Divit - Washingtondaki Büyük Başkana
WASHINGTON'DAKİ BÜYÜK BAŞKANA
Washington'daki büyük başkan bize topraklarımızı satın almak istediğini
bildiren bir haber yolluyor.
Büyük başkan aynı zamanda dostluk, iyi niyet dolu sözler de
gönderiyor.
Bu dostça bir davranıştır, zira biz onun bu dostluğa ihtiyacı
olmadığını pek iyi biliriz.
Biz onun istediğini düşüneceğiz, zira eğer biz satmağa razı
olmazsak, belki o zaman da beyaz adam tüfeğiyle gelecek ve bizim
topraklarımızı zorla alacaktır.
Gökyüzü nasıl satılır,
ya da satın alınır,
ya toprakların sıcaklığı?
Bunu tasarlamak bize yabancıdır.
İnsan havanın temizliğine, suyun şırıltısına sahip olamazsa onu nasıl
satabilir.
Siz onu bizden nasıl satın alabilirsiniz.
Bu dünyanın her bir parçası ulusum için kutsaldır,
pırıldayan her çam yaprağı,
her kumsallık kıyı,
karanlık ormanlardaki her sis, her geçit,
vızıldayan her böcek ulusumun düşünce ve yaşantılarında kutsaldır.
Ağaçların içinde yükselen özsuyu kızılderili adamın hatıralarını
taşır.
Beyazların ölüleri, yıldızların altından geçmek için uzaklara giderken
doğdukları toprakları unuturlar.
fakat bizim ölülerimiz bu büyülü dünyayı hiç bir zaman unutmazlar,
çünkü o kızılderililerin
annesidir.
Washington' daki büyük başkan bize bir yer vereceği ve bizim orada
rahatça kendi kendimize yaşayabileceğimizi haber veriyor.
O bizim babamız,
Biz de onun çocukları olacağız.
Fakat böyle şey acaba hiç olabilir mi?
Biz topraklarımızı satmak için yaptığınız teklifleri bir kere daha
düşüneceğiz.
Bu sandığınız kadar kolay olmayacaktır.Çünkü bu topraklar bize
kutsaldır.
Biz bu ormanlarla seviniriz.
Bizim davranışımız sizinkinden farklıdır.
Derelerin ve ırmakların içinden geçerken pırıldayan sular yalnız su
değildir: onlar bizim atalarımızın kanlarıdır.
Biz size bu toprakları sattığımız zaman, bilesiniz ki, onlar
kutsaldır ve sizin çocuklarınız da onların kutsal olduklarını ve göllerin
berrak sularında oynaşan her yansının benim ulusumun yaşantılarına ait
masalları ve öyküleri
anlatmakta olduklarını öğrenmelidirler.
Suların çıkardığı sesler benim atalarımın sesleridir.
Irmaklar bizim kardeşlerimizdir,
onlar bizim susuzluğumuzu giderirler,
bizim kayıklarımızı taşır ve çocuklarımızı beslerler.
Topraklarımızı sattığımız zaman, bunu hatırınızda tutmalısınız ve
bunu çocuklarınıza öğretmelisiniz.
Biz beyaz adamın düşünümüzü anlamadığını biliriz.
Toprak onun kardeşi değil düşmanıdır,
onu elde ettikten sonra ilerlere gider,
babalarının mezarlarını geride bırakır ve onlarla bir daha
ilgilenmez.
Sizin şehirlerinizin görüntüsü kızılderili adamın gözlerini ağrıtır.
Belki bu onun bir vahşi olmasından ve bu gibi şeyleri anlayamamasından
ileri gelir!
Beyazların şehirlerinde sessizlik denen bir şey yoktur. Orada ilkbahar
da oluşan yaprakların seslerini, uçuşan böceklerin vızıltılarını işitecek bir
yer de bulamazsınız.
Kuşların ötüşünü, ya da geceleyin su başında kurbağaların
bağırışlarını işitmedikten sonra
dünyada ne vardır.
Ben kızılderili bir adamım ve bunu anlayamıyorum.
Topraklarımızı satmak üzerinde düşüneceğiz ve eğer buna karar
verirsek, bunun bir şartı olacaktır. Beyaz adam topraklarımızdaki
hayvanlara kardeşleri gibi muamele etmelidir.
Ben bir vahşiyim ve başka türlüsünü anlayamam.
Çocuklarınıza,
bizim öğrettiğimiz şeyleri öğretiniz.
Toprak bizim annemizdir.
Toprağın başına gelenler çocuklarının da başına gelir.
Zira biz biliyoruz ki, toprak insana değil, insan toprağa aittir.
Beyaz adamın topraklarımızı satın almak hususundaki isteğini
düşüneceğiz.
Fakat benim ulusum soruyor,
beyaz adam neyi satın almak istiyor?
Gökyüzü ve toprakların sıcaklığı, koşan antilopların sıcaklığı
nasıl satın alınabilir?
Biz size bütün bu şeyleri nasıl satabiliriz, siz de bunları nasıl
satın alabilirsiniz?
Kızıl adam bir kâğıt parçası imzaladığı ve bunu beyaz adama verdiği
için siz bu topraklara istediğinizi yapabilir misiniz?
Havanın tazeliğine ve suyun pırıltısına sahip değilsek, onları size
nasıl satabiliriz?
Fakat biz vahşi insanlarız.
Beyaz adam ise ,
geçici olarak iktidardadır.
Ve o
kendisini bütün dünyanın kendisine ait olduğu ,
Tanrı sanmaktadır.
Bir insan annesine nasıl sahip olabilir?
İnsanlar da denizdeki dalgalar gibi gelip geçerler.
Beyazlar da bir gün bu dünyadan gideceklerdir,
belki de bütün ırklardan daha çabuk.
Size bu toprakları sattığımız zaman, siz de onları bizim
sevdiğimiz gibi seviniz, onlarla bizim ilgilendiğimiz gibi
ilgileniniz.Onları bugün olduğunuz gibi hatırlayınız. Ve
bütün kuvvetinizle, ruhunuzla ve kalbinizle onları çocuklarınız için
koruyunuz ve Tanrının hepimizi sevdiği gibi, siz de onları seviniz.
Çünkü biz bir şey biliyoruz:
Tanrımız aynı Tanrıdır. Bu dünya mübarektir. Beyaz adam bile
ortak kaderimizden kaçamaz.Belki biz hepimiz kardeşiz.
Zaman
bunu gösterecektir.
Reis Seattle