun zamandır bu konuda düşüncelerimi kağıda dökmek istiyordum. Gecenin bu saatinde internet’e girebilmek için bilgisayar başında geçirdiğim bir saat süreden sonra kararımı verdim. Bu boşa geçirdiğim zaman ne yazık ki geri gelmeyecek. Ömrümüzün çok kısa bir zamanı böylece heba olup gitti. Türkiye’de, bilgi işlem dünyasında olan ve birşeyler üretmeye çalışan insanların, sıkça karşılaştıkları bir durum bu. Belki farkındalar belki de değiller. Ne kadar zamanımız, bilgisayarda çıkan problemleri çözmeye çalışırken anlamsızca boşa gidiyor hiç düşündünüz mü ?. Ne yazık ki bu problemlerin çoğuda bizim yaptıklarımız sonucu oluşmuyor. Problemlerin nedenlerini şöyle basitçe özetlersek ; sistemlerin yetersizliği, programların bugları, eğitimsizlik, yetersiz destek, Türkçe, alt yapı, falan filan. Yani vesaire vesaire vesaire
Peki , birşeyler yaratmaya, üretmeye, araştırmaya ve kullandıklarımızdan maximum fayda elde etmeye çalışan bizler bunların karşısında ne yapıyoruz ?. Zamanın boşa gitmesi, umutların azalması ve ümitsizlik. Elimizde geriye kalan bu. Ayrıca bunların sıkça başımıza gelmesi yapılanları da bir çırpıda silip süpürüyor, izi kalmıyor.
Nerden başlasam, neyi düzeltsem diye düşündüğüm zamanlarda çaresizlik hep yeniyor beni. Türkiye’de yaşamak bilgisayarcı olmak, bilgisayar kullanmak bir şanssızlık mı, yoksa üstün bir başarı örneği mi ?. Bunun cevabını doğru olarak verebilecekler beri gelsin.
Bir yanda 1982’den sonra hızla gelişen Türkiye Bilgi İşlem Sektörü, dünyayadaki teknolojik gelişmeleri yakından izleyen, getiren bir ülke. Buna karşılık kullanıcı rolünden üreten rolüne soyunamamış, kullandıklarını bile geliştirmeyen bir kitle. Ne devlet desteği, ne özel sektör teşviği. Hiçbiri yeterli olamamış.
Bakıyorum çevreme, yapılan fuarlara, forumlara, gelen mesajlara, hep birşeylerden şikayet et, hep birşeyleri eleştir, burun kıvır, ben olsam yapmazdım, böyle yapardım diyen bilgiçler var. Çok az bildiği halde bu bilgi denizine balıklama atlayıp birilerine sarılarak ayakta durmaya çalışan yüzlerce, binlerce kişi. Ukalalık diz boyu. Oysa daha kullanıdığı bilgisayarı, programı doğru dürüst bilmeyen, konuşmaktan aciz kişiler nasıl olur da bu kadar acımasız olurlar ve çoğunluk durumunda oluyorlar. Şaşmamak elde değil.
Bunların bir suçu yok aslında. Esas suç bilenlerde, ellerinde yapacak güçleri olan kişilerde. Bunların pasif kalması, bunların adamsendeciliği nedeniyle ortam bunlara kalıyor. Kısa sürede biryerlerden birşeyler öğrenenler (dersaneler, kurslar, üniversite) geçtilermi klavyenin başına oluyorlar bilgisayar canavarı ve magandası. Buna birde teknolojiye hükmeden toplumların yayılmacığı ve sömürüsü eklenince işin içinden çıkılamaz hale geliniyor. Sürekli gelişen teknoloji, daha eskisini tam öğrenmişken çıkan en son program sürümleri tam bir bombardıman etkisi yapıyor.
Bukadar bilgi altında nereden başlasam, nasıl yapsam, neyi ilk önce öğrensem diyerek bilgisayar başında geçerdiğimiz zamanları bir düşünün lütfen. Öğrenmiş olduğumuz onca eski bilgiyi, programları, DOS versionlarını hiç kullanıyormuyuz. Durun bir dakika ve geçtiğimiz seneyi düşünün. Neler çıktı, neler öğrendik. Üç-beş ay önceki bir dergiyi bulup bir daha gözden geçirin bakalım. O zamanlar moda olanlar şimdi ne durumdalar. Öyleyse bu kadar çaba ne diye harcanıyor.
Zamanımız bizim en değerli hazinemiz, herkesin sahip olduğu bir değerdir. Peki bunu kendi yararımıza kullanıyormuyuz acaba ?. Bilgisayar başında kitlenen sistemleri onarmak, hard disklere programları tekrar tekrar install etmek uğruna neleri kaçırdık, neleri kaybettik. Belki asosyal insan olduk, belki çocuklarımıza daha az zaman ayırdık, belki de sevgililerimizle daha az beraber olduk.
Yıllar böyle geçip gitmekte arkadaşlar. Lütfen bir dakika ayırında bir daha düşünün.
Mecbur değiliz bence herşeyi öğrenmeye, her yeniliği kullanmaya. Bildiklerimizle işimizi görüyorsak, bize yetiyorsa kullanmaya devam edelim. Çevremize, dostlarımıza, sevdiklerimize ve çocuklarımıza daha fazla zaman ayıralım. Tepkisiz bir toplum olduk diye serzenişlerde bulunuyoruz. Bilgisayarlarda tepki vermezler değil mi ?. Ne yapsanız, ne etseniz ondan bir tepki alamazsanız. Tıpkı bizler gibi. Bize ne yapsalar, ne etseler bizden tık yok. Acaba bir evrim mi geçiriyoruz. Yoksa böyle olunması mı isteniyor ve bizlerde buna bilmeden alet mi oluyoruz.
Geleceğimiz çocuklarımıza emanet. Peki onlara hiç dikkat ediyor musunuz. Hepsi bencil ve somut düşünen, duygu yönleri eksik birer teknoloji canavarı gibi yetişiyorlar.
Bir yanda okumayı, yazmayı bilmeyen veya okumak isteyipte okul, öğretmen bulamayan çocuklar var ülkemizde.
Bir yanda da bilgisayar labaratuvarlarında internet’te sörf yapıp, ingilizcesini geliştiren, modemleri vasıtasıyla oyunlar oynayan çocuklar var ülkemizde.
Bunların ortalarında okula giden ama bilgisayar kullanamayan, öğretmeni olan ama araç gereci olmayan bir kesimde var ülkemizde.
Toplumsal olayları, verilen reaksiyonları görüyoruz televizyonlarımızda. Acaba niye böyle olduk. Bilgisayarlar başında geçirdiğimiz zamanlarda farkında olmadan ülkemizde böyle kesimler oluştu. Bunlar bir araya geldiğinde işte çatışma, işte kavga, işte kaos.
Tekrar ediyorum, zaman, herkesin sahip olduğu bir değerdir. Ne olur bunun farkına varalım artık. Boşa geçirmeyelim.
Tamam bilgisayar kullanalım, ama aracımız olsun yaptığımız işler için amaç olmasın. Oyunlar oynamayalım, amaçsız internet’te sörf yapıp cebimize ve ülke kaynaklarına zarar vermeyelim. Her çıkana saldırmayalım, maymun iştahlı olmayalım. Disklerde onca kullanmadığımız program yüklü iken ne gerek var ikinci disk almak uğaşına.
Kısaca, zamanımızı, en iyi şekilde değerlendirelim.