MEKTUP
Dar adımlar boğazladım asıl
Dar boğaza asılırken adım
Olmayışıma mı göğerir bu zaman
Tadını almayışıma mı göz bebeklerime sövenlerin
Mektupsuz başlanırmış gibi
Benzer bir bahane bu hezeyan
Uykusunda palazlanmış bir masalın
Körebe adımları gibi uğrak bulduğum ellerin peşindeyim
Bir kerevet misali bıçkın
Cömert yaşlanmış rüyası zannettiğim
Gözler gibi içimi onaran
Belki hayasız bir güne saplanırım
Bırakılmış gibi oluruna
Yalın yamalak
Yada soyunurum gün aşırı
Yitirmiş gibi mektuplarını sevabına
Yitirmiş gibi
Parmaklarıma siner tınısı
Gözüne perde çekilmiş yolların
Dökülmüş saçlarıyla kapımda bir eylül demlenir
Biraz kaypak
Biraz haşarı
Köy kahvesinin erkekleri olurum
Yitirmiş gibi kadınlarını
Yitirmiş gibi kanadını
Mektupların şeritleri değişir bu mevsim
Dayamış gibi sol bariyere yanağını
Perdeler uçuşur gözlerinde aynanın
Başkaymışçasına tadı habersiz gelmenin
Bir yol ayrımında fişlenir sokak başları
İki evladına bölünmesi gibi bir annenin
Birinin dinmiş gözleri
Biri uçarı
Ve her masalda bu mevsim
Üçe kıyılır tadım
Çocuklar dişlerken her elmayı yeniden büyürüm
Bazen köşeden gülümser teneşir
Bazen yol üstüne aydınlık olurum
Kendi külünden bir umut yeşerir
Böyle bir mevsim dağlara çekilir
Bölünerek büyüyen horonlar
Mektupların pulları değişir
İsmail Cem DOĞRU
|