antagonism
İÇİNDEKİLER

IV

Üçüncü Enternasyonal'de Oportünizm

Saflarımızda oportünizm sorunu büyük ağırlık taşıdığından, bunu daha uzun bir şekilde ele almam gerekiyor.

Yoldaş! Üçüncü Enternasyonal'in kurulmasıyla saflarımızda oportünizm ölmedi. Onu bütün ülkelerin Komünist partilerinde görüyoruz. Üstelik, İkinci Enternasyonal'in ölümüne sebep olan şey, Üçüncü Enternasyonal'de de hayat bulmamış olsaydı, bu, bütün gelişim yasalarına aykırı bir mucize olurdu.

Tersine, nasıl İkinci Enternasyonal, anarşizmle sosyal demokrasi arasındaki mücadeleye sahne olduysa, Üçüncü Enternasyonal de, devrimci Marxizmle oportünizm arasındaki mücadeleye sahne olacaktır.

Bu defa da Komünistler parlamentoya girerek liderler haline gelecekler. Seçimlerde oy kazanmak uğruna, Sendikalar ve İşçi partileri desteklenecek. Komünizm için partiler kurmak yerine, Komünizm, parti kurmakta kullanılacak. Batı Avrupa'da devrim süreci yavaş ilerlediğinden, sosyal yurtseverlerle ve burjuva unsurlarla parlamenter uzlaşmalar bir kere daha gündeme gelecek. Konuşma özgürlüğü bastırılacak, tüm iyi komünistler atılacak, kısacası, İkinci Enternasyonal'deki tüm pratikler yeniden canlanacak.

Sol Kanat buna karşı çıkmalıdır; aynı İkinci Enternasyonal'de olduğu gibi, Üçüncü Enternasyonal'de yer alıp bu mücadeleyi vermelidir. Bu mücadelede, bütün Marxistler ve devrimciler, Sol Kanadın bazı ayrıntılarda hatalı olduğunu düşünseler bile, Sol Kanadı desteklemelidirler – çünkü oportünizm en büyük düşmanımızdır. Ve 13. sayfada söylediğiniz gibi yalnızca dışarıda değil, saflarımızda da.

Proletaryanın ruhunu ve gücünü yıkan oportünizmin yeniden aramıza sızması, Sol Kanadın aşırı radikalliğinden bin kere daha kötüdür. Bazen çok ileri gitse de, Sol Kanat her zaman devrimcidir. Sol Kanat, yanlış olduğunu gördüğü an, taktiklerini değiştirecektir. Oportünist Sağ ise, gittikçe daha çok oportünist olacak, bataklığa daha da saplanacak, işçileri yozlaştırmaya daha da büyük boyutlarda devam edecektir. Yirmibeş yıllık mücadeleden öğrendiklerimiz boşuna değildir.

Oportünizm, İşçi hareketinin, devrimi ölüme götüren vebasıdır. Oportünizm, her türlü kötülüğe neden olmuştur; reformizm, savaş, Macaristan ve Almanya'da devrimin yenilgisi ve ölümü. Oportünizm felaketin nedenidir. Ve o, Üçüncü Enternasyonal'de de mevcuttur.

Bu kadar lafa ne gerek var? Çevrenize bakın, yoldaş. Kendinize, Merkez Komitesine bakın! Bütün Avrupa ülkelerine bakın.

 

Zayıf Eleştiri

Şimdi Komünist parti haline dönüşen Britanya Sosyalist Partisi'nin gazetelerinin on, yirmi sayısını okuyunuz. Sendikalara, Labour Parti'ye, Parlamento Üyelerine getirdikleri etkisiz eleştirileri, Sol Kanatın gazetelerindekilerle kıyaslayınız. Bu ikisini kıyaslamak, size oportünizmin büyük bir kitle halinde Üçüncü Enternasyonal'e yaklaşmakta olduğunu gösterecektir. Bu, bir defa daha (karşı-devrimci işçilerin desteğiyle), aynı İkinci enternasyonal örneğinde olduğu gibi, Parlamentoda güç kazanmak için yapılıyor. Yakında USP'nin ve çok sayıda Merkezci partinin Üçüncü Enternasyonal'e gireceğini unutmayınız! Kautsky'i atmaya zorladığınız bu partilere ona benzer binlerce oportünistin üşüştüğünü görmüyor musunuz? Atmaya yönelik bütün önlemler çocukçadır. Sayısız oportünist akın halinde gelmektedir,33 özellikle sizin broşürünüzden sonra.

O koşullar içinde haklı olarak Avrupa'nın Bolşevikleri olarak tanınan Hollanda Komünist Partisi'ne bakınız. Hollanda Partisi hakkındaki broşürü okursanız, İkinci Enternasyonal oportünizmi yüzünden nasıl bütünüyle yozlaşmış olduğunu göreceksiniz. Savaş sırasında ve sonrasında, hatta şimdi bile Entente'e bağlılığını koruyor. O bir zamanların muhteşem partisi, şimdi muğlaklık ve yanıltmaca örneği haline geldi.

Bir de Almanya'ya, devrimin başladığı yere bakınız, Yoldaş. Orada oportünizm verimli toprağını bulmuşçasına büyüyor ve hayatiyet kazanıyor. Sizin Mart'ta KDP'yi savunduğunuzu duyduğumuzda şaşkınlıklar içinde kaldık. Neyse ki, broşürünüzden, gerçek gelişmelerden haberdar olmadığınızı öğrendik. KPD-Zentrale, muhalefetin karşısında Ebert, Scheidemann, Hilferding ve Crispien'e bağlılığını sundu, fakat siz belli ki, broşürü yazdığınız sırada bundan habersizdiniz. Bu, Alman proletaryasının, genel grevi tüm Almanya'ya yayması ve Komünist kitlelerin büyük çoğunluğunun devrimi, tam zafere olmasa bile (belki bunun gerçekleşmesi henüz mümkün değildi) daha üst düzeye çıkarak güçlendirmesi üzerine, Ebert'in, proletaryaya karşı silahlı birlikler örgütlediği ana rastgelir. Kitleler, grevler ve silahlı ayaklanmalarla devrimi daha ileri aşamaya götürürken (Ruhr bölgesindeki kadar umut verici bir isyan ve genel grev olmamıştır), liderler parlamenter uzlaşmalar önerdiler. Bunu yaparak, Ruhr bölgesindeki devrime karşı Ebert'i desteklediler.34 Parlamentarizmin devrimde kullanılmasının ne kadar belâlı bir iş olduğunu bundan iyi kanıtlayan bir örnek bulunamaz. Parlamenter oportünizm, sosyal yurtseverlerle ve bağımsızlarla uzlaşma işte budur, Yoldaş. Biz bunu reddediyoruz, siz ise körüklüyorsunuz.

Almanya'daki Endüstriyel konseylere ne oldu, Yoldaş? Sendikaların liderliğini ele geçirmek için, siz ve Merkez Komitesi, Komünistlere, diğer bütün eğilimlerle birleşmeyi öğütlediniz. Ne oldu? Tam tersine, Endüstriyel Zentrale, aşağı yukarı Sendikaların aleti haline geldi. Sendikalar, ulaşabildiği her canlıyı boğan bir ahtabottur.

Yoldaş, eğer Almanya ve Batı Avrupa'da yapılanları okur, araştırırsanız bizim tarafımıza geçeceğinizden hiç kuşkum yok. Aynı, Üçüncü Enternasyonal'deki deneyimleriniz sonucunda bizim taktiklere döneceğinize inandığım gibi.

Eğer oportünizm Almanya'da böyleyse, varın Fransa ve İngiltere'de ne olacağını siz düşünün.

Bakın Yoldaş, biz böyle liderler, böyle kitle ve lider bütünlüğü, böyle çelik disiplin, askeri itaat ve kölelik istemiyoruz.

Burada, izninizle, Merkez Komitesine, özellikle Radek'e bir şey söylemek istiyorum. Merkez Komitesi, KAPD'tan, Wolfheim ve Lauffenberg'in atılmalarını istemek küstahlığında bulundu. KAPD'a gözdağı verdi ve Merkezci partilere, örneğin USP'ye yaltakçılık etti. Fakat, verdiği destekle, Ruhr Bölgesinde, komünistlerin kırımından kısmen sorumlu olan Zentrale'nin İtalyan Partisinden atılmalarını talep etmediği gibi, savaş sırasında Hollanda gemilerini Entente'e veren Wynkoop ve Revesteyn'in Hollanda Partisinden atılmalarını da talep etmedi. Bunu söylemem, onların atılmaları gerektiğini savunmam anlamına gelmemelidir. Tam tersine, onların iyi yoldaşlar olduklarına, son derece zor bir durum arzeden Batı Avrupa'daki devrimin başlangıcında ve gelişmesi içinde yanlışlıklara sürüklendiklerine inanıyorum. Burada biz de hâlâ büyük hatalar yapıyoruz. Kaldı ki şu sırada Enternasyonal'den ihraçlara girişmenin hiçbir yararı yoktur.

Bu yalnızca, oportünizmin saflarımızda ne kadar yaygın olduğunu gösteren bir başka örnekti. Moskova Merkez Komitesinin KAPD'a yaptığı haksızlığın nedeni, oportünist taktiklerden dolayı gerçek devrimcileri değil, fırsatçı bağımsızları istemesidir. Wolfheim ve Lauffenberg'in taktiklerinin ne olduğunu, KAPD'ın bu taktiklere KARŞI olduğunu bildikleri halde, bunu KAPD'a karşı bahane olarak kullandılar. Çünkü Merkez Komitesi de, aynı Sendikalar ve politik partiler gibi, çevresini, ister komünist olsun ister olmasın kitlelerle çevirmek istiyor.

Üçüncü Enternasyonal'in iki eylemi daha, onun nereye sürüklendiğini net bir şekilde göstermektedir. Birincisi, Batı Avrupa'daki, asla yalpalamayan TEK devrimci Marxist grup olan Amsterdam Bürosunun ihraç edilmesidir. Daha da ciddi olan ikincisi ise, başından beri devrim için yapılması gereken şeyleri tam anlamıyla yerine getiren Batı Avrupa'daki TEK parti olan KAPD'a karşı tutumdur. Üçüncü enternasyonal, devrime daima ihanet etmiş olan Merkezci Partileri, örneğin Bağımsızları, Fransa ve İngiltere Merkezci partilerini cezbetmek için elinden geleni yaptığı halde, devrimci KAPD'a düşmanca davranıyor. Bunlar kötü âlâmetler, Yoldaş.

Kısacası, İkinci Enternasyonal hâlâ yaşıyor ya da içimizde yeniden hayat bulmakta. Oportünizm yıkıma götürür. Bu böyle olduğu ve içimizdeki oportünizm çok güçlü, hayal edilebilecekten çok daha güçlü olduğu için, Sol Kanat da orada bulunmalıdır. Onun orada bulunması için başka bir neden olmasa bile, sırf oportünizme karşı bir muhalefet, bir karşı ağırlık olarak bulunması gereklidir.

Heyhat Yoldaş, keşke Üçüncü Enternasyonal'de Sol Kanat taktiklerini izlemiş olsaydınız; bu taktikler, Batı Avrupa ve Amerika koşullarına adapte edilmiş, "katıksız" Rus Bolşevik taktiklerinden başka bir şey değildir!

Keşke Üçüncü Enternasyonal'de, ekonomik örgüt olarak endüstriyel örgütleri ve işçi birliklerini (ki onlara, işyeri temeline dayanan endüstri sendikaları da eklenebilir), politik örgüt olarak da parlamentarizmi reddeden partileri şart koşan önergeler verseydiniz!

O zaman, kesinlikle sağlam temellere sahip, devrimi gerçekten sürdürebilecek, kitleleri, dıştan baskılarla değil, kendi güçleriyle, kendi örnekleriyle tedricen çevrelerinde toplayacak partilere sahip olacaktınız. O zaman, karşı-devrimci Sendikaları imha edecek (sendikalistleri olduğu kadar bağımsızları da) ekonomik örgütlere sahip olacaktınız. Ve o zaman BİR darbede, oportünistlere bütün yolları kapamış olacaktınız. Çünkü bunlar, yalnızca karşı-devrimci komplo olan ortamlarda türerler.

O zaman, aynı şekilde, – ki, bu en önemli noktadır – şimdiki aşamada mümkün olduğu ölçüde, işçileri bağımsız savaşçılar olarak eğitmiş olacaktınız.

Siz Lenin ve siz Buharin, Radek, otoritenizle, deneyimlerinizle, gücünüz ve dehanızla bu taktikleri seçmiş olsaydınız, henüz kurtulamadığımız taktik hatalarımızı gidermede bize yardımcı olsaydınız, içte sağlam, dışta sarsılmaz, kendi örnekleriyle tüm proletaryayı giderek etrafında toplayacak ve Komünizmi kuracak Üçüncü Enternasyonal'e kavuşmuş olurduk.

Yenilgisiz taktik olmaz. Fakat bu taktikler, en az yenilgiye uğrayacak, en kolay şekilde kendini toplayacak, en hızlı şekilde yol alacak ve zaferi en çabuk ve emin yoldan sağlayacak taktiklerdi. Sizin taktikleriniz ise proletaryayı sürekli yenilgiye götürür.

Ne var ki siz, bilinçli ve azimli savaşçılar yerine, kısmen ya da tamamen bilinçsiz kitleler istediğinizden, bunu reddettiniz.

 

SONUÇ

 

Nihayet, kitabınızın son ve en önemli bölümü olan "Sonuçlar" bölümüyle ilgili bazı gözlemlerde bulunacağım. Rus devrimini düşündüğüm sürece, bu bölüm bana büyük zevk verdi. Ne var ki, kafamda evirip çevirip aynı sonuca vardım: Rusya için eşsiz olan bu taktikler burada geçmez, yenilgiye götürür.

Gelişmenin belli bir aşamasında milyonlarca ve milyonlarca kitleleri kazanmak gerekir (s.68-74), bu aşamada, öncüleri toparlayan, onları eğiten "katıksız" Komünizm propagandası artık yeterli değildir, işte şimdi bunun zamanıdır... diyorsunuz. Bunun ardından, çürütmüş olduğum oportünist yöntemleriniz geliyor: "gediklerden" ve küçük burjuva unsurlardan yararlanma vb...

Yoldaş, bu bölüm de tamamen yanlış. Batı Avrupa kapitalizminin gerçek koşullarını bilen Enternasyonal bir komünist değil, bir Rus Komünisti olarak karar veriyorsunuz.

Bu bölümdeki hemen hemen her kelime, sizin devriminizin deneyimi olarak şahane olsa da, endüstriyel kapitalizm, tröst ve tekel kapitalizmi için tamamen yanlıştır.

Burada bunu göstereceğim: önce küçük konulardan başlayalım.

 

Propaganda Hâlâ Gerekli

Batı avrupa Komünizmi hakkında yazıyorsunuz.

"Batı Avrupa'da proletaryanın öncüleri kazanılmıştır" (s.70). Bu yanlış, Yoldaş. "Propaganda zamanı geçmiştir" (s.69). Bu da yanlış. "Proletaryanın öncüleri ideolojik bakımdan kazanılmıştır". Bu böyle değil, Yoldaş. Bu, Buharin'in kısa süre önce okuduğum, "İngiliz kapitalizmi iflas etmiştir," düşüncesiyle aynı doğrultuda (aynı mentalitenin ürünü) bir kanıdır. Astronomiden çok astrolojiye yakın, benzeri fantazileri Radek'te de okudum. Bunların hiçbiri doğru değil. Almanya hariç, henüz hiçbir yerde öncü yok. Ne İngiltere, ne Fransa, Belçika, Hollanda ve eğer edindiğim bilgiler yanlış değilse, ne de İskandinav ülkelerinde öncü diye bir şey var. Şimdilik sadece, tutulacak yol konusunda aralarında anlaşamayan az sayıda "tenvir edici"den söz edilebilir. "Propaganda zamanının geçtiği" korkunç bir yalandır.

Hayır yoldaş, bu dönem Batı Avrupa'da henüz yeni başlıyor. Şu anda daha hiçbir yerde sağlam bir çekirdek oluşmuş değildir.

Burada bize gerekli olan, çelik gibi dayanıklı, cam gibi berrak bir çekirdektir. Büyük bir örgütü kurmaya bu noktadan başlayacağız. Bu bakımdan biz şu anda, sizin Iskra dönemi aşamasındayız. Yoldaş, burada koşullar bizim kendimizden çok daha olgun, ama bu bizim kendimizden geçip işe çekirdeksiz başlamamız için bir neden olamaz!

Şimdilik biz Batı Avrupalılar, İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, İtalya Komünist partileri, hatta Almanya'da KAPD, küçük kalmalıyız. Bunu istediğimizden değil, aksi takdirde güçlü olamayacağımız için.

Bir örnek: Belçika. Devrim öncesi Macaristan hariç, hiç bir ülkenin proletaryası, reformculuk yüzünden, Belçika proletaryası kadar bozulmamıştır. Eğer şu an Komünizm (parlamentarizmle vb.) bir kitle hareketine dönüşse, oportünizmden beslenen akbaba sürüsü hemen onun başına üşüşür ve yıkıma sürüklerler. Bu her yerde aynıdır.

İşçi hareketi burada hâlâ çok zayıf ve nerdeyse tamamen oportünizmin tuzağından kurtulamamış, Komünizmin varlığı şu ana kadar belli belirsiz olduğundan, en üst derecede berraklığa varılıncaya ve teorik yönden tam açıklık sağlanıncaya kadar (örneğin, parlamentarizm, Sendikalar sorunu ve diğer bütün sorunlar) mücadele sürdürülmelidir.

Merkez Komitesi, bu anlayışı mezhepçilik olarak görüyor. Dünyayı ele geçirmek isteyen bir hareketin çekirdeğini savunmak mezhepçilikse, bunu kabul ediyoruz.

Yoldaş bir zamanlar sizin hareketiniz de, Bolşevikler de küçük ve önemsizdi. Uzun bir zaman küçük kalıp iradesiyle uzun süre yaşadı, saflığını korudu. Ve bunun sayesinde güçlü oldu. Biz de öyle yapmak istiyoruz.

Bu son derece önemli bir sorundur. Yalnız Batı Avrupa değil, Rus devrimi de buna bağlıdır. Dikkat ediniz Yoldaş, biliyorsunuz, Napolyon, modern kapitalizmi bütün Avrupa'ya yaymak istedi, sonunda, yalnız orta çağın hüküm sürdüğü değil, aynı zamanda kapitalizmin çok zayıf olduğu yerlere ulaştığında reaksiyona boyun eğmek zorunda kaldı ve mahvolup gitti.

Bu önemsiz iddialarınızın gerçekle ilgisi yok. Şimdi büyüklerini tartışacağım. En önemlisi, açıkladığınız oportünist politikayla, milyonları "saf" Komünizme propagandasız kazanmanın zamanının gelmiş olduğudur. Yoldaş, sıradan sorunlarda, örneğin, buradaki Komünist Partilerin yeteri kadar güçlü olduğu noktasında haklı olsanız bile, bu söylediğiniz başından sonuna kadar yanlış. Daha önce de defalarca söylediğim gibi, Batı Avrupa'da Komünizm için katıksız propaganda, devrimin başından sonuna kadar şarttır. Çünkü (bu nokta o kadar önemlidir ki, sürekli tekrarlanmalıdır) Komünizmi, bizzat işçiler, yalnızca onlar getirmelidir. Diğer sınıflardan devrimin sonuna kadar önemli bir yardım beklenemez.

Diyorsunuz ki, (s.72) devrim dönemi başlamıştır, öncümüz vardır ve bu dönemde:

1. bize karşı olan bütün sınıflar bozguna uğramıştır, aralarında yeterince

çatışma vardır ve bu kavgalar onları yeterince bitkin düşürdü.

2. tüm kaypak, kararsız unsurların, küçük burjuvazinin, küçük burjuva

demokrasisinin maskesi halk önünde düşmüştür, iflaslarıyla birlikte yeterince

deşifre olmuşlardır.

İyi ama, bu dedikleriniz Rusya için geçerlidir, Yoldaş. Rus hükümeti baştan ayağa çürümüştü ve bu durum devrimin koşullarını yaratmıştı.

Ne var ki, gerçekten büyük kapitalist devletlerde koşullar tamamen farklı olacaktır. Büyük burjuva partileri Komünizme karşı dayanışma içinde olacak, küçük burjuvalar da onlarla birleşeceklerdir. Elbette bu mutlak anlamda değil, bizim taktiklerimizi belirleyecek ölçüde böyle olacaktır.

 

Batı Avrupa devriminin Karakteri

Batı Avrupa devriminde, her iki tarafın da direngen bir savaş vereceğini, burjuvazinin, küçük burjuvazinin bu savaşta sağlam bir örgütlenmeyle yer alacaklarını hesaba katmalıyız. Kapitalizmin de, işçilerin de devasa örgütlere sahip olmaları bunun kanıtıdır.

Bu yüzden, biz de en iyi silahlarla, en iyi örgütlenme biçimleriyle, en iyi savaş yöntemleriyle ve güçleriyle (zayıflarıyla değil) donanmak istiyoruz.

Sermaye ile emek arasındaki gerçek mücadele, Rusya'da değil, burada cereyan edecektir. Çünkü gerçek sermaye burada bulunmaktadır.

Yoldaş, abarttığımı düşünüyorsanız (teorik saflık eğilimimden dolayı) Almanya'ya bakmanız yeterlidir. Orada tamamen iflas etmiş, hemen hemen umutsuzluk içine batmış bir devlet bulunmaktadır. Ama bütün sınıflar, hem büyük ve küçük burjuvazi, hem de kırsal sınıflar Komünizme karşı kararlı bir birlik içindeler. Bu, Batı Avrupa'da her yerde aynıdır.

Devrimin gelişmesinin sonunda, en korkunç krizler patlak verdiğinde, zafere iyice yaklaştığımız bir sırada, burjuva sınıfların birliğinin muhtemelen ortadan kalkacağı ve küçük burjuvaziden ve köylülerden bir kısmının bizim safımıza geçecekleri doğrudur. Fakat bunun şimdi bize yararı ne? Taktiklerimizi devrimin başlangıcı ve devrim sürecine göre saptamamız gerekir.

Bu böyle olduğundan ve böyle olması gerektiğinden (çünkü sınıf ilişkileri ve daha da önemlisi üretim ilişkileri bunun böyle olmasını gerektiriyor) proletarya yalnız başınadır.

Yalnız başına olduğundan, zafere ancak ruhsal bakımdan güçlenmekle ulaşabilir.

Bu, zafer için tek yol olduğundan, burada "katıksız" Komünizm için propaganda (Rusya'dakinin tamamen tersine) sonuna kadar gereklidir.

Bu propaganda olmazsa, Batı Avrupa proletaryası, dolayısıyla Rus proletaryası kaybeder.

Söylediklerim, Moskova yönetimi için de geçerlidir.

Bu satırları yazarken, Enternasyonal'in, sizin ve Merkez Komitesi'nin taktiklerini onayladığı haberi geldi. Batı Avrupa delegelerinin, Rus devriminin parıltısıyla gözleri kamaşmış bulunuyor. Peki öyle olsun, mücadeleyi Üçüncü Eenternasyonal'de sürdüreceğiz.

Biz Yoldaş, sizin, en gerçek dostlarınız, Pannekoek, Roland Holst, Rutgers ve ben, Batı Avrupa taktiklerinizi öğrendiğimizde, buna neyin sebep olmuş olabileceği üzerinde düşündük. Fikirler farklıydı. Biri, Rusya'da ekonomik koşullar çok kötü olduğundan, barışa ihtiyaç duyuyor olmalılar, bundan dolayı Yoldaş Lenin, çevresine toplayabileceği kadar güç toplamak istiyor, örneğin Bağımsızlar, Labour Parti vb.. Böylece bu güçler onun barışı elde etmesine yardım edecekler, dedi. Bir diğeri, Batı Avrupa devrimini hızlandırmak istiyor, bu da milyonların katılımını gerektiriyor. Onun oportünizminin nedeni budur, dedi.

Ben, daha önce de beilirttiğim gibi, sizin batı Avrupa koşullarını yanlış anladığınıza inanıyorum.

Neyse Yoldaş, hangi güdülerden hareket ediyor olursanız olun, bu taktiklerle devam ederseniz, en korkunç yenilgiye uğrayacaksınız ve proletaryayı da en korkunç yenilgiye sürükleyeceksiniz.

Çünkü eğer Rusya'yı, Rus devrimini bu taktiklerle korumak istiyorsanız, komünist olmayan unsurları toplamanız gerekecek. Henüz sağlam bir çekirdeğimiz yokken onları bizim aramıza katıyorsunuz! Bu, sağlam bir çekirdek olmaktan uzak, ölü Sendikalar, çeyrek Komünistler kalabalığı ile, bütün proleter olmayan sınıfların kendi yanında yer aldığı, dünyanın en iyi örgütlenmiş sermayesine karşı savaşmamızı istiyorsunuz. Bu kalabalığın savaşta dağılacağını, büyük kitlelerin kaçacağını söylemeye bile gerek yok.

 

Alman İşçileri Neden Yenilmemeli

Yoldaş, Alman proletaryasının ezilmesi, Rusya'ya karşı genel bir saldırının sinyalidir. Eğer burada, bu karman çorban Labour Partisi, Bağımsızlar, Fransız Merkezci partileri ve İtalyan partisi vb. ve Sendikalarla devrim yapmaya kalkışırsanız olacağı budur. Hükümetler, bu oportünistler kalabalığından korkmayacaklardır bile.

Yok eğer sağlam, radikal, (küçük de olsa) azimli partiler kurulursa, ancak böyle gruplar devrimde kitleleri büyük işlerin üstesinden gelmeye seferber edeceğinden – örneğin, Spartaküs Lig'inin başlangıçta yaptığı gibi – hükümetler onlardan korkacak, Rusya'nın yakasını bırakacak ve nihayet partiler bu saf taktiklerle güçlendiğinde, zafer bizim olacaktır. Dolayısıyla bizim "Sol"un taktikleri, bizi ve Rusya'yı selamete çıkaracak en iyi, hatta tek geçerli taktiklerdir.

Nihayet, sizin ve çoğu arkadaşınızın ileri sürdüğü, ki bunlara Üçüncü Bölümde değinmiştim, Batı Avrupa'da devrimin ancak kapitalizmin daha alt ve demokratik kesimleri yeterince sarsıldıktan, tarafsızlaştırıldıktan ya da kazanıldıktan sonra başlayabileceği fikrini çürütmem gerekiyor.

Devrimin en ağırlıklı sorunlarından biri konusunda ileri sürülen bu iddia, sizin yine her şeyi Doğu-Batı bakış açısından düşündüğünüzü gösteriyor. Bu iddia da yanlıştır.

Çünkü Almanya ve İngiltere'de proletarya sayıca o kadar büyük, örgütleri dolayısıyla o kadar güçlüdür ki, devrimi diğer sınıflardan yardım almadan ve bu sınıflara karşı başlatabilir ve sürdürebilir. Almanya'daki acılardan çıkan da, devrimin böyle yapılması gerektiğidir.

Bunu da proletarya ancak doğru taktikleri izleyerek, işyerlerine dayanan kendi örgütünü kurarak, parlamentarizmi reddederek ve işçilerin bu yolla güçlenmesini sağlayarak yapabilir!

Bu nedenden biz Sol Kanattakiler, taktiklerimizi, sadece yukarda değinilen nedenlerden değil, aynı zamanda, zaten güçlü olan proletarya, en başta da Alman ve İngiliz proletaryası, yalnızca bilincini yükseltir ve birleşirse zaferi böylece kazanabilir diye seçtik.

Böylece, bu iddianız da çürütülmüş oluyor.

Geriye, "Sağ" Komünistlerde defalarca okuduğum, Rus Sendikalar lideri Losofski'den işittiğim ve broşürünüzde geçen, "kötü sendikaları ve parlamentarizmi tutmuş olsak bile, krizler kitleleri komünizme itecektir" argümanının çürütülmesi kalıyor. Bu, çok zayıf bir argüman. Çünkü krizin ne kadar büyük olacağı hakkında hiçbir fikrimiz yok. Kriz, İngiltere ve Fransa'da, şu anda Almanya'da olduğu kadar şiddetli mi olacaktır? Üstelik bu argümanın ("Üçüncü Enternasyonal'in mekanik argümanı") ne kadar zayıf olduğu son altı yıl içinde kanıtlandı. Almanya, savaşın son yıllarında korkunç sefalet yaşadı. Devrim patlak vermedi. 1918 ve 1919 korkunç yıllardı, ama devrim zafere ulaşmadı. Macaristan, Avusturya, Balkanlar ve Polonya'da bunalım korkunç boyutlarda. Rus orduları son derece yakın olduğu halde buralarda da devrim gelmedi ya da başarıya ulaşamadı. Üstelik bu argüman size karşı da yöneltilebilir: madem devrim her halükârda olacaktır, o halde daha iyi olan "Sol" taktikler benimsensin.

Kaldı ki, Almanya, Macaristan, Bavyera, Avusturya, Polonya ve Balkanların hepsi krizlerin ve sefaletin yetmediğini kanıtlar. Bu ülkeler şiddetli ekonomik krizler yaşadıkları halde devrim patlak vermiyor. Devrimi yaratan, eğer tam oluşmamışsa gecikmesine ve başarısızlığına yol açan başka bir neden olmalı: bu neden kitlelerin ruhudur. Batı Avrupa kitlelerinin ruhlarını uyandırmayan, yeterince güçlendirmeden olduğu gibi bırakan, sizin taktiklerinizdir, Yoldaş. Yazım boyunca, banka sermayesine, tröstlere, tekellere, bunlar tarafından biçimlendirilen ve bunlara bağlı olan Batı Avrupa ve Kuzey Amerika Devletine, bunların küçük büyük bütün burjuva sınıflarını devrime karşı tek bir bütün olarak birleştirdiklerine dikkat çektim.

Ne var ki, toplum ve devleti devrime karşı birleştiren bu güç, daha da ileri gider. Bizzat banka sermayesi, önceki dönemde, evrim döneminde işçi sınıfını devrime karşı örgütledi, eğitti ve birleştirdi. Bunu hangi yolla yaptı? Sendikalarla (sendikalistler ve bağımsızlar) ve sosyal demokrat partilerle. Sermaye, bunları salt reformlar için kavgaya zorlayarak, Sendikaları ve işçi partilerini, toplum ve devleti ayakta tutan karşı-devrimci güçlere ve kapitalizmin desteklerine dönüştürdü. Ancak, bu örgütlerin çoğunluğu işçilerden oluştuğundan ve devrim işçiler olmadan yapılamayacağından, devrimin başarılı olabilmesi için bu örgütlerin yıkılması gerekir. Bu örgütler nasıl yıkılacak? İşçilerin ruhunda bir değişikliğe yol açarak. Bu da ancak üyelerin ruhsal bakımdan mümkün olduğunca bağımsızlaşmalarıyla mümkündür. Bu ise, Sendikaların yerine endüstri ve işçi birliklerinin geçmesi ve işçi partilerinde parlamentarizmin ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşebilir. Sizin taktiklerinizin önlediği tam da budur.

Alman, Fransız ve İtalyan kapitalizmlerinin, daha doğrusu bu sermaye Devletlerinin iflas etmiş olduğu doğrudur. Kapitalistler, ekonomik ve politik örgütleri yoluyla ayakta duruyorlar, kârları, kâr hisseleri, yeni sermaye, hâlâ devasadır. Gerçi, bu, Devletin para dolaşımını sürdürmesiyle mümkün olabiliyor. Eğer Alman, Fransız ve İtalyan devletleri yıkılırsa, kapitalistler de yıkılır.

 

Kriz Yaklaşmakta

Kriz, önüne geçilemez bir şekilde yaklaşmaktadır. Fiyatlar artarsa, grev dalgası yükselir; fiyatlar düşerse işsizler ordusunun sayısı artar. Sefalet Avrupa'nın her tarafına yayılmakta, açlık yaklaşmaktadır. Dünya, bir dinamit fıçısı gibi. Çatışma, yeni bir devrim kapıda. Bütün bunlar nasıl sonuçlanacak? Kapitalizm hâlâ güçlü. Almanya, Fransa, İtalya ve Doğu Avrupa, dünyanın tümü değil. Kapitalizm, Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve İngiliz kolonilerinde, uzun bir süre, bütün sınıfları proletaryaya karşı birlik halinde tutacaktır. Dolayısıyla, varılacak sonuç, büyük ölçüde taktiklerimize ve örgütlenmemize bağlıdır. Sizin taktikleriniz yanlıştır.

Burada, Batı Avrupa'da geçerli tek bir taktik vardır: bu, proletaryaya gerçekleri söyleyen, gözlerini ilüzyonlarla kör etmeyen Sol Kanat taktikleridir. Bunlar, uzun zaman alsa da, etkili tek silah olan endüstriyel örgütleri (bunları bir bütünde birleştirerek), başlangıçta küçük de olsa, katıksız, sağlam çekirdekleri, Komünist partilerini yaratırlar. Ayrıca bu taktikler, bu örgütleri tüm proletarya içinde yayarlar.

Bu, biz Sol kanat, böyle istediğimiz için değil, üretim ve sınıf ilişkilerinin gereği olarak böyledir.

İşçinin, herşeyi bizzat kendi gözleriyle, berrak bir şekilde görmesi için, açıklamalarımı özet olarak toparlayacağım.

Herşeyden önce, taktiklerimizin ve nedenlerinin açık bir şekilde ortaya çıktığını sanıyorum: banka sermayesi dünyaya egemendir. Devasa proletaryayı, ideolojik ve maddi olarak kölelik zincirlerine bağlar ve bütün burjuva sınıflarını ona karşı birleştirir. Dolayısıyla geniş kitleler ayağa kalkmalı ve kendileri için harekete geçmelidirler. Bu ise ancak endüstriyel örgütlerle ve devrimden parlamentarizmi ilga etmekle mümkündür.

İkinci olarak, sizin taktiklerinizle Sol Kanat taktikleri arasındaki farkın iyice ve mutlak bir biçimde açığa çıkması için ve sizin taktikleriniz çok kötü bir yenilgiye neden olursa ki, olacaktır, işçiler başka taktiklerin ne olduğunu bilsinler diye, Sol Kanadın ve üçüncü enternasyonal'in taktiklerini bir kaç cümleyle özetleyeceğim.

Üçüncü Enternasyonal, Batı Avrupa devriminin, Rus devriminin yasa ve taktiklerine göre gelişeceğine inanmaktadır.

Sol kanat, Batı Avrupa devriminin, Batı Avrupa'nın kendi yasalarına göre gelişeceğine ve gerçekleşeceğine inanmaktadır.

Üçüncü Enternasyonal, Batı Avrupa devriminin, küçük burjuvazi, küçük köylüler ve hatta büyük burjuva partileriyle uzlaşabileceğine inanmaktadır.

Sol Kanat bunun imkansız olduğuna inanmaktadır.

Üçüncü Enternasyonal, Batı Avrupa devrimi sırasında, burjuva, küçük burjuva ve küçük köylü partileri arasında "gedikler" ve bölünmeler olacağına inanmaktadır.

Sol Kanat, burjuva ve küçük burjuva partilerinin, devrimin sonuna kadar birleşik bir cephe oluşturacağına inanmaktadır.

Üçüncü Enternasyonal, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika sermayesinin gücünü olduğundan az hesaplamaktadır.

Sol Kanat taktikleri, bu gücün büyüklüğüne uygun olarak saptanmıştır.

Üçüncü Enternasyonal, banka sermayesinin, bütün burjuva sınıfları birleştiren büyük sermayenin gücünü görmemektedir.

Sol Kanat ise tersine, taktiklerini bu birleştirici gücün varlığına dayandırmaktadır.

Üçüncü Enternasyonal, Batı Avrupa proletaryasının yalnız olduğuna inanmadığı için, proletaryanın zihinsel gelişmesini ihmal etmektedir ki, proletaryanın zihni, hâlâ burjuva ideolojisinin ağlarına dolaşmış bir durumdadır. Üçüncü Enternasyonal'in seçtiği taktikler, burjuvaziye kölelik ve ona boyun eğme durumunu olduğu gibi muhafaza etmektedir.

 

Sol Kanatçılar İşçilerin Düşüncelerini Özgürleştiriyor

Sol Kanat, öncelikle işçilerin düşüncelerini özgürleştirmelerini sağlayacak taktikler seçer.

Üçüncü Enternasyonal ise, taktiklerini, düşünceyi özgürleştirme ve tüm burjuva ve küçük burjuva partilerinin birliği temeline değil, "ayrılıklar" ve uzlaşmalar temeline oturtur; Sendikaları olduğu gibi bırakıp, onları Üçüncü Enternasyonal'e katmak ister.

Sol Kanat, herşeyden önce düşünceyi özgürleştirmeye gayret ettiğinden ve burjuva partilerinin birlik halinde olacağına inandığından, Sendikaların yıkılması ve proletaryanın daha iyi silahlara sahip olması gereğinin farkındadır.

Aynı güdüler, Üçüncü Enternasyonal'i, parlamentarizmi desteklemeye sevkeder.

Aynı güdüler, Sol Kanadı, parlamentarizmi ilga etmeye sevkeder.

Üçüncü Enternasyonal, aynı İkinci Enternasyonal'de olduğu gibi, kölelik koşullarını olduğu gibi bırakır.

Sol Kanat, aşağıdan yukarıya değiştirmeyi amaçlar, kötülüğü kökünden ele alır.

Üçüncü Enternasyonal, Batı Avrupa'da düşüncenin özgürleştirilmesinin gereğine ve devrimde tüm burjuva partilerinin birleşeceğine inanmadığından, kitlelerin gerçekten komünist olup olmadıklarını araştırmadan ve taktiklerini açıklığa kavuşturmadan – katılanlar komünist olmalı varsayımıyla – , bu kitleler Üçüncü Enternasyonal'e katıldıkları sürece, onları çevresinde toplar.

Sol Kanat, bütün ülkelerde salt Komünistlerden oluşan partiler kurmak ister ve taktiklerini ona göre belirler. Başlangıçta küçük olan bu partilerin ortaya koydukları örneklerle, proletaryanın çoğunluğu, dolayısıyla kitleler Komünizmi seçeceklerdir.

Yani, Üçüncü Enternasyonal için Batı Avrupa kitleleri araçtır.

Sol Kanat için ise amaçtır.

Rusya için geçerli bu taktiklerle Üçüncü Enternasyonal, lider politikasını benimser.

Sol Kanat ise kitle politikasını benimser.

Üçüncü Enternasyonal, bu taktiklerle sadece Batı Avrupa'yı değil, Rus devrimini de felakete sürüklemektedir.

Sol Kanat ise, taktikleriyle dünya proletaryasını zafere götürmektedir.

Son olarak, söylediklerimi bir kaç tezde toplayarak, işçilerin bu taktikleri kendi gözleriyle net bir şekilde görmelerini sağlamak istiyorum. Kuşkusuz bu tezler, yukarda yazılanların ışığı altında ele alınmalıdır.

1. Batı Avrupa taktikleri, Rus devriminin taktiklerinden farklı olmalıdır.

2. Çünkü burada proletarya yalnızdır.

3. Burada proletarya, devrimi tek başına ve diğer tüm sınıflara karşı yapmalıdır.

4. Dolayısıyla, Rusya'ya kıyasla, proleter kitleleri, kitlelerden çok daha önemlidir.

5. Bu yüzden buradaki proletarya, devrim için en iyi silahlara sahip olmalıdır.

6. Sendikalar devrim için yetersiz olduğundan, yerlerine, tek bir birlik içinde toplanan endüstriyel örgütler geçirilmelidir.

7. Proletarya, devrimi, tek başına ve yardımsız yapacağından, hem moral olarak, hem de ruhen çok yüksek bir düzeye çıkarılmalıdır. Bu yüzden devrimde parlamentarizmi kullanmamakta yarar vardır.

Marx, Paris Komününden, proletaryanın, burjuva Devletini ele geçiremeyeceği ve kullanamayacağı dersini çıkardı. Aynı şekilde, Sol Kanat, Rus, Alman, Macar deneyimlerinden ve Dünya devriminden, proletaryanın, devrim için, ne eski Sosyalist partileri, ne de eski Sendikaları kullanabileceği dersini çıkarmıştır.

Kardeşçe selamlarla.

 

H. Gorter

 

 

İçindekiler'e Bakınız

Antagonism'e Geri Dön

 

 

 

 

1