HAYATIMA DAİR ZEYL
Çarpılar atılmış aşklar yaşadım
korsan bayrakları çatılmış hayatlar
çoğu benim olmayan çok hayatlar yaşadım
köz renginde kavi cümleler kurdum
sabotaj ihtimalini güçlendiren bulgular arasında
nevruzlar ve çiğdemler çiğnedim
çobanlık çağlarımda
çalapaça sürüklendim cümle hemrahlar gibi
basamaksız yaşayacak imtiyazlarım yoktu
niçin diyecek kadar cesaretim de o zamanlar.
----0----
Kalemim biterse kim alır korkusuyla yaşadım
o zamanlar şiirsiz yaşadımsa bundan
iktisatlı yaşamak denirdi adına bunun
değilmi ki yerli malı
ortaasyada kuruyan göller ve göç
değilmi ki kayı boyu, kurt masalı
oysaki bir şeyin göçtüğü yoktu
bulutlardan ve yıldızlardan
bir de yazgımızdan başka
İlenilmek korkusuyla yaşadım
dellenince bile ah olmaktan korkulur
bunu bilir omuzları üstünde başı olan her kimse
bunu çocuklar bile bilir
süvarili donlarıyla ırgat çocukları
handise hatırlatır
ilenmek neyse onu
hamuşan kentinin şimdi sokaklarında
göçünen ruhların pençesinde kokuşan
viranelerin ahından kaçıyorum
kırnaba ve zincire gelmeyen
kalkıyan kısraklar gibi
ol bungun hayatlarlan silkiniyorum
helecanla şakıyan güneşe nisbet
rakseden turnaların yurdunu arıyorum
feylesoflar çözemez
ferik kovalayan haylaz çocukların elinde
haşat olan tanyelinin sırrını
biliyor adil Çalap
fersude şehirlerin yılgısından kaçtığımı
bilmese de ben-i âdem
Sınırları çizilmemiş yurtlarda yaşadım
sağlamdı ayaklarım menzile varacak kadar
her şeyi bir sanrıdan ibaret sandı aklım
pörsüyen ormanlar
renklerini gizleyen eleyimsağmalar gördüm
evrik yazgılardan usanmış
uğrun akan ırmaklar
her rüya bende alanlara çıkardı
güvercinler uçurdum ebabil sanaraktan
ne vakit bir marş duysam
yasak kentlerden gelen
denizleri arşınlar, destanlara koşardım.
----0----
O zanların çıldırdığı vakitlerde yaşadım
zannın ilim bilindiği mekteplerde
öte yanda kenger çıkaran çocuklar vardı
imparatorlar niçin sevilmezmiş anladım
krallar çocuklar tükürürmüş
büyükler değil neden
bilmek gerek bilmeseniz de olmaz.
bu hırpalanmış, örselenmiş çocuklar
bu cümle karaadamlar için
niçin bir güz vaktinin eylüllü akşamında
esrimiş yüreklere şiirler bırakmıştır
tüm mü'min alınlarda
yalnızlığın fermanı saklıdır.
Doğrudur bir öfke öncesinde dirildiğim
dineldikçe adların kabardığı doğruysa
düşlerini dağlara saklayan hiçbir yiğit
yadedilmek istemez
hanumanı dağılmış uğru doğuran şehrin
kahpe ihanet ocaklarında.
Yaşadım yaşamı bilemeden
alıştım yine de bu kekre tada
kurumuş çırpılardan
ateş yakma hünerini öğrendim
balmumundan bir de çerağ yapmayı
cılız mutlar da çaldım mutluluk kuşlarından
özgeciler hikmet derdi bulamadım
bu bengi ırmağını
bu tamuya çevrilmiş konaklama yerinde
"dinelmek vaktidir, kuşan!" diyen çıkmadı
her ufuk sınırında yeni bir isim aldım
deyrlerde bekleyen deyyarlara da sordum:
"deyr-i haldir eyleşecek vakit yok"
dermande deryakeşlere sordum
kimdedir, hikmet bu, kim bilebilir
secdesi çok pîr-i faniye sordum
dediler;
bu tözü çalınmış dünya
hikmeti nasıl versin ve niçin
yaşadım yaşamayı bilmeden
eşeliyorum bu yüzden tüm soru diplerini
ölmeyi bilmeden ölmemek için.
S. Bülent YILMAZ