GECE HABERSİZ GELİYOR AKŞAMLARA

 

Akşam yorgun argın evine dönüyor kalabalık karanlıkta
eli dizinde bir kadın pencerenin kenarından gözlerini döküyor sokağa.
Bir asırlık portrenin başında sakalıyla karışmış bıyıklarının beyazı,
alnı ve dudağının kenarları kırışmış adamın yanağında ki yağmur.
Parmaklarınla dokunsan, yüzünü ekşiten çocuğun bakışlarında ki hüzün.
Sesini bıraksan, tek başına tüm dünyaya baharı haykırırmıydın o mart başında
ve dolunaylı gecelerin ışıklarında yine gülermiydin dizine dokunan oğluna.
Gece habersiz iniyor akşamlara.

Ne zaman kış gelse Konya'ya, içimiz üşürdü hepimizin
canımdan çok sevdiğim annemin yüreğinin,
küçüğüm Elif'in pembe elbisesinin askılarının,
ve babamın Kara Kızı'nın hıçkıra hıçkıra boşalamayan gözlerinin içi üşürdü.
Ne zaman kış gelse,
yerinde duramayan küçük çocuklar gibi arsızlıklarımdan durulurdum,
gelecek bahar bayramı ürperdirdi uzun kış akşamlarında yüreğimi.
Gece yarısını geçmeden zaman yorganı başıma çeker ağlardım yastığıma
ve çaresizliğine kahrederdim ölümün,
gece habersiz geliyor akşamlara.

Doksan sekiz bahar bayramında suskundum o mezarlıkta.
Üniversite de halay çekiyordu arkadaşlarım
ve tanımadığım öğretim üyeleri konferanslar veriyordu ardı ardına o büyük anfide
herkes mutluydu sanki benim dışımda
herkes yalancıydı
ve herkesin bilmediği dünyanın en iyi adamının yanına gidiyordum akşam üstü
elimde kan kırmızısına boyanmış beyaz gül
biliyorum görenler gülüyordu halime
biliyorum görenler bir mezarlığa gittiğini bilmiyorlardı o gülün,
gece habersiz geliyordu akşamlara.

On üç yaşımın on üçüncü martının öğle ezanından sonraydı zaman
ve o küçük dar patika da omuzlarına belki de ilk kez alınan babacığımı
hayatı boyunca her zaman gülücükler dağıtan,
ama içi hiç durmadan kanayan,
kendi arabasını hiç kullanamayan,
kendi evinde kalorifer peteğine hiç dokunamamış olan
ve çilekeş
ve vefakar
ve evdeyken hep kitap okurken hatırladığım adam
tanıdığım tek adam
ne istersem hemen elime tutuşturan babam!...
yirmi sekiz şubatı bir mart yapacak olan gecenin karanlığıydı, soğuktu
ve annemin "bizden çok sevdiklerinin yanına gitti o" sözleri o an korkunçtu çocuk aklıma
oysa doğruydu ve öyle de olamalıydı
ama nasıl anlatırsınız on üç yaşındaki çocuğa o gidişi,
nasıl dokunursunuz gözünün önünde o tahta parçalarının uçlarına
ve nasıl götürüsünüz top arkadaşını hiç umarsız,
gece habersiz geliyor akşamlara hala!

Tanıdığım en güzel insan
tanıdığım en mert adam
bir daha top oynayamayacakmıyız arkadaşlarımla,
gittin ve bir daha hiç gelmeyecek misin şimdi?
Kar savaşı yapamayacak mıyız bir daha?
Bir daha pişmaniye alıp Çamlıca'dan götüremeyecek miyiz anacığıma,
gece habersiz geliyor hala akşamlara!...

Biliyorum her gecenin bir sabahı olur güneşin ansızın doğmasıyla,
biliyorum her çocuğun bir anası olur gecenin karanlığında üzerini örtmeye gelen,
biliyorum her koyun kendi bacağından asılır sesi duyulmayan ağacın dallarına.
Yağmur yağmur akarken şimdi gözlerim sokağa,
içimden küçüğüme babacığı olamayışımın
ve onu yaşarcasına anlatamayaşımın diyetini ödüyorum ıslak vücudumla
ve hala aynı kabusu yaşıyorum ne zaman bahar yaşanırsa Konya'da!
Gece habersiz geliyor akşamlara
gece geliyor her gün akşamlarıma...

                                                                                           27.Kasım.1998   Cuma

                                              Koray MUT

1