|
Sık kullanılanlara ekle | |||||||||||||||||
|
MERHABA
İbrahim Baytak
NE İSTİYORSUN?
Çocukluğumuzda birbirimize sorardık. Bir şey dile, bu dileğin kesin olacak, ne dilersin? Tabi uyanık olanlar “Bagajı para dolu son model bir arabada içinde dünya güzeli bir kız isterim” derdi. Son 25 yıl içinde bu soru sorulduğunda çok az kişi “sağlık” dese de, büyük çoğunluk para ve zenginlik istiyor. Eskiden para her kapıyı açmaz, para ile saadet olmaz deniyordu ama son çeyrek asırda parasız hiçbir şey olmaz düşüncesi yaygınlaştı. Herkes zenginlik ve para istiyor ama bunun için çalışıp emek harcamak, uzun yıllar beklemeğe de tahammülü yok. Hemen bir gece de, bir anda zengin olacak. Üstelik istediği zenginliğin sınırı da yok. Sadece iş kurmak, çalışarak kazanmak için belli bir para değil istenilen. Çok, çok daha çok olacak ve hiç tükenmeyecek, yedi sülalesi çalışmadan zevk ve sefa içinde yaşayabilecek ve devamlı arkası gelecek bir para ve zenginlik. Buna karşı dürüst kalabilen, kanaatkarlar hep oldu ve olacak ama özellikle şehirlerde bu düşünce benimsendi. Halen devam ediyor. Şöyle bir çeyrek asır kadar geriye gitsek ve yaşadıklarımızı bir hatırlasak. Acaba neler yaptık, neler istedik, neler düşündük ve 25 yıl öncesinden bu güne ne kadar değiştik? 25 yıl kadar önce işimizde, gücümüzdeydik. Kimsenin malında mülkünde gözümüz yoktu. Bir şey istiyorsak sadece kendimiz için değil ülkemiz ve hepimiz içindi. Köşe dönmeciliği, rantiyeyi bilmiyorduk. Hortumlama nedir bilmiyorduk. Dolandırıcı diye Sülün Osman'ı, hayali ihracat denince Yahya Demirel'i biliyorduk. Rüşvet aldı denilen kişiler utancından sokağa bile çıkamıyordu. Bankaların içinin boşaltılması diye bir şeyi duymamıştık bile. Bir gecede köşeyi döneni görmemiştik. Yukarılarda bir yerlerde rüşvetler alınıp verildiğini gazetelerde okurduk. O zamanlar memurlarımız işini bilmesi diye bir söz lügate girmemişti. Bankerliği, saadet zincirini hiç aklımıza getirmemiştik. Kim ne derse desin aslında biz zeki insanlarız. Bize olanaklar bir tanınsın neler bulur, neler yaparız. Ama birazcık kusurumuz var. Bir alıştık mı hep isteriz, hep daha fazlasını isteriz. Ama sadece kendimiz için isteriz. Kardeşimiz olsa gözünün yaşına bakmayız. İşte bize köşe dönmecilik yolu bir açıldı, pir açıldı. Artık bizi durdurabilirsen durdur. Birde sırtını siyasetçiye dayadın mı seni kim durdurabilir? Baktık ki herkes köşe dönüyor, kısa sürede zengin oluyor. Kimseye de bir şey olduğu yok. Biz durur muyuz? Kimimiz banker oldu, kimimiz kooperatif kurdu. Kimimiz saadet zinciri. Memurlarımız da durur mu? En yetkili ağızdan “benim memurum işini bilir, odacının aldığı 100 lira rüşvet sayılmaz denmedi mi?” Dernekler kuruldu, vakıflar kuruldu, gelsin paralar. Bir anda buldğumuz bu yöntemlere kendimiz de şaştık. Meğer ne kadar kolaymış. Ama tezgah kuramayanlarımız da vardı. Onlar için de çözüm yolu vardı. Bol kazanç, ucuz ev. Bol para isteyenler neyi var neyi yok sattı bankere, bankaya, repoya yüksek faiz almak için yatırdı. Her ay yüksek faiz alıyor, ev kirası verdikten sonra hiç çalışmadan paşalar gibi yaşıyorlardı. Evi olmayanlar elindekini avucundakini çıkardı, borç aldı kooperatife girdi. Yerden biter gibi kooperatifler yayıldı. Çok ucuza kısa sürede ev sahibi yapacaklardı. Ancak kısa süre sonra sadet zinciri koptu. Bankerler battı. Kooperatif başkanlarının çoğu topladığı paraları alıp yurt dışına kaçtı. Yakalananlar da kısa bir süre hapis yatıp çıktı. Binlerce aile bin perişan oldu. Bir çok intihar eden oldu. Bütün bunları anlatan filimler yapıldı. Ama toplumda yarattığı erozyon, bıraktığı izler silinemedi. Yeni yolsuzluklar, yeni dolandırıcılıklar yapılması engellenemedi. Halk da köşeyi dönme, kısa yoldan zengin olma isteği yok edilemedi. Çünkü kısa bir bolluk dönemi için insanlar rahat yaşamayı öğrendiler. Bol parayı ne kadar kolay kazanıldığını gördüler. Eskilerinin yerine yenileri çıktı. Onlar batırdı bir çok aileyi perişan etti onların yerine benzer veya başka yöntemlerle başkaları çıktı. Biz ise akıllanmadık Bu tezgahlara hep düştük. Her seferinde kaybeden biz olduk. Ne zamanki karşımızdakini aldattığımızı düşündük esas aldanan biz olduk. Eğer kimseyi aldatmayı düşünmesek, hep daha fazlasını, hak etmediğimizi istemesek bizi kimse aldatamayacak. Bu duruma kimse kendiliğinden gelmedi. Toplumda rüşvet, yolsuzluk, köşe dönmecilik, çalışmadan, hak etmeden zenginlik son çeyrek asırdır uygulanan sistemle yaygınlaştı. “Köşeyi dön de nasıl dönersen dön, gemisini kurtaran kaptan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, ben kendime bakarım, başkasından bana ne düşüncesi ile toplumda herkes zengin olmak için her şeyi mubah gördü. Banker faciası, Parsadan olayı, saadet zincirleri, İslamcı holdingler, bankaların içinin boşaltılması, Rüşvet, yolsuzluk. Hepsini uygulanan sistem yarattı ve şimdi engellenemiyor. HAK ETMEDİĞİMİZDEN FAZLASINI İSTEDİĞİMİZ, KÖŞE DÖNMEKTEN, HERŞEYİ SADECE KENDİMİZ İÇİN İSTEMEKTEN VAZ GEÇMEDİĞİMİZ SÜRECE DE BU SİSTEM DEVAM EDEDEK.
|
ismetbaytak@hotmail.com |