akla ziyan > arada bir > arşiv - 1
(4 Şubat 2001) kozmogoni: Evren’in oluşumu. Evren’in oluşumuyla ilgili olan teoriler. (Yunanca, kosmos: evren, gonos: soy)
(3 Şubat 2001) Vakti zamanında, Delfi’deki Apollo Tapınağı’nın girişinde şu iki söz yazılıymış: "Gnothi seauton." (Kendini tanı.) ve "Meden agan." (Hiçbir şeyde aşırıya kaçma.)
(2 Şubat 2001) Kuş dilini (kucuş dicilici) ve karga dilini (kagargaga digiligi) dedemden (Becekicir Kacaracakucuş) öğrendim. Kuş dilinde, kelimedeki her hece için, c içeren bir hece ekliyoruz. Mesela, mesela mecesecelaca oluyor, oluyor ocolucuyocor oluyor. Karga dilinde ise aynı şeyi g harfiyle yapıyoruz. Bu dilleri biliyorsanız bir topluluk içinde şifreli konuşmanız mümkün. Örneğin, birkaç yıl önce İstanbul’da bir halk otobüsünde (559R) iki liseli kızın buna benzer bir dille konuştuklarına şahit oldum. Her hecenin başına per ekleyerek konuşuyorlardı, ben buna sonradan peri dili (perpeperri perdiperli) adını koydum. Şanssızlıkları ise benle aynı otobüse binmiş olmalarıydı.
Sizin de kendinize ait diller geliştirmeniz mümkün. Bunun Esperanto’ya kadar yolu var.
(1 Şubat 2001) Bütün dinozorlar kara canlılarıydılar. Suda yaşayan ya da uçan dinozor yoktu. Uçabilen pterozorlar ve de suda yaşayan ihtiyozorlar, dinozorlarla yakın akraba olmalarına rağmen, dinozorlardan kemik yapıları itibariyle farklıydılar.
(31 Ocak 2001) Leonardo da Vinci’nin babası zengin bir Floransalı noter, annesi ise bir köylü kadınmış. Babasının başka kadınlardan olan çocuklarından biri, yani Leonardo’nun üvey kardeşi, Leonardo’nun dehasına epeyce hayranmış. Leonardo’nun ölümünden sonra, onun dehasını yeniden yaratmak için Leonardo’nun annesinin köyünden bir kadınla evlenmiş. Doğan çocuk, Pierino da Vinci, en iyi akademilere gönderilmiş. Heykel ve kabartma yapan Pierino’nun gerçekten de büyük bir yetenek olduğu ortaya çıkmış. Hatta bazı eserleri yanlışlıkla Michelangelo’ya atfedilmiş. Ama Pierino da Vinci 23’ünde, dehası olgunluğa ulaşmadan ölmüş.
(30 Ocak 2001) Önce artı sonsuz (+∞) ile eksi sonsuzun (-∞) farklı olduğunu öğrendik. Mesela 1/x fonksiyonu, x sıfıra sağdan yaklaşırken artı sonsuza, soldan yaklaşırken eksi sonsuza gidiyordu. Bu, tabii ki gerçel sayılar kümesinde (R: bildiğimiz bütün sayılar) geçerliydi. Sonra karmaşık sayılarda (C: i adı verilen ve karesi eksi bir olan hayali bir sayının katılmasıyla oluşturulan bütün sayılar), bu iki sonsuzun arasında bir fark olmadığını gördük. Mesela 1/z fonksiyonu, z sıfıra nereden yaklaşırsa yaklaşsın sonsuza (∞) gidiyordu. Yani elimizdeki kümeyi genişletince (gerçel sayılar karmaşık sayıların bir alt kümesidir) sonsuzların arasında bir fark kalmıyordu.
(29 Ocak 2001) "Beş al at, beş sarı at, beş doru at, beş boz at, beş kır at nalıyla mıhıyla kaç yapar?" Bu soruyu bana dedemin köyünde sormuşlardı. Her atta 4 nal var, her nalda 6 mıh var; toplam at, nal ve mıh sayısı soruluyor. 275 derseniz yanlış cevap vermiş oluyorsunuz. Kelimelerin okunuşuna dikkat edin. Alıp atıyorsunuz, sarıp atıyorsunuz (sarı at derken sar at şeklinde söylemeniz gerekiyor), doğrayıp atıyorsunuz (doru at derken de doğra at şeklinde söylüyorsunuz), bozup atıyorsunuz, kırıp atıyorsunuz. Velhasıl hep atıyorsunuz, geriye hiçbir şey kalmıyor. Cevap sıfır. Zekice...
(28 Ocak 2001) "Tokluk, hayatı düşündürür. Toklukla birlikte, hayatla olan bağlar artar, kavileşir. Tokluk bir gavur şeydir. İyi bir gavurluktur tokluk. Kini azaltır, hoş görürlüğü artırır." 1999 yılında kaybettiğimiz bozkırın edebiyatçısı diye de anılan Abbas Sayar'dan TRT Roman Ödülü'nü almış nefis bir öykü/roman: Yılkı Atı. Orta Anadolu köylerinde insanların ve atların zorluklarla ve duyguyla dolu yaşamlarına tanık olun. (yılkı: başıboş bırakılmış at veya eşek)
(27 Ocak 2001) Size 'Kahvaltı etmedin mi?' diye soruldu varsayalım. Kahvaltı etmişseniz nasıl cevap verirsiniz, kahvaltı etmemişseniz nasıl cevap verirsiniz? Ya da siz bu soruyu sorduğunuzda karşınızdaki kısa bir 'Evet!' cevabı verirse ne anlamanız gerekir, 'Hayır!' derse ne anlamanız gerekir?
sizden gelen
(26 Ocak 2001) "Bir kelimenin kullanımına dair görüş ayrılıklarında, çözüm için birkaç yöntem vardır. İlki genel kullanımı, yani insanların çoğunun normal bir durumda o kelimeyi ne şekilde kullandığını, gözönüne almaktır. İkinci yöntemde o kelimenin kullanıldığı alandaki uzmanların kullanımı esas alınır. Üçüncü yöntem akıl yürütmedir, 'Şu şu sebeplerden dolayı bu kelimeyi böyle kullanmamız gerekir.' denir. Dördüncü yöntem ise benzeştirme yöntemidir, benzer kelimelerin benzer durumlarda nasıl kullanıldığına bakılır." (Peter Corey - The Vocabula Review - Cilt 3 Sayı 1)