antagonism
İÇİNDEKİLER

Sunuş

İçinde bulunduğumuz dönemde Komünizmin iflas ettiği farzedilmektedir. Batı medyası, Çin'deki son olaylardan ve Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunun piyasa ekonomisini ve politik demokrasiyi açıkça kabul etmelerinden hareketle, güya Rusya'da Ekim 1917 başlayan Komünizm çağının sona erdiğine bizleri inandırmaktadır.

Ne var ki, eleştirmenler, devrimden hemen sonra, Rusya'nın yeni yöneticilerinin Komünistliğinden zaten kuşku duymaya başlamışlardı. Özellikle 1921'den sonra, Rusya'nın ve ardından Doğu Avrupa'nın ve Çin'in vb. sosyal sistemlerini, kapitalizmin bir diğer biçimi olarak görme eğilimleri ortaya çıkmıştı. Herman Gorter, bu eğilimlerden biri olan Alman Komünist Sol'undandır. Bütün hatalarına rağmen, onun Açık Mektup'u, komünist bir broşürdür. Ve broşür, net bir şekilde kapitalizmi hedef almaktadır.

Bu kitap, Komünist Sol'un köşe taşlarından biri olan, Herman Gorter'ın, Yoldaş Lenin'e Açık Mektup'unun tam metnidir. Lenin'in Komünist Sol'a karşı meş'um yergisi, "Sol Komünizm", Bir Çocukluk Hastalığı, Moskova ve Pekin'deki devlet basımevleri tarafından durmaksızın basılıp, bedava denebilecek kadar ucuza dağıtılırken, Gorter'ın, Lenin'in argümanlarını sistematik olarak çürüten bu yazısı, en azından İngilizce konuşulan dünyada, hemen hemen yetmiş yıl boyunca, karanlıkta kaldı. Onun yeniden gün ışığına çıkışı çok çok geç olmuştur. Açık Mektup, Spartaküs Yayınevi tarafından, 1979'da, Paris'te, Fransızca olarak basıldı.

Lenin'in, Nisan-Mayıs 1920 tarihini taşıyan Rusça metni, bir kaç ay içinde çeşitli dillerde basıldı. Örneğin, "İngiltere'de 'Sol-Kanat' Komünizmi" bölümü, Londra'da, Workers Dreadnought'da 1920 Temmuz'unun sonunda yayınlandı. Sylvia Pankhurst'un redaktörlüğünü yaptığı haftalık gazete Dreadnought, İngiltere'de "Sol"u ve "anti-parlamentarizmi" savunanların sözcüsüydü ve dolayısıyla Lenin'in saldırılarının ana hedefiydi. Gorter, yanıtını, Temmuz ya da Ağustos 1920'de yazdı ve Yoldaş Lenin'e Açık Mektup'un ilk bölümünden iki alıntı, Eylül ve Ekim ayında Dreadnought'da çıktıysa da, Dreadnought, tüm metni, ancak bir yıl sonra, 12 Mart'la 11 Haziran 1921 tarihleri arasında, onbir bölümlük bir dizi halinde yayınladı. Yayınladığımız, bu versiyondur. Çeviride yaptığımız bazı küçük düzeltmeler dışında, metin orijinaline uygundur. Dipnotları, her bölümün sonuna koymak gibi bir değişiklik de yaptık.

Lenin'in broşürü, görünüşte, yaklaşan Üçüncü (Komünist) Enternasyonal İkinci Kongresi'yle ilgiliydi. Mart 1919'da, Enternasyonal'in kuruluş Kongresi aceleye gelmişti. Toplantıya gerçekten dışardan katılan tek kişi, Alman Komünist Partisi'nden (KPD) bir delegeydi; diğer delegeler, o sırada Rusya'da bulunmakta olan göçmenlerdi ve ülkelerindeki komünist partilerin, hatta bazı durumlarda henüz kurulmamış komünist partilerinin "temsilcisi" rolünü oynadılar. Bunu belirtirken, elbette, olayların dayattığı aciliyetleri inkâr etmek niyetinde değiliz. Üçüncü Enternasyonal, üye partilerinden çoğu Birinci Dünya Savaşı'nı desteklemiş olan, kana bulaşmış İkinci Enternasyonal'in yerini devrimci bir şekilde alma vaadinde bulundu. O sırada tüm devrimciler, Üçüncü Enternasyonal'i büyük bir coşkuyla karşıladılar. İkinci Kongreye katılımın daha iyi olacağı umuluyordu ve dolayısıyla bu, Bolşeviklerin kendi taktiklerini Enternasyonal'e benimsetmeleri için büyük bir fırsattı.

Lenin, "Sol Komünizm" broşüründe, o sırada Batı Avrupa'daki çeşitli devrimci gruplar arasında tartışılan sorunların en önemlilerine değindi. Onun argümanları kulağa aşina geliyorsa, bunun nedeni, bunların, bazı solcu gruplar tarafından bugün de şu ya da bu ölçüde piyasaya sürülüyor olmasıdır. Komünistler, reaksiyoner sendikalar içinde çalışmayı reddetmemeli, "kitlelerin bulunduğu her yerde" çalışmalıdırlar. Komünistler için parlamento seçimlerine katılmak "zorunlu"dur ve mümkünse, "gelişmemiş, mazlum, cahil köylü kitlelerini" uyandırmak ve aydınlatmak için Parlamentoya girmelidirler. Britanya'daki Komünist Partisi'ne, Labour partiye seçim ittifakı yapması ya da Labour Parti bunu reddedecek olursa, "işçi kitlelerinin, bir Labour Hükümetinin sonuçlarını görmesine yardımcı olmak" için, seçmenlerin, "burjuva adaylara karşı labour adaylarına oy vermeye sevkedilmesi" talimatı verilmişti. Bu deneyimin, "kitleleri komünistlerin yanına çekeceği" umut edilmişti. Lenin, Almanya'da, KPD'nin, eğer "kent işçilerinin çoğunluğunun güvenini kazanmış" bir Sosyal-Demokrat hükümet işbaşına geçerse, devleti "şiddet yoluyla yıkmaya yönelik her girişimin bir yana bırakılması" politikasını destekledi (Lenin, ""Sol Komünizm", Bir Çocukluk Hastalığı, Progress Publishers 1950, s.94). Bu politikanın bazı yanlarını eleştirdi, fakat "temel varsayımlarını ve pratik sonuçlarını" kabul etti (s.93).

Bu arada, Lenin'in, İkinci Kongre'ye katılmak için dünyanın dört bir yanından Rusya'ya gelen delegeler önünde argümanlarını savunmakta ne kadar başarılı olduğunu belirtmekte yarar var. Lenin'in broşüründen alıntıları yankılayan her "tez" teker teker sunuldu ve "Enternasyonal'e Kabul Edilmenin Yirmibir Şartı" da dahil olmak üzere Kongre tarafından onaylandı. Bolşeviklerin 1917 Ekim'iyle kazandıkları prestije direnen, yalnızca inatçı bir azınlık – esas olarak, Gorter'ın içinde yer aldığı grup – oldu; tarihteki, başarılı olmuş ilk proleter devriminin liderlerine karşı koyanlar çok azdı. Militanların çoğunluğunun gözleri, aşağıdaki safsataları göremeyecek kadar kör olmuştu:

"Kitlelerin, sınıfın geri tabakalarının düzeyine saplanmamalısınız. Bu kabul edilemez bir şeydir. Onlara acı gerçeği söylemelisiniz. Onlara, burjuva-demokratik ve parlamenter önyargılara sahip olduklarını söylemek görevinizdir. Fakat aynı zamanda, sınıf bilincinin varolan durumunun ve tüm sınıfın (yalnız komünist öncünün değil) ve tüm işçilerin (yalnız onun ileri unsurlarını değil) hazırlığının ciddi takipçileri olmalısınız." (s.43)

Hem işçilere acı gerçeği söyleyip, hem de onların önyargılarının takipçileri olmak, olacak şey değildir. Pratikte ise, Lenin'in takipçileri, "kitlelerden kopmamak" için, demokrasiye, parlamentoya, sendikalara, solcu partilere ve diğer reaksiyoner şeylere inanmaları için işçileri teşvik ettiler. Lenin'in, "kitleleri" etkile me ve kazanma" saplantısı, yukardaki alıntıda apaçık ortaya çıkmakta ve "Sol Komünizm"in bütününde de onun Sol Komünizmi hedef alan saldırılarının altında yatan şeyin ne olduğunun ipuçlarını vermektedir. O, broşürü yazdığı sırada, Bolşeviklerin iç ve dış düşmanlarına karşı verdikleri mücadelenin sonucu ufukta görülmeye başlamıştı. Diğer yandan, Bolşevik devriminin Batı Avrupa'ya yayılmasının beklenenden çok daha az parlak sonuçlar verdiği belli olmuştu. Bolşevik Partisi'nin merkezi organları ve sovyetler, Rusya'da kapitalizmle barış içine girmişti ve şimdi de bunu aktif bir şekilde işçi sınıfına benimsetme gayreti içindeydiler. İzole olmuş Rus devletinin varlığını sürdürmesi, Avrupa'daki burjuva akranlarıyla normal ilişkilere girmelerine bağlıydı. Bunu başarmanın yolu, o ülkelerde, "kendi" hükümetlerinin politikalarını Rusya yararına etkilemek için güçlü bir şekilde baskı yapacak kitle hareketleri yaratmaktı. Lenin'in, "Sol Komünizm" de defalarca belirttiği gibi, Komünist Sol'un görüşleri bu stratejinin önündeki ana engeli oluşturuyordu; doğaldır ki, onların yoldan süprülmeleri gerekiyordu.

"Sol Komünizm"in temel hedefi, çok geçmeden, Üçüncü Enternasyonal'in açıklamalarında ortaya çıktı. Örneğin, Üçüncü Enternasyonal'in Birinci Kongre Çağrısında "uluslararası devrimin ortak çıkarları için tek tek ülkelerdeki hareketlerin kendi çıkarlarını ikinci planda tutmalarından" söz edilirken, Üçüncü Kongrede (Haziran-Temmuz 1921), taraftarlardan, "Sovyet Rusya'nın dünya pazarına katılmasının önüne engel çıkaran kapitalist devletlerin bu engelleri kaldırmaları için tüm güçleriyle mücadele etmeleri" isteniyordu.

Gorter, Açık Mektup'unda, zaman zaman Enternasyonal'in, Rus devletinin dışişleri politikasının aletine dönüştürüldüğünün farkedildiğini ima eder. Özellikle, sonlara doğru, kendisinin ve arkadaşlarının, Lenin'in taktiklerinin arkasında yatan nedenlerin neler olduğunu çözmeye çalıştıklarını anlattığı yerde şöyle der:

"Biri, Rusya'da ekonomik koşullar çok kötü olduğundan, barışa ihtiyaç duyuyor olmalılar, bundan dolayı Yoldaş Lenin, çevresine toplayabileceği kadar güç toplamak istiyor, dedi, örneğin Bağımsızlar, Labour Parti vb."

Ne var ki, Gorter, genelde, Lenin'in broşürünü, görüldüğü şekliyle, yani tehlikeli bir yanılgı, ama ne olursa olsun, Batı Avrupa hareketi tarafından benimsenmesi için ileri sürülmüş ciddi bir öneri olarak kabul eder. Her ne kadar, genelde Lenin'in argümanlarını çürütmenin üstesinden gelirse de, bunun devrimci hareket içinde kardeşçe bir tartışma olduğu faraziyesiyle, rakibine çok fazla kredi tanır. Başlıktaki "Yoldaş" hitabı, Gorter'in bir çok hatasının ilkidir.

Lenin, "Sol Komünizm"de, Sol Komünistlerin "hata"larını, onların gençliğine ve deneyimsizliklerine yorar – dolayısıyla onun Sol Komünizmi nitelemek için kullandığı "çocukluk hastalığı", Bolşevizmin Büyük Babası tarafından sert bir şekilde azarlanmasıyla tedavi edilebilirdi ancak. Ne var ki, bu betimleme Açık mektup'un yazarına hiç de uymaz. 1864'de, Lenin'den altı yıl önce doğan Gorter, Alman ve Hollanda sosyalist hareketlerinde uzun süre yer almış, deneyimli bir militan ve teorisyendi. Enternasyonal Sosyal Demokrasinin ilk ve en sarih eleştirmenleri bu hareketler içinden çıkmıştı. Aynı şekilde, Lenin'in, Sol Komünistlerle, "gerçek bir devrimde yer almamış devrimci doktrinerler gibi fikir yürütüyorlar" diye alay etmesi de yanıltıcıdır, zira Gorter'in 1918 Alman devriminde yer almış olması, onun politikasının en sağlam temellerinden birini oluşturur.

Gorter, hiç vakit kaybeden, Lenin'in "Sol Komünizm"in açılışında ileri sürdüğü, "burada [yani Rusya'da] olanların uluslararası planda tekrarlanmasının tarihsel kaçınılmazlığı" fikrini ve buradan hareketle "Bolşevik taktiklerinde genelde uygulanabilir, genelde geçerli, geçmişte ve bugün bağlayıcı ne varsa hepsini Batı Avrupa'da uygulamaya çalışmasını," ele alarak tartışır. Diğer yandan Gorter, sürekli olarak, Rusya ile Batı Avrupa arasındaki zıtlığı vurgulayarak, Bolşevik devriminin Rusya'ya uygun olmakla birlikte, Batı'daki mücadeleye dayatılamayacağı fikrini savunur.

Rusya'da, zayıf ve hiziplere bölünmüş yönetici sınıfı alaşağı etmek için oluşturulacak bir harekette, proletarya, büyük bir nüfusa sahip köylülüğü yanına çekmeye güvenebilirdi, der Gorter. Öte yandan, Batı Avrupa'da, güçlü ve birleşmiş bir yönetici sınıfla karşı karşıya olan işçi sınıfı, kendinden başka bir sınıfa güvenemezdi. Devrimci hareketin tüm taktikleri, Lenin'in felaket bir yanlış bilgilendirme içinde bulunduğu bu gerçekten yola çıkmalıydı.

Batı Avrupa'daki güç sahibi yönetici sınıfa karşı, diye devam eder Gorter, zaferi sağlayacak tek şey, proletaryanın sayısal ağırlığı, birliği ve sınıf bilincidir. İşçi sınıfının büyük çoğunluğunun aktif hale gelmesi ve komünizm için sınıf bilincine sahip savaşçılar haline gelmesi şarttı. Ayaklanma, işçi sınıfının çoğunluğunun sınıf bilinçli komünistler haline gelmesine bağlı olduğundan, uzun bir zamanı alacaktı. Ne var ki, devrimin başarısı, bu uzun dönemi gerekli kılıyordu.

Gorter, işçi sınıfının öz-etkinliğine vurgu yapmasına rağmen, yazdıklarıyla, hâlâ komünist devrimi yeni bir hükümetin yaratacağını düşünür gibidir. Rusya'da bu, bir avuç lider, silahlı bir kaç bin taraftar ve pasif bir destekle sağlanabilmişti. Batı Avrupa'da bu çok zordu, bu yüzden işçi kitlelerinin desteği gerekmekteydi. Gorter, Rus devrimiyle ilgili olarak, "bu kadar küçük bir azınlıkla bu kadar büyük bir çoğunluk üzerinde zafer kazanmak herşeyden önce bir taktik sorunudur" derken, Lenin ve Bolşeviklerden, Winston Churchill'in daha sonraları Kraliyet Hava Kuvvetlerinden söz ettiği gibi söz eder.

Gorter'in liderler sorunuyla ilgili endişesinin akla yatkın nedenleri vardır. On yıllarca süren parlamentarizm, Batı Avrupa'daki işçilerin çoğunda, sosyalizmi yukardan kuracak olan parti liderlerine parlamento seçimlerinde oy vererek sosyalizmi kurma fikrini aşılamıştı. Komünist devrim ise bundan tamamen farklıdır. Devletin, ücretli emek ve pazarın yerine insan cemaatini geçirmeye başlamak bile milyonlarca proleterin sürekli seferberliğini gerektiriyordu.

İşte bu nedenle, Gorter, Lenin'in, komünistlerin parlamentoda yer almaları gerektiği fikrine saldırır. Derinlere kök salmış Parlamenter ideolojiyle, özellikle onun liderlere pasif bir şekilde güvenmeyi teşvik etme eğilimine karşı mücadele, ancak, devrimcilerin parlamentoya katılımı kesin olarak reddetmeleriyle ve parlamentoya karşı düşmanca bir tutum almalarıyla başlatılabilirdi.

Gorter, kapitalizme karşı mücadele etmek ve devrimi sürdürmek için, işçi sınıfının, karşı-devrimci rolleri ortaya çıkmış olan sendikalara güvenmemesi ve mücadelenin denetimini elinde tutmasını sağlayacak kendi yeni örgütlerini kurması gerektiğini ileri sürer. Gorter'ın bu noktada düşündüğü örgütün, Rusya'da işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesini sağlayan Sovyetlerin ya da İşçi Konseylerinin öncüsü olduğuna inandığı ve zirve noktasındayken AAUD'nda (Almanya Genel İşçi Birliği) 200.000 işçiyi birleştirecek kadar güç toplayan, Alman devrimi sırasındaki en radikal işçiler tarafından kurulan "Fabrika Örgütleri" olduğu açıktır. Fabrika Örgütlerini savunması, fabrika işçilerinin, özünde, proletaryanın diğer kesimlerinden daha devrimci olduklarını farzetmesinden kaynaklanır. Bu, o zamanın devrimcileri arasında ortak bir görüştü. Gorter tarafından daha sonra kaleme alınmış bir metin (Proletaryanın Sınıf Mücadelesinin Örgütlenmesi, 1921'de basıldı), Alman solunun, işyerlerindeki yaşamı yüceltmesinin bir örneğidir. Bugün biz bu fikri reddediyoruz.

Gorter'ın sendikalar konusundaki tutumu bir ölçüde çelişkilidir. Bir yandan, sendikaların, yapıları dolayısıyla özünde işçi sınıfına karşı olduklarını ileri sürer, diğer yandan, onların, kapitalizme karşı mücadele etmek için çok zayıf olduklarını söyler. Fakat onların kapitalizmle mücadele etmemelerinin nedeni, zayıf olmaları değil, varlıklarının kapitalizmin sağlığına bağlı olmasıdır. Bu yüzden, kapitalizmin ayakta kalmasını sağlamak için, kapitalizmi yıkacak tek gücü – işçi sınıfı mücadelesini sabote ederler. Sendikalar yapılarından dolayı değil, kapitalist toplumdaki rollerinden dolayı reaksiyonerdirler. Bu rol, sömürü oranının pazarlığını yapmak ve bunu işçi sınıfına kabul ettirmektir. Sendikalar, belli bir büyüklükteki herhangi bir kapitalist firmanın hiyerarşik olma eğilimi ve "üyeleri", proleterler olarak kendi çıkarlarına karşı harekete geçirmeye zorlama gereği dolayısıyla hiyerarşiktirler. Gorter, AAUD'ni (Almanya Genel İşçi Birliği), sendikalara alternatif bir örgüt olarak ileri sürerken, onun en yıkıcı özelliklerini ihmal eder. Onun, sendikalarla başta gelen farklılığı, delegeleri geri çekme özelliği değildi. Onun varlık koşulu devrime hazırlanmaktı, patronlarla pazarlığa oturmazdı, işçileri, özel meslek ya da endüstri kollarına göre değil, onların istekleri doğrultusunda, proletarya diktatörlüğü için mücadele esasına göre gruplandırırdı. Gorter, sendikalar bölümü boyunca, işçilerin delegelerini görevden geri çağırabilmelerinin, özünde devrimci bir önlem olduğunu ima eder gibidir. Bu, reaksiyoner bir tutumdur. Biz, bir hareketi, kararlarını nasıl aldığına değil, kararlarının içeriğine bakarak değerlendiririz.

Gorter'ın, devrimci partinin doğası ve rolüyle ile ilgili görüşlerine daha çok sempati duyuyoruz. Çünkü, görevleri, işçi sınıfını bir bütün olarak kapitalizmi devirme ve kendi diktatörlüğünü uygulama durumuna getirmek olan komünistler, kendilerini, komünist ilkeleri kararlılıkla ve büyük bir netlikle savunma temelinde örgütlemelidirler. Bu, o gün, Lenin'in istediği cinsten kitle örgütlerini dışlıyordu.

Gorter, sadece en iyi fikirlerle önderlik edecek bir partiyi savunuyor değildi. Onun partisi, sosyal demokrat geleneğe karşı liderliği, eylem yoluyla yapıyordu:

"Grevlerimizi, sokak kavgalarımızı, konseylerimizi görürler. Sloganlarımızı işitirler, önderliğimize tanık olurlar. En üstün, en inandırıcı propaganda budur."

Gorter'in Rus devrimiyle ilgili tahlili iki noktada hatalıdır. Birincisi, Bolşeviklerin politikalarının Rus devrimi için doğru olduğu varsayımıdır. Hatta, "işçilerin kurtuluşunun kendilerinin eseri" olacağı görüşünün, Almanya'da, Rusya'dakinden daha geçerli olduğunu söyleyecek kadar ileri gider!

İkincisi, Rusya'daki ve Batı'daki proletaryanın ihtiyaçları açısından niteliksel farklar olduğu argümanıdır. Bu hataya hata katan bir çok Sol Komünist, Rusya'nın, devrimin olgunlaşması için çok geri olduğu sonucuna vardılar. Bu, milliyetçi bir yaklaşımdır. Herşeyden önce, Gorter'ın, Asya, Doğu ve Batı Avrupa'nın arasındaki farklılıkları vurgulama endişesi, enternasyonalizme ciddi bir şekilde zarar verir, örneğin, Rus proletaryasının, Hindistan proletaryasına, "bizim ülkemiz, sizinkinden çok daha gelişmiştir," dediğini hayal ettiğinde. Ne var ki, o gün olduğu gibi bugün de, herhangi bir ülkedeki devrimin ihtiyaçları, dünya devrimine bağlıdır.

Rus devriminde yer alanlar, ister gelişmiş, ister gelişmemiş olsun, sosyalizmin, bütün ülkelere getirilmesini dünya devriminin ilk adımı olarak gördüler. Petrograd, Berlin'den Glasgow'a uzanan endüstriyel kentler zincirinde bir halkaydı. Petrograd işçi sınıfı, hem sayısal yoğunluk, hem de politik olarak hiç de geri değildi. Evet, çevrelerinin köylü deniziyle çevrilmiş olduğu doğrudur, ama bu, ulusal sınıfların ötesinde bakarsak, Amsterdam için de söylenebilir. Rusya'daki hatanın ulusal özelliklerle ilgisi çok azdır. Bolşevikler hükümet kurar kurmaz, önde gelen Sovyetlerin ve bazı kapitalist devletlerin desteğiyle, kapitalizme, yani ücretli emeğin sömürüsüne yöneldiler.

Bu, komünizmi kurmaya çalışsalardı mutlaka başarılı olacaklardı anlamına gelmez. Komünizm konusundaki geçerli Bolşevik görüş (halka hizmet eden devlet kapitalizmi), onların gerçek komünizmi kurmak için hiçbir şanslarının olmadığını ortaya koyar.

Gorter'ın bir diğer hatası, taktikler tartışmasındaki tutumudur. Niyeti ne olursa olsun, Lenin'in savundukları objektif olarak karşı-devrimciydi. Gorter, bunu böyle değerlendirmedi. Ona göre, Açık Mektup, aynı hareketten iki yoldaş arasındaki kardeşçe tartışmanın bir parçasıydı. Lenin, Gorter ve Alman komünistleriyle birlikte, İkinci Enternasyonal'in şovenizminden kopan, işçi sınıfını, emperyalist savaşı, sınıfsal bir iç savaşa dönüştürmeye çağıran en net görüşlü devrimcilerden biri değil miydi? Birinci Dünya Savaşındaki rolü ne olursa olsun, Sol komünizm"in yayınlanması, Lenin'in artık devrimci olmadığını gösteriyordu. "Sol Komünistler" yaftasını kabul etmek, Bolşeviklerin, komünist hareketin bir parçası oldukları, Gorter ve yoldaşlarının onun solunda yer aldıkları anlamına geliyordu.

"Sol Komünizm"in sayfaları boyunca Lenin'in, ayaklanmadan ikibuçuk yıl sonra Rusya'daki durumu, farkında olmadan lanetlemesi, Gorter gibi keskin bir eleştirel bakışaçısına sahip bir okuyucunun gözünden kaçmaz. Tek bir örnek verelim: Lenin, Rus sendikalarını, "tüm ülke ekonomisinin yönetimini tedricen işçi sınıfının (ayrı ayrı işkollarındaki değil), daha sonra da tüm emekçilerin eline teslim edecek," gerekli araçlar "olduklarını ve uzun bir süre böyle olmaya devam edeceklerini" ileri sürer. O zaman, eğer devrimden ikibuçuk yıl sonra tüm ekonomi işçi sınıfının elinde değilse, kimin elindedir diye sormak bile gereksiz olur. Elbette, Rus ekonomisinin yönetimi, artık yönetici sınıfın bir parçası haline gelmiş olan Bolşevik Partisi'nin elindeydi. Gorter, Açık Mektup'unda, bu sonucu ortaya çıkaracak türden soruları ileri sürecek durumda değildir.

Açık Mektup, ne Bolşevik Parti'yi, ne de Rusya'yı kapitalist olarak nitelememekle birlikte, Gorter'ın yönelişi, onun, bu nitelemeyi ilk yapanlar arasında kabul edilmesine yeter.

Açık Mektup'da (1920), Gorter, Lenin'in politikalarını oportünist olarak niteler. 1921'de, bu politikaları benimseyen Üçüncü Enternasyonal'e şöyle yazar:

"Üçüncü Enternasyonal, aslında enternasyonal burjuvazinin himayesi altındadır." (Neden Komünist İşçi enternasyonal'ine İhtiyaç Duyuyoruz).

Ve şöyle devam eder:

"Rusya kapitalizm yönünde geliştikçe, Üçüncü Enternasyonal'in burjuva karakteri daha belirgin bir hal alacaktır."

Gorter'ın tutumundaki değişmeye yol açan, esas olarak, Üçüncü Enternasyonal'le, Gorter'ın da mensubu olduğu Alman Komünist İşçi Partisi (KAPD) arasındaki çatışmaydı. Devrimci politikaları, KPD'nin "Spartakist" liderlerinin reaksiyoner sosyal demokrat fikirleriyle uyuşmazlık halinde olan KAPD Nisan 1920'de kuruldu. Üçüncü Enternasyonal, KAPD'a, KPD ile yeniden birleşmesi, aksi taktirde Enternasyonal'den ihraç edileceğini bildirdiği, Haziran-Temmuz 1921'deki Üçüncü Kongresine kadar, iki Alman Komünist partisini tolere etti. KAPD öneriyi reddetti ve ihraç edildi. KPD ile birleşmek, komünist öncünün, sendikaları, parlamentoyu ve sosyal demokrat partileri destekleyen bir partinin içinde erimesi anlamına gelecekti. KPD, burjuva devletini devirmekten vazgeçip sosyal demokrat hükümeti tercih etmesinin de gösterdiği gibi, devrimci bir parti değildi. Luxemburg'un takipçileri, onun katlinden hiçbir şey öğrenmemişlerdi.

KAPD'ın yanıtı, "Dördüncü Komünist Enternasyonal'in Manifestosu" oldu. Bunun, Troçki'nin kurmaya teşebbüs ettiği Dördüncü Enternasyonal'le – her ikisinin de başarısız olmasının ötesinde – hiçbir ortak yanı yoktur. Açık Mektup gibi Manifesto da, Dreadnought'da, Ekim-Aralık 1921'de yayınlandı. 1917'den beri Rusya'daki gelişmeleri inceleyen Manifesto, "Kızıl Ekim'in proleter Rusya'sı, bir burjuva devleti haline gelmeye başladı," gözleminde bulundu. Temmuz 1921'de Üçüncü Enternasyonal tarafından benimsenen "Taktikler Üzerine Tezler"deki, "tüm ülkelerdeki komünistlerin başta gelen görevlerinin" "Sovyet Rusya'yı kayıtsız şartsız desteklemek olduğu" görüşünden hareket eden Gorter, şu sonuca vardı:

"Üçüncü Enternasyonal'in Üçüncü Kongresi, bu örgütü, günümüz Sovyet Rusya'sına, yani burjuva devletine kesin ve ayrılmaz bir şekilde bağlamış oldu. Dünya proletarya devriminin çıkarlarını, tek bir ülkenin burjuva devriminin emrine soktu... Tüm dünyanın devrimci proletaryası, her zamankinden daha da sıkı bir şekilde birleşmiş olan uluslararası burjuvaziye karşı, proleter devriminin çıkarlarını kararlı bir şekilde ve eğilmeden temsil edecek enternasyonal bir mücadele örgütü olmaksızın, mücadele etmektedir."

İşte, KAPD'ın yeni bir Enternasyonal çağrısı buna denk düşer.

Rusya hiçbir zaman komünist olmadı. Gorter ve diğer Sol Komünistler, yüzyılın en büyük yalanını ifşa etme görevini üslendiler. Krizde olan komünizm değil, kapitalizm ve onun Leninist partileridir.

1922'de, Üçüncü Enternasyonal, sosyal demokrat partilerle "Birleşik Cephe"yi resmen ilan etti. Gorter, diplomatik kibarlığı bir kenara bıraktı:

"Bu Enternasyonal'in 'Birleşik Cephe'si, kapitalizmle kurulmuş bir birleşik cephedir.

"Bu yüzden, Bolşevik Partisi ve Üçüncü Enternasyonal, proletarya davasına ihanet eden tamamen karşı-devrimci örgütler haline gelmişlerdir." (Komünist İşçi Enternasyonal'inin Yönelimleri, 1922)

Bazılarına kısaca değindiğimiz inkâr edilmez hatalarına rağmen, Alman Sol Komünizminin, günümüzdeki komünist politikanın ana ilkelerine büyük katkısı olmuştur. 1

Karşı-devrim ve onun Leninist düşünce polisi, Gorter'i, KAPD'ı ve devrimci bir Enternasyonal için yapılan mücadeleleri tarihten silmeye çalıştı. Bu metnin yeniden yayınlanması, devam eden bu mücadelenin parçasıdır.

 

Wildcat, Eylül 1989

 

Bir Sonraki Bölüm

İçindekiler'e Bakınız

Antagonism'e Geri Dön

 

 

 

1